aşağıdaki aşk hikayesi sayısız çoklukta olanlarından sadece bir tanesidir.
not: bu yazı alıntıdır.
kaynak: tarafıma atılmış bir mail.
------------------------------------------------------------------------------------
erkek anlatıyor :
9.SINIF
Su Anda DerSdeyiz Yanımda Dünya Tatlısı Bir kız Oturuyor.
Yüzüne Bakmaya Kıyamıyorum Onu Ne Kadar Sevdiğimi Bilmiyor.
O Benım En Yakın Arkadasım Beni Sadece Arkadası Olarak Görüyor.
NEDENINI BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOK UTANIYORUM.
10.SINIF
Evdeydım Aradı Erkek Arkadası ile Tartıstıgını Ve Bana ihtiyacı Oldugunu Soyledi.
Sonra Bize Geldi Bana Sıkı Sıkı Sarılıp Ağladı.
Su An Dizimde Uyuyor O Gül Yüzünü Doya Doya Seyrettim.
Ben Onu O Kadar Severken O Beni Sadece Arkadası Olarak Görüyor.
NEDENINI BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOK UTANIYORUM.
11.SINIF
MEZUNIYET BALOSU
Onunla Cocuklukdan BEri Arkadasız.
8.Sınıftayken Birbirimize Söz Vermiştik.
Lise Sonda Mezuniyet Balsuna Gidecez Eşimiz Olmazsa Beraber Gidecektik.
Beni Aradı Erkek Arkadasının Hastalanıp Gelemiyecegini Söyledi.
Beraber Gidebilrimiyiz Deye Sordu.
Kabul Ettim Onu Evinden Aldım.
Balodaki En Güzel Kız Oydu Tıpki Bir Melek Gibiydi.
Gece Boyu Dans Ettik Aynı Seyi Düşündüm Onu Cok SEviyordum.
Gece Sonunda Onu Evine Bırakdım Beni Yangımdan Öptü.
En iyi Arkadası Oldugumu Söyledi.
Onu GErcekden Cok Sevıyorum Ama O Beni Arkadası Olarak Görüyor.
Ona Onu Sevdiğimi Nasıl Soylerim.
NEDENiNi BILMIYORUM AMA KENDIMDEN ÇOk UTANIYORUM.
ARADAN YILLAR GECDI....!
ŞiMDi O CANIMDAN COK SEVDIGIM MELEGI TOPRAGA VERIYORUM
Özel Esyaları Arasında Kara Kaplı Bir Defter Cıkdı Bana VErdiler.
Okuyup Okummakda Kararsızdım Acdım.
Bu Bir Günlükdü Ve Bir Sayfasında Soyle Yazıyordu .
Su an dersdeyiz ve yanımda dunya yakışıklı bir cocuk oturuyor.
Yüzüne bakmaya doyamıyorum onu ne kadar sevdiğimi bilmiyor.
Beni Arkadası olarak görüyor erkek arakdasım oldugu yalanını soylıyerekve sürekli onunla ilgili yalanlar soyliyerek yanıdna oturabiliyordum.
Onu canımdan Çok Seviyorum.
Bana bir kerecik SENi SEViYORUM deseydi dünyalar benim olurdu.
Ben bu satırları okurken MELEGiMi çoktan gömdüler.
Hıckırıklarımı tutamıyor gözümü mezarından alamıyorum.
Merak etme biriciğim Bende Senı cok SEViYORUM.
bir kayahan şarkısı. yaşayan hisseder derinliğini, o kavgaların bile özlenişini, mektupta bile laf sokuş. itinayla yapılır, anılır özlenir. ah ulan dedirtir gece gece.
her liseli gibi bizim de abazanlıklarımız vardı. her gün servisle okula giderken, benim yaklaşık 10 metre ilerimde de bir başka servis bekleyen bi kız vardı. bu benim sürekli dikkatimi çekiyordu. güzel kızdı ve gizliden gizliye hep ona bakıyordum servisler gelip bizleri alana kadar. belli bir zaman geçtikten sonra, artık iyiden iyiye platoniğe bağlamıştım ben. sürekli onu düşünüyor ve her sabah erkenden dışarı çıkıp onun aşağı inmesini ve ona bakmayı arzuluyordum. ilk günkü sapıkça bakışlar yerini, duygusallığa bırakmıştı. aradan yaklaşık 4 ay geçmişti ve ben daha kıza bakmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım. kızlara karşı biraz çekingen bir yapıda olduğum söylenebilirdi o zamanlar. her ne kadar tipsiz sayılmasam da, kızların bana açılması, kızların ilk adımı atması gerekiyordu bana. yoksa olmuyordu arkadaş. işte 4 ay boyunca bundan bir adım bekledim. ilk adımı o atacaktı. Köpek gibi istiyordum onu (şehvet duygusu değil yanlış anlamayın) ama iki kelam edemiyordum. her gün aynı şey. dışarı çıkıyoruz, ben gizlice onu seyrediyorum, arada bir o da baksa dahi hiçbir selamlaşma bile olmuyor, servisler geliyor ve o başka okula ben başka okula gidiyoruz işte. Artık kafayı sıyırma düzeyine gelmiştim. Yapamıyordum bir türlü. Ne kadar çok seversem seveyim, kıza belli edemiyordum durumu. Ne yapmalıydım, nasıl belli etmeliydim acaba kıza olan duygularımı. Evet daha öncede dediğim gibi, 4 ay gibi bir süre geçmişti. Ankara'nın karı meşhurdur Ankaralılar bilir. Ben çankaya'da oturuyordum. Oranın karı direk buz olur trafikten olsa gerek.
Sabah yine okula gitmek için çıkmıştım evden. Kapıdan çıkar çıkmaz inanılmaz bir kar ile karşılaştım. Kar yağmıyordu ama etraf bembeyazdı. Yine gittim servisin beni alacağı yere, başladım beklemeye. Tabii bi yandan da o kıza bakmaya çalışıyorum. O günü hiç unutamam. Üstünde krem rengi bir palto ile çok sevimliydi. Bi an dengemi kaybettim ve pat diye yere yığıldım, ona bakayım derken. Allahım nasıl bir acı, nasıl bir his bu. Kolumu kırmıştım galiba ve yerden kalkamıyordum. Nasıl bir ses geldiyse artık, kız da duydu galiba, belki de görmüştür bilmiyorum, hemen bana doğru gelmeye başladı kız. içimden gelme diyorum, rezil oldum amk, sıçtım amk diyorum ama yapacak bişey yoktu. Adeta yere çakılmıştım ve kalkamıyordum bile. Kız geldi ve panik halinde direk beni yerden kaldırmaya çalıştı. Dur dur dedim, çünkü inanılmaz bi ağrı vardı, kolum kırıldu galiba, kalkamıyorum dedim. Bu ne yapacağını bilemez bi halde, ambulans çağıralım falan diyor panikle. "Yok" dedim, "ambulans değil de, bizimkilere haber versek iyi olur aslında." O an aklıma geldi, cep telefonumu yanıma almamıştım. Okulda her gün sigara araması yapılıyordu, o aramalarda cep telefonu görürlerse onu da alıyorlardı ve uzunca bi süre vermiyorlardı. O yüzden çok sık götürmezdi kimse telefon. Neyse konuya dönelim. Zaten rezil olmuştum kıza, sıçtım sıvayım dedim ve "cep telefonun varsa bizimkilere bi haber verebilir misin?" dedim. Kız çıkardı telefonunu aradı dediğim numarayı ve bana tuttu telefonu. Dedim anneme böyle böyle çabuk aşağı inin falan. Neyse annem gelene kadar bekledi kız benim başımda, daha sonra bu ayrıldı. O ara servisini de kaçırmıştı kız. Sonradan öğrendim, meğer o gün okula gitmemiş...
Doktora gittim, bana 1 haftalık rapor verildi. Lise sondum ama pek ders falan iplemiyordum açıkçası. Okula gitmeme fikri güzeldi ama, 1 hafta boyunca onu göremeyecektim. Hem görsem ne olacakki diyorum içimden, kıza iyice rezil oldum. Yanında iki seksen uzandım yere, ağladım, "kolum ağrıo, dur kaldırma, telefonun varsa annemi arayalım..." falan. Hala düşündükçe tüylerim dikiliyor amk, bu nasıl bir rezilliktir!
Neyse ilk 2 gün gitmedim okula, o meseleden sonra işte. 2 gün sonra bi telefon geldiğini söyledi annem. kız, o gün telefonundan arattığım numarayı, aranan numaralardan bulmuş ve beni merak etmiş. Ben aşağıda servis bekleyen kız falan gibi saçma bir şekilde kendini tanıttı ama ben hemen anladım zaten onun olduğunu. Aklımda olan tek kız o çünkü. "nasıl oldun merak ettim de, bu telefondan arayım dedim bi" falan dedi işte. iyiyim dedim ben de, çok teşekkür ederim sana çok iyisin falan tarzı bişeyler söyledim. "2 gündür göremiyorum seni, okula gitmiyor musun?" dedi. Ben de "yarın gidicem, 2 gün dinlendim." dedim. Tekrar teşekkür ettim, o "geçmiş olsun." dedi ve kapattık telefonu.
Artık onun telefon numarasını da biliyordum. Daha önce annemin telefondan bulabilirdim ama aklıma gelmemişti bu nedense. Doktor 1 hafta rapor vermişti ama sırf o adını dahi bilmediğim kızı görebilmek için okula gidecektim. Sabah oldu, kırık kolla indim aşağı. Bizimkiler şaşkın tabi, "oğlum bu ne okul aşkı. Dinlen biraz" işte falan. "Yok anne, gitmem lazım" diyorum ben. Neyse, çok da ısrar etmediler zaten. indim aşağıya, bekliyorum. Biraz erken inmiştim ben. Bi kaç dakika sonra kız da belirdi ufukta. Beni görünce bana doğru yaklaşmaya başladı. Evet, bir adım atıyordu benim için! En dibe vurduğumu düşündüğüm o an, o düştüğüm an, benim için bi başlangıç olacaktı. geldi ve "nasılsın?" dedi. "daha iyi misin?" dedi. Ama nasıl bakıyor öyle. Masum, telaşlı ve saf bir bakış. Anlatamıyor, tarif edemiyorum inanın ki. "Daha iyiyim." dedim, o gün için tekrar teşekkür ettim, o sırada servisi belirdi yukarda. Bize doğru yaklaşıyordu. "Amına koyim" dedim içimden, "biraz daha geç gelsen nolurdu sanki!" Kız da gördü servisi ve vedalaştık biz, o servisin onu her zaman aldığı yere doğru giderken, ben, "bir dakika bekler misin?" dedim. Koşa koşa gittim kızın yanına, meraklandı tabi. "Ya" dedim, "alçıma bi imza atar mısın? ilk senin atmanı isterim." dedim. güldü, "tabiî ki" dedi. O ara servis geldi bile. Kızı bekliyor. hemen bi kalem çıkardı neyse, alçıma adını ve imzasını attı. Tekrardan "iyi günler" dedim o da "sana da" dedi ve servisine binip uzaklaştı. Evet! artık adını biliyordum. O alçıda onun ismi vardı. yüzüne soramamıştım ama en azından biraz zeka pırıltısıyla alçıya ismini yazdırarak öğrenebilmiştim. ismi eda'ydı. Eda!
Hemen ilk iş olarak telefonumdaki adını "eda" olarak değiştirdim. Çok mutluydum. Kolumun kırılması, adeta bir mucizenin başlangıcı olmuştu...
Tecrübemi, anımı paylaşayım, belki ileride birileri hatırlar, bir işine yarar.
