çok ama çok ağır bir travma yaşadıktan sonra yavaş yavaş dibe çekilmeye başlarsınız. inanılmaz ağır bir hastalık atlatırmış gibisinizdir, kendinizi bırakırsınız. çok sevdiğiniz öyle çok özleyeceğiniz birini kaybedersiniz ki acısına dayanamazsınız..bilirsiniz geri gelmeyeceğini..gitse de dönmeyeceğini..ağlamak rahatlamak istersiniz ama ağlayamazsınız. sanki uyuşmuşsunuzdur. birileri bedeninize gizli gizli morfin veriyor gibidir.
her şey yürekte birikmeye ve artık ağır gelmeye başlamıştır. boşluk koca bir boşluk kaplar her yerinizi. boş boş bakmaya, hiç bir şeye tepki vermemeye başlarsınız. yaşarken bitkisel hayata girmiştir sanki vücudunuz. ruhunuz ise küsmüştür. mutluluk neydi dersiniz, en son ne zaman yaşadım? bir daha gelip bulur mu beni..
zaman geçince ruh iyileşir, ruh iyileşince beden de dirilir. belki eskisi kadar mutlu değildir. o delicesine mutluluk ve arkasından gelen yıkıcı mutsuzluk kendisini feci yormuştur. ne kadar anımsamaya çalışsa da eskiden ne kadar mutluydu anımsayamaz, beyni gerilere itmiştir onları.
korka korka mutlu olur. yeni yürümeye başlayan bebekler gibi adım adım atar adımlarını.. bir daha yaşamayım der bu hastalığı..bir daha mutlu olmanın ne demek olduğunu unutmayayım. ruhum küsmesin bedenime..gitme..gelsen de biraz bekle kaçıp gitme..
geçici hislerden bir tanesidir. her zaman öyle derler, "ay ben artık mutlu olamayacağım", "ay ben öldüm", "ben yaşasam da olur yaşamasam da" gibi gibi.. ama belli bir süre sonra bu mutsuzluk hissi yerini başka hislere bırakır. zamanın neler göstereceğini hiç kimse bilemediği için, bir daha mutlu olup olmayacağınıda bilemez insan. zamanın küçük dilimlerinde her insanın başına gelen olaylardandır. dediğim gibi, bu hisler geçicidir.
ölümün en çok düşünüldüğü andır. hiçbirşeyin kendisini mutlu edemeyeceğini düşünmektir. o an hayata at gözlükleriyle bakılır ve önünüzde yaşanılan olaylar koca bir duvar örüp hayattaki güzellikleri görmenizi engeller, işte bütün hissedinlenler bundan ibarettir.
eğer müdürünüze kızıp iş değiştiriyorsanız ve orada da götünüze benzeyen çalışanlar var ise aynı zamanda eski işinize dair tüm karizmatik fonksiyonları da yitirmişseniz yeni bir iş bulana kadar geçerliliğini koruyan histir.
gecenin bu saatinde bu duyguyu tekrar hissetmek zorunda mıydım ? kendini hatırlatmak zorunda mıydım ey mutsuzluk? sırf senden kaçmak için belimde olan saçlarıma kıymak zorunda mıydım? neden peşimi bırakmıyorsun, ne yaptım ben sana ? hangi günahımın bedeli bu..yoksa ben ömrümün sonuna kadar seninle yaşamak zorunda mıyım? buna katlanabileceğimden emin misin? beni tamamen umutsuzluğa mı sürüklemek istiyorsun? gözlerimdeki ışığı, azıcık mutlu yansımaları alıp götürecek misin? boğazıma kadar gelen hıçkırıkları bir türlü çıkartamamam senin yüzünden mi? dualarım kabul olmuyor, inancım da yaralanıyor, bırakmıyorsun beni..etrafa oyun oynamaktan bıktım..senden ise usandım..
son trenin kalkış düdüğüne denk gelir bu an ve sonrasındaki anlar anlar anlar... birdaha hiç mutlu olamayacağınız hissine kapılmaktan daha acı olansa bunun olmayacağını bilmenizdir. vakit çok geç hissidir.
yıllardır hissettiğim duygudur. herkes tarafından bu kadar sevilirken aslında onların hicbirinin seni mutlu etmediği gerçeği vardır. yeni insanlarla tanışırsın, aklın yaptığı güzelliklerde değil de, yapacaği hataları gözetmektedir. sonra ben neden böyleyim diye sorarsın kendi kendine, evinde bile yalnız yaşamaya o kadar alısmışsındır ki bu kalabalıklar sana inandırıcı gelmez. bir gun bende bunlar gibi gözümü kapatıp yaşayacağım dersin ama o gün sanki çok uzak gibidir.