günlük, karı buldum lan kitapsız. elleri var, saçları var, gözleri var. bildiğin kız işte. yalan söyleyen senin gibi olsun lan. bana yalancı deyip durma.
sevgili günlük...
bugün 3 kere kitap okuma girişimim,elektrik kesintisiyle sabote edildi,
uzun bir banyodan sonra gelen şampuan kokusunu koklamakla mutlu olabildim,
uzun süren açlığın ardından yenen yemeğin ne kadar tatlı olduğunu bir kez daha anladım
ve kardeşimin saçlarını özenle karıştırdım!
benim güncemdir.
sevgili günlük sabah sabah centilmenin biri olmadık yerde bana yol verince telaşlanıp arabayı durdurdum.
benim arkamdakiler dart dart,adamın arkasındakiler zort zort diye kornaladılar.
şerefsizler,çok sinirimi bozdular,inan halen içli içli ağlıyorum.
referandum sonuçları açıklandı. hayır oylarımız boşa gitmemiş şükürler olsun. evde düğün bayram yaptık. yakında tayyip de istifa edecek zaten. öyle söyledi bana. siirt e villa yaptırıp, hobi olarak seramik, çini vazolar yapacakmış. kemalle de konuştuk, aslında oy kullanmış da kimseye haber vermemiş öyle dedi. bi dahaki seçimlere de iktidar olucakmışız. çok şükür.
beyaz gömlekli adamlar bana doğru yaklaşıyo, yine o uyku haplarını içirecekler galiba, lan ne güzel memleketi kurtaracaktım allasen. gidelim, hadi öptüm.
aptal günlük,
bugün kalktım, yemek yedim sonra yattım. sonra bir ara sigara içtim. sonra yine yemek yedim. sonra televizyon izliyordum, birden uludagsözlüğe gireyim dedim.
delimiz sözümona günlüğüne yazı yazmaya başlar lakin günlüğün sonu pek hayra alamet değildir.
"lan günlük bugün bi' huni gördüm of ki ne of ayaklarımdaki bereyle süper uydu. üst geçitlere de hala kanalizasyon döşememişler lan günlük nasıl canım sıkıldı bi' bilsen hiç düşünmüyorlar insanları bunlar nereden göğe yükselecek diye... sen beni dinliyor musun alo kime diyorum günlük tamam lan cevap verme sen görürsün..."
ve tuvalet kağıdını malum yere sürterek klozete atar.
bu sabah pencereden baktım, evvvet.. beklediğim turuncu gemi sahile yanaşmıştı, dört senedir beklediğim rüyalarımda gördüğüm, gemi buydu işte. peki niye beklemiştim ki bu gemiyi ? hemen kendime bir yalan uydurabilirim şu an... hayır uyduramadım. peki sebep bulamamam bu gemiyi aslında beklememem gerektiği anlamına mı gelir ?
normal hayatta, bir sürü, aslında amaçsız beklentimi, ele güne açıklayabilmek için tonla sebep uydurabiliyorum. niye ? çünkü normal görünmem için uydurmam lazım ? yoksa delinin teneke bağlamışı yaftasını hemen yapıştırıverirler. bazen spontane yalanlar çok daha inandırıcıdır. ihtiyacın, zorunluluğun getirdiği yalanlar daima daha ikna edicidir. daha önce kurgulanan yalanların pratikte inandırıcı olduğunu hiç görmedim. bu da hayat döngüsünün kurallarından zaten, spontane olarak önce kendini, sonra etrafını kandırma şartı.
gel gelelim turuncu gemiye neden beklememem gerektiğine ; her olayda sebep sonuç ilişkisinin olma şartı bu dünyayı çekilmez yapan temel kanundur. tanrıyı tanrı yapan şey, sebep sonuç ilişkisinin dışında olmasıdır, zaman ötesi olmasıdır. zaman tanrının, insana takdir ettiği en büyük lanettir. tanrının olması için, hala bir doğuşunun olması gerekliliğini tartışanlar işte bunu kavrayamayan embesiller ne yazık ki. turuncu gemiyi bekliyorum çünkü: beni karayiplere tatile götürecek gemi odur dersem bir anda neden beklediğim mana kazanıyor, ilginç. kader kavramı da tanrının olaylara bizim gibi bakmamasının en büyük kanıtıdır. tanrının bakışında: bir olayın sonucunu görebilmek için ilk önce olayın gerçekleşmesi gerekmiyor.tanrının bir şeyi manaya kavuşturması için; sebep sonuç ilişkisi kurması gerekmiyor kısaca. onda ki öyle bir görüş özelliği işte. çünkü o bu yüzden tanrı.