Öğrencilik yılları, kız-erkek karışık yurtta kalıyoruz istanbul'da. yurtta 3. yılım, kıdemlilerindeniz. Okullar başladı, herşey rutin. yurtta 3-4 oda boş kızlar tarafında, onlarada ek kontenjandan gelenler olacak.. neyse, ek kontenjanlar falan açıklanmış olacak ki yurda yeni gelenler olmaya başladı. okula gidecem, çıkışta güvenlik var, defter imzalıyorum. o an yurdun kapısı açıldı, imza falan atamadım, ellerim tutmaz oldu. öyle bir kız girdiki içeriye elinde bavullarıyla, nutkum tutuldu. güvenlikçi hakkı abi, ''oğlum ne kaba adamsın, alsana kızın bavullarını'' dedi. kımıldıyamadım. kız, geçti gitti. tabi bundan sonrası bilindik... yurtta karşılaşmalar, ufaktan başlıyıp çığ misali büyüyen platonik aşk... bu bunalımları bilirsiniz... aşık olduk, okula gitmeme tripleri, yurt odasında uyumalar, afra tafra kimeyse... açılamıyoruzda kıza, kız benden fazla çünkü. karda leke var, kızda leke yok. öyle güzel insafsız. yurtta herkes bu kızı konuşuyor. 200 tane erkek var, sen konuşmazsan birileri elbet gider yanına. iniyorum kantine, kızın yanında yurdun fırlama çocukları, sinirimden deliriyorum. sanki kız sevgilimiz... bir şey de diyemiyorum. sardırdık yurt odasında içkiye. günler birbirini kovalıyor, durumlar vahim. derslerden kalıyoruz ,sosyal hayat 0'ın altında. neyse, böyle olmayacak dedim bu iş, indim yurt güvenliğinin yanına. hakkı abi, zamanında çok Galatasaray kapalısına soktuk, hasta Cimbom'ludur. hatrımız büyük yani . ''böyle böyle, abi ben ölüyorum ,bu kızın telefon numarasını bul bana''dedim. ''ulan dedi beni işimden mi edeceksin ?'', '' abi bak giderim bu yurttan'' diyince gecenin karanlığında başladık operasyona. o girdi müdürün odasına, ben kapıda nöbetteyim.. dosyadan pat diye bulmuş. yazdı kağıda, verdi. sevinçten ölüyorum, sanki kızla çıkmaya başladık. çıktım oda'ya, başladım mesaj döşemeye. böyle böyle, sana aşık oldum, duygularımın tarifi mümkün değil, daha gırla aşık serzenişi... tabi mesajı yazarken, erkek arkadaşın varsa söyle yazmıyayım ibaresini koymazsak olmaz, delikanlılığın şanından. bekliyorum cevabını, dakikalar yıl gibi geçiyor. dıt dıt, mesaj geldi. ''Allah'ım sana geliyorum'' dedim. mesaja bakamıyorum heyecandan. 15 dakika okuyamadım mesajı. sonra bir cesaret açtım, ''sevgilim yok, ama sen kimsin?''. çıktım koridorda çocuklarla 3 lü çekiyorum bu mesaja. böyleyken bir hafta kadar mesajlaştık. en son kız , ''artık seni görmek istiyorum, yoksa bir daha mesajlarına cevap yazmayacağım. 15 dakika sonra yurdun arkasında bekliyorum.'' dedi. ''heh dedim şimdi sıçtık. bu kız mümkün değil beni beğenmez''. yapacakta bir şey yok, ok yaydan çıkmış. giydim cicilerimi, sıktım parfümümü koyuldum yola. gidiyorum ama adım attığım yer sırılsıklam terden. neyse başladım kızı beklemeye. el ayak titriyor, nefes alamıyorum. baktım kız geliyor, kaçmaya yeltendim, göz göze geldik, gidemedim. geldi yanıma. öyle bir güzel ki, çok afedersiniz sanki onu Allah yaratmamış . ( Allah'ım sen affet ) neyse, konuştuk konuştuk, benim dil bir çözüldü öyle böyle değil. anlatıyorum da anlatıyorum, kız gülüyor. en son dedim ''sinemaya gidelim mi ?'' ( apaçiliğe bakın ilk kez yüz yüze gelmişiz ) kız, '' ilk günden mi ?'' dedi, gülümsedi. utandım. tamam, gideriz dedi. sözleştik, akşama galleria'da buluştuk. yemek yedik, bowling oynadık, sinemaya gittik. film izliyoruz, sarılacam sarılamıyorum, tutamıyorum kendimi.. neyse, ''bu kadar bekledin sakin ol dedim kendi kendime''. 2 dakika geçmedi başını omzuma koydu. sevinçten ağlamıyım diye zor tuttum kendimi. