bu sabah servise yetişmeye çalışırken açmaya karar verdiğim ve aratınca karşıma çıkan gönülden katıldığım tespit. özellikle de işe, servise ya da başka önemli bir yere yetişmeye çalışıyorsanız gerçekten bir cinnet unsurudur öyle aheste ve sanki hiçbir yere yetişme dertleri yokmuş gibi yürürler ki sabır sınırlarınızın zorlandığını hissedersiniz.
arabayla giderken kendini saga sola bakmadan yola atar bu insanciklar.. ve sonra da yolun babasi tarafinda yapildigi sanrisi dogrultusunda sakin sakin yururler.. siz orda kalp krizi mi geciriosunuz, ofke nobetinde misiniz aldirmaz. calan kornalara da duyarsizdirlar genelde. onlar kimselere uymaz, siz onlara uymak zorunda kalirsiniz. kaplarinin seklini almayip, kaba sekil veren bu insanlara adini koyamadigim garip bi saygi da duymaktayim soylemesi ayip.. ahan da burdan da itiraf ettim. *
arkalarından kimsenin gelmediğini düşünerek yavaş yürüyen insanlar olmakla birlikte, bu hareketleriyle empati yeteneklerinin nasıl köreldiğini ve karşılıklı saygı ve sevginin nasıl da azaldığını göstermektedirler.
genellikle üç-dört kişi birlikte yürürler. tek başlarına yürüseler, kaldırımı işgal etmenin o dayanılmaz hazzına nasıl ulaşacaklar değil mi ama?...
en işlek caddede yavaş yürümek en büyük hobileridir zannımca. "buralar eskiden bizimdi" gibi tuhaf bir havaları vardır. karşıdan gelen arkadaşlarını görünce yol ortasında durup sohbet eden insanlarla bir akrabalık ilişkisi içerisinde olduklarını düşünmekteyim. çünkü aynı derecede sinir bozuyorlar...
sol frame'de görür görmez beynin kafatası içindeki devrini hızlandıran tespitvari insan fasilitesidir.
bu tip insanlar osmanlı imparatorluğu kurulduğundan bu yana ilk defa bursa ve dolaylarında görülmüştür. daha sonra yurtiçi ve dış temsilciliklerden tüm dünyaya yayılmıştır. bursa'nın neyi meşhur diye soracak olursanız aha bu angut gibi yürüyen insanı meşhurdur efendim. 5. senem olmasına rağmen çoğunlukla anlayamadığım fakat coğrafi özelliğinden olsa gerek daracık yolları olan şehirlerde sanırım böyle oluyor. fakat dışardan gelen insan alışamıyor. bu sebepten yürüme kursları açılmalı, belediye megafonları yaptırılımalı, zabıta şikayet hattı oluşturulmalıdır. derhal itlaf edilmek üzere belediyeler alarma geçirilmelidir.
örnek: altıparmak'ta trafik ışıklarının yanında yayalar için: "sayın yayalar karşıya sagsan geçiniz" yazmasına rağmen; çapraz koşu, slalom, engelli koşu yapmaya çalışan vatandaşları gördükçe elime soba odunu alıp ağız burun dalasım geliyor. bu kadar mı duyarsız olursunuz be!!! otobüs kaçıyor orda sağdan gidin dağ mı lan orası! karşıdan karşıya geçmek için bu kadar kasılmaz ki kardeşim, el-insaf! ayağının altında yumurta mı var? "çaaat" diye yeşil ışık yanınca yol ortasında kalıyoruz, yarımız arabaların altında kalıyor sizin bu yavaşlığınız yüzünden!
örnek olarak yaşadığım şehri verdim gerçekleri söyledim. urfa'da taşıtlar sağa sinyal verip sola dönüyor mesela. ama insan en azından tahmin edebiliyor manevrayı. biz ne zaman adam oluruz biliyor musunuz? yolda yürümeyi öğreninceye kadar, bırak araba kullanmayı!!!
şehir hayatını zehir eden insandır. hele ki türkiye gibi kaldırımlara iki kişinin zor sığdığı bir ülkede böyle insanlar yüzünden sokağa sinir ilacı alıp çıkmak en iyi çözümdür.