insanın temelde mutsuzluk sebebi işte budur dostlar, sebep-sonuç ilişkisine tabi olması. insan yaratıcısını bile kıskanan iflah olmaz bir varlıktır kısacası.
Bak bu kısmı seviyorum. Bak dediysem bakma zorunluluğu diye bir şey yok. Emir kipi olsa da sen öyle algılama. Ben aslında kendime söylüyorum. Hatta ben rahatlamak için saçmalamaya başlayacağım. Bunu neden okuyorsun bence düşünmelisin. Saçmaladığımı görmek seni normal mi hissettirecek? Yoksa olduğundan daha iyi bir adam/kadın mı yapacak seni? Zaten bu mantıkla bilerek veya bilmeyerek buraya ilgi duyuyorsan doktora gitme vaktin gelmiş demektir. Ama bahse girerim gitmedin, gitmeyeceksin de. Çünkü rahatsız olduğunu kabul edemeyecek bir vakasın. Sen sadece rahatsız insanlar görerek rahatlama yolunu seçiyorsun. Peki benim saçmalamış olmam senin gerçeklerini yok mu edecek? Hayır. Bilakis şimdi sana onları hatırlattım. Unutmak için beynini uyuşturma yöntemleri türetmene gerek yok. Sadece oku. Dikkatin böylece dağılır. Ama okuyorsan hala, dengesiz biri olduğun gerçeğini de görmezden gelmeye çalış. Hala neden okuduğunu biliyor musun? Bir insan ya pofpoflandığında ya da hakarete uğradığında birine bağlanır. Övgüyü anlamak zor değil. Ama hakaret kısmına gelince hep kendini ispatlama çabasına düşersin. Ama bir türlü de o fırsatı bulamazsın. Güce farkında olmadan itaat edersin. Bu insanın kendine yaptığı bir işkence. O halde aracı kullanmak niçin? O da sadece zaaf. Farkında bile değilsin. Zaten bu kadar akıllı olabilseydin bu duruma düşmezdin. Rahatlatır mı bilmem ama herkes zaman zaman düşer bu duruma. Neyse. Kendini o kadar da kaybetme. Ben de mükemmel biri olsaydım muhtemelen şu an deşarj olmak için saçmalamaya ihtiyaç duymazdım. Ama senden akıllı tarafım bunu düşünmek ve uygulamaya geçmek. Bu yine de hayatta, senin ölçütlerinle senden başarılı olmamı garanti etmez. Zaten başarı, göreceli bir kavramdır. Sen ev alınca başarılı olduğunu hissedersin, oysa benim ölçütlerim senden farklı. Anlatmayacağım. Konumuz o değil.
Bugün sahilde yürüyüş yaparken birçok kevaşe gördüm. Süslenmiş püslenmiş aranıyorlardı. Enteresandır bana bakanları da vardı. Güzel kızlardı ama sadece güzellerdi. Bana baktıkları için bence zevksizler. Ama ağızları açıldıktan sonra iki dakika dahi muhabbet bile edemeyeceğim tipler olduklarını gördüm. Sürekli yakınlarımda yürüyüp telefonla konuşurken seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. Bilirsin. O çatallaşan kevaşe sesine sahiplerdi. Tiksindim. Oysa sustuklarında daha çekicilerdi. Başımı çevirdiğimde kayalıkların üzerinde yürüyen insanlar gördüm. Rahat battı ki ben de kayalıklarda yürümeye başladım. Enteresandır gördüğüm çiftlerin hepsi uyumsuzdu. Öpüşürlerken bile yüzlerinden sevgi taşanına hiç rastlamadım. Ha afedersin. Sadece bir kadın vardı. Bankta öpüşüyorlardı. Adamı sevdiği belliydi ama adamın derdi sadece onu yatağa atmaktı. 20'lik kızlar 30 yaşındaki tiplerle neden gezer anlamam. Gerçi amaç sadece seks iken bile erkeklerin sevmedikleri kimselerle sevişmesini de anlamam ya neyse. Aslında anlamak veya anlamamak denmez ona. Sadece yabancı olmak diyelim. Neden hala saçmalayamadım acaba. Bütün gün düşündüm ondandır belki. Normalde hep düşünürüm oysa. Rüyasında bile hayat üzerine felsefe yaptığını hatırlayan kaç dengesiz kurbağa tanıdım ki? Kendimden başka hiç. Ama bu bir şeyi değiştirmez. Başkalarının değerlendirmeleriyle mutlu olamayacağım için önemi yok. Zaten bilmelerine gerek de yok.
Bir tutukluk hissediyorum kendimde. Bugüne has bir şey. Zaten dondurmamı da yemedim. Bana dondurma yemeyi bilmediğimi söyledi. Üzülmedim. Zaten yemedim de. Sevmem ki... Akşam da yemek yemeyi bilmediğimi söyledi. Yemekten daha çok oynamakla ilgileniyormuşum. Oysa yemek yemekten zevk alan biri değilim. Hiç de olmadım. Sanırım bugün biraz da insanlara yabancı hissettim kendimi. Bu durgunluk biraz da ondan. Yüzlercesini izledim. Hepsi boş bakıyordu. Hiçbirinde derin bakışlar, keskin bir ifade yoktu. Net değildiler. Bastıkları toprağa hakim görüntüleri dahi yoktu. Teröristler gibi bulundukları alanı koruma çabasında olmayan kimseler gibiydiler. Üstelik her tarafta da çöpler vardı. Güzelim sahil pislik deryası haline gelmişti. Bu bile bunun basit bir göstergesi idi. Ama bana sarılınca sevindim. Bir anda uzun zaman sonrasını düşünerek düş dünyama daldım. Onu da anlatmayacağım. irkildiğimde sola dönmemizi söylediğini duymuştum. Hala sarılıyordu bana. Aynı şeyi ikinci kez fark etmek gibisi yok. Aynı şeye yeniden sevinmeye fırsat yaratıyor. Kendimi ne yalnız ne de kalabalık hissettim. Bir boşluk gibi. Bu sefer o boşluğun içinde değil, o boşluğu çevreleyen şey olmuştum adeta. Yüzlercesini çepeçevre sarıp eriten bir karadelik gibiydim. Sanırım bu bakış farklı geldi hepsine. Çünkü herkes gözlerime bakıyordu. Yabancı oldukları ve merak ettikleri bir bakış gibiydi. Ama benim görme şansım yoktu o bakışı. Belki de en çok imrendiğim şeylerden biridir. Bu açıdan insanlar çok şanslı. Zavallı bünyeleri kıymetini bilemedikleri şeylere gereken ilgiyi gösteremiyor. Ukala gördüm kendimi. Ama pek becerdiğim de söylenemez. Bunu çok duymak enteresan. Bak aklıma ne geldi... Bir dersane vardı Zeytinburnu'nda. Bir ara takılmıştım oraya. Neydi lan o kızın adı... Bu huyumdan nefret ediyorum. Yine unutmuşum. Ama onu küçülürken görmek çok zevkli idi. insanları küçülürken görmek hoşuma gitmiyor. Ama küçüldüklerini görürken beni görmeleri hoşuma gidiyor. Muhtemelen küçük düşmeleri, iddialarıyla benliği yok sayışlarının sonu oluyor ondan bu böyle... Ama yine de acıyorum. Bunu yok sayabilmek için hinterlandımdan tamamıyla çıkmak gerektiğini düşünüyorlar. Bu bir nevi dünyanın bir bölümünü yok saymak oluyor. Sırf benimle karşılaşmamak için. Oysa bu durum onlara hiçbir şeyi unutturmaz ki. Aksine sürekli beni gözetlemek ve hinterlandıma girmemek için bu hazin geçmişlerini hatırlamak zorunda kalıyorlar. Zavallıların yoksun oldukları şey aslında sevgisizlik. Bunu hiç anlamayacaklar. Onları yok etmek bana bir şey kazandırmaz, bir şey kazandırır mı diye düşünmek de bana bir şey katmaz. Ne böyle düşünürüm, ne de öyle yaşarım. Bunu anlamaya fırsatları dahi olmadı. Kendilerine gösteremedikleri tahammülleri, yalanları duyarken alabildiğine acımasızdı. Kandırmacalar içinde savruluşları hep bundan.
Sanırım bu aralar çok fazla düşünüldüğümü bilmek huysuzlaştırdı da beni. Sürekli takip altında olmak hiç hoş değil. Bana ne zarar verebilirler, ne de sahip olabilirler. Bir şeyler başardıklarını sanmalarını izlemek ise sadece benim tercihim. Farkında dahi değiller. Belirli zaman aralıkları ile dank ediyor ama uslanmıyorlar. Bir insanın yüzüne söylediğin halde bir şeyi anlamaması kadar embesilce bir şey yok sanırım. Bazı şeyleri kabullenememeyi bile anlayabilirim. Ama en basit şeyleri dahi anlayamamak enteresan. Bir de kendini zeki sanıp oynadığını düşünmeleri çok komik. Ne saçma salak bahaneleri, ne ele avuca gelmez yalanları ufak bir çocuğu bile uyutmaya yetmezken onları avutabiliyor. Gücü kendilerinde hissetmelerine neden olabiliyor. işte acziyetin böylesi çok ürkütücü.
şimdi deliyi tanıyamadıgımdan nasıl bi günlük oldugunu kestiremiyorum. ha derseniz deli x o zaman bende derim ki günlük y o zaman neymiş deli x ise günlük y. deli y ise günlük x dir.
" sen benim çook önceden beri tivitırımsın günlük. ilk göz ağrımsın o yüzden yazmıyorum öbür tarafa. "öbür taraf" demeyi özlemişim günlük. kuş gölüne gidip fotograf çeken birini tanıyorum günlük. gülmemeliyim dimi, peki. galba, evet galba dayanamiyciğim ajhsdhakdk.
honk kongtan bi'sürü paket geliyor günlük. çok alışveriş yapıyorum bu sıralar, geçenlerde ev bile aldım.
şimdilik bu kadar günlük. balkondan soda aldım, soğuk biraz. parmaklarım bana lazım, avuçlarımda ısıtıcam sodayı günlük. hiç sodayı mikrodalgada ısıtanını duymadığım için..
-napıyosun mıstık?
+günlük tutuyorum artık .
-aman bırakma sıkı tut. hani nerde günlük ?
+göstermemki gizli .
-hani oğlum günlüğün nerde bakcam sadece okumucam
+burda bak
-hehe yokki oğlum.
+şş gizli yok gibi duruyo
-neyle yazıyon peki
+neyle yazcam salak kalemle tabiki
-kalem nerde peki ,odamı gizli?
+yok o cebimde .
-cebin nerde oğlum yokki cebin
+şştt iç cebimde
-eeeh s*tr git bee
+sevgili günlük cemil bana ayıp konuştu bugün çok ayıp konuştu hehe.
sevili günlük:
- bugün çıkmaz ayın son çarşambası! ayı bitiriyouz desene. gelcek ay yeni bir günlük alıcam ve seni kenara atıcam.
1 dk sonra;
- sevgili günlük bugün günlerden pazartesi, yine yazcak bişey bulamıyorum.
1 dk sonra;
- sevgili günlük neden sen tek sayfadan ibaretsin.
1 dk sonra;
- sevgili günlük bayram havasındasın bugün...
sevgili günlük arıyorum telefonda sesini duyuyorum,kafamı çeviriyorum yanımda.uyuyorum uykularımda uyanıyorum yanımda yatağımda.aslında o hiç yok olmadı biliyorum.şimdi terketti beni ama özlüyorum.