bir banka oturup gelmeyeni beklemek

entry5 galeri0
    1.
  1. ümitsizliğin son safhasıdır..

    yürüyorsun, yağmur yağmakta.. her bir tanesi yere değil de gönlüne düşüyor sanki. acı veriyor her biri kimsenin anlayamayacağı kadar. suskunsun ve düşünceli. tek bir çıkmaza tüm çıkışları deniyorsun. olmuyor.

    bir yandan da kulaklıkdan bir melodi geliyor; "where are you angelica". tam o esnada bir dost görüyorsun; ıslak, eski, boyası kimi yerlerinde atmış daha çok kırmızıya çalıyor; üzerinde ziraat bankası amblemi, bir kalbin içinden geçen bir ok, okun uçlarında isimler ve daha bir çok çakı darbelerine ev sahipliği yapmakta olan bir bank. umursamıyorsun üzerindeki yağmurun gözyaşlarını. dizlerinde derman yok, hemen atıyorsun o kucağa kendini.

    hissediyorsun çok berbat göründüğünü. şemsiyelerinin verdiği sıcaklıkla yollarına devam eden insanlar sana bakıyorlar. acıyorlar sana, farkediyorlar orada olduğunu. biliyorlar gerçekliğini. ama onların gerçekliğinin senin umrumda olmadığını bilmiyorlar. sadece iki gerçek var; oturduğun bank ve yüreğinin üzerine onun isminin harflerini yağmuru mürekkep yaparak yazan bir acı.

    şarkı soloya geliyor. sözsüz bir tını kulaklarında. bir istek bir beklenti doğuyor kalbine müziğin verdiği umutla; geçsin buralardan görsün beni, bilsin acımı, anlasın adamlığımı ve varlığımı. bekliyorsun omuzuna sıcak bir elin dokunup seni bu yağmurdan çekip çıkarmasını. bilinmek ve farkında olunmayı bekliyorsun. sözlerin anlamsızlığını dokunuşun tek gerçekliğe dönüşmesini bekliyorsun. bekliyorsun, bekliyorsun...şarkı bitiyor.herşey susuyor.

    artık elinden sadece bir şey geliyor; yağmura gözlerinden ıslak kardeşler sunmak..
    8 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. aslında belki gelir umuduyla beklemektir.

    kulaklığınızda müzik kesilir (şarj biter, pil biter)
    son sigaranızı içersiniz ve izmariti diğer içtiklerinizin yanına; orta ve baş parmak kullanmak şartıyla fırlatırsınız.
    kalkarsınız, montun fermuarını çene altına kadar çekersiniz.
    bir garip hüzün,
    bir garip keder.*
    3 ...
  5. 4.
  6. rşvayet muhteliftir ki vakti zamanında van da valinin kiziyla muhallebici- parkta ele ele dolasma ekseninde beraber olan bir adem yasarmiş.

    kiz valinin kizi oğlan ise ortalama memur. elbette devenin bile cani dengi dengi calar kanunlari devreye girmiş.

    kızı baska ile yollamalar falan filan.

    ama oglan işi gücü birakmiş ve kizin evinde kamp kurmuş.

    vali hazretleri bakmış olacak gibi değil, ne kadar anlatsada laf anlayacak gibi değil oglan.

    oğlana red edemeyeceği bir teklifte bulunmuş.

    demiş ki 'su van gölünü taşla doldurursan kizim senindir'

    oğlan koşmuş taş atmaya baslamiş göle.

    o zamandan beri her allahin günü taş atiyormuş göle.

    kimisi ay ne hoş, kimisi vay salak, kimisi ise omuz silkip geçebilir ve yorumlayabilir.

    bu mühim değil ama kişilerin yorumu kendilerine aittir.

    ama nedense aklıma;

    ne söylesen ne beklesen
    yaradandan ya da kaderinden
    ele geçmez istediğin
    uğruna savaş vermediysen

    dizeleri geliyor.

    ama beyhude yere cenk eyleyip sonunda amacin bir anlami olmadiği erylemin anlam oldugu ve;

    hani soran gözlerle kapında
    bekleyen dargın anıların gibi

    sevilmeden de sevmeyi
    neyi özlediğini bilmeyi
    acı da olsa yine gerçeği

    mertebesinin bile sollandiği gerçek anlam bu olmasi gerek.

    zaten herkes birşeyleri bekliyor.

    kimisi godot'u kimisi bakkalı, kimisi aybasini kimisi ise sen gelmez oldundaki kişiyi ve bir çok kişi mehdiyi falan filan...

    ama o zamirlerin gelip gelmemesi mühim önemli değil.

    bir zaman sonra beklemek güzel oluyor.

    godot gelse bile ona güle güle cekiliyor.

    güle godot yahut herneyse işte.

    fonda gene pitney'den;

    princess in rags....
    1 ...
  7. 5.
  8. beklemek geleceğe yönelik bir eylem.
    gelmeyen, geçmişteki kişi.
    buluşturamıyorum ikisini. iyisi mi gideyim ben. beklemeyeyim.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük