dünyanın o an durduğunu hissettiğiniz durumdur efenim. minicik bir organizmanın sizin tek parmağınızı minicik eliyle kavrayıp sıkması. bir de böyle gözünüzün içine içine akar ya, offf!
her tarafı doldurup taşıran hayatın aslında nasıl mucizevi bir şey olduğunu hissettirir. insanı afallatır, garip bir histir bu minyatür insanın size dokunması. Bir el bu kadar küçük olabilir mi?
özellikle o bebek akrabanızsa kanınız daha bir kaynar; mutluluk ve huzurun tepe noktasında ulaşırsınız. "Bebek cildi" gibi derlerdi de kozmetik reklamlarında; küçükken anlamazdım... Halbuki kimyasallarla oluşturmak istedikleri o saflık, o duru yumuşaklıkmış yeni doğan bi bebeğin avcunda olan *
insanın içini öyle yakan bir görüntüdür ki, reklam dünyasında sıklıkla kullanılır, bir katili bile etkiler, zira o da bir zamanlar bebektir ve içimizdeki canavar "bebeklerden katil" yaratır...!
bunun bir de saçınızı tutması olayı vardır. öyle bir asılırki, canınız acıdığı halde, o minicik elini incitirmiyim diye saçınızı kurtaramazsınız, taaki o bırakana kadar.
birkaç sene sonra arabalardan korkarken elini avucunuzun içine bırakıverecektir "beni koru" diyerek. içinizde ne kadar annelik duygusu varsa ortalığa dökülecektir, isyan çıkartacaktır sonra. karanlıktan korkarken annenizin yanına gidersiniz ya hani, hiç aklınıza gelmez o da korkar mı ki diye, işte anneniz nasıl kahramanınızsa sizin siz de onun kahramanısınıdzdır artık. büyük hissettirir kendini, güçlü hissettirir.
rivayete göre bir bebeğin eli o kadar güçlüymüş ki, sıktığında yılanı boğar öldürürmüş.
insanın o bebeği çıtır çıtır yiyesi gelir, o küçücük parmaklar, boğum boğum kollar bacaklar...*