Yükseliyor gecenin ahirinde sükût ceste ceste,
Zerk ediyor duvardaki gözlerinden sükûn aheste.
Ahestedir dar-ı saadetin hasretinin cerhi,
imkansız ve manasızdır bu garamın terki.
Sen ki tahayyülün imkan sınırlarından aşkın
Ve ancak bu cehetten aşikarsın.
Sen ki mutlak cebrin en hakiki formu
Ve efdalin tüm misallerinden ercahsın.
Dar-ı vücudun hiçbir mefhumu ait değildir sana
Lakin bu fehva ne ademdedir ne de kaimdir fıkdanda.
Yalnızca öylece etmez zuhur sadece gözleriyle görene,
Bu mefhum ki garama hakkıyla nail olan için gömülmüştür gayba.
Bu özlemin hüsn-i akibeti, hüsn-i dilarandan belli.
işte gözler ki seyrederken seni sükûnla daimi.
Bu kelamların hiçbiri değildir alim-i meani olarak inşa eden,
Ancak bila'sız zikretmektir seni, beliğ yapan beni.
yarıp geçerken gecenin karanlığını ayın ışığı.
ben hiç sevmiyorum sarı kolanın tadını.
üç top dondurma için birbirini bıçakladı karşı mahallenin uşakları.
bu saatten sonra kime, neyi anlatacaksın ki.
çıkartıp kırbacımı savursam şu sıra dağlara.
bdsm mi takılıyon hayvan! deyip linç ediverir halk.
eski püskü deri ceketimin astarı yırtılmış.
kanepenin yaylarına da bakım yapılsa iyi olur.
yaktım yine sigaramı,
aklımda, gece 03.00 da ateşlenen sigara başlığı.
sadelik timsaliydi benim için sigara
minimalizmdi , maksimuma doğru uçuşan tütün kokusu.
zaman beni yitirmeye sürüklerken
tırnaklarımla içinde kalmaya direndiğim mekan,
ellerime yabancılaştırdı kendimi
ve içinde olmakla dışında olmanın hikmetini
olmadığımda anladım.
yöneldiğim her zevahir,
kendisini aşarak dönüştü
bana sahip bir özneye
ve üşüştü kaygıdan tecessüm eden kargalar
sahip olduğum tek şeyi:
hiçliğimi aldılar.
lütuf dolu olduğu söylenen kapalı avuçlar
açıldığında bana benden bir lanet zerk ettiler.
hala bu zehrin etkisinden mahmur iken,
panzehrin ben olduğunu
kendimi yitirdiğimde anladım.