ülkemizdeki bitmek bilmeyen ve yasalarımızın eksikliğinden ya da saçmalığından cesaret bularak şiddet olaylarına girişen insan dışı varlıkların, her türlü vahşeti her geçen gün daha da artarak yapmaya devam etmeleriyle söylediğim söz. Keşke tekrar yapılsa da birileri ders alsa. **
girdiğim salakca bir iddia sonucu maruz kaldıgım cezaydı bir dönemler. gece geç saatleri seçmiştikte kimse görmemişti sallandırdıgımızı yoksa taksimdeki bütün karılar peşimize düşerdide hangi birine yetişecez sonra canım.
efendim , sallandırılmışları vardır dünya üzerinde, kuzey kore , çin, iran vs. bu taleple gelenleri oralarda da görmek isteriz. adalet duygusu ya da inancı - ya da adaletin veya hakkın ne olduğu kavramı- mahalle kahvesindeki geyik konusu olamayacak kadar büyük bir felsefi tabanı olan , bin yıllardır hukuk felsefecilerinin , sosyologların canına okumuş , antik yunandan , aydınlanma çağına kadar tanımlanamamış, belki de tanımlanamaz , çözülemez tek soru olarak öylece durmaktadır. adaletin ve hakkın tanımı ülkemizde hep bu tanımı yapana göre şekillendiği için , adalet de hep sallandıranlarca sağlanmaktadır. taksim meydanında elde kabakçekirdeği , idam izlemek o kadar da kolay bir şey değildir, buna inananlar çoğaldığında sıranın bir gün kime geleceği belli olmaz çünkü.
şahsen idam cezasına karşı olmakla beraber destek verdiğim önermedir. lakin benim için üzerinde durulması gereken konu suçlunun sallandırılmasından ziyade neresinden bağlanarak sallandırılması gerektiği meselesidir.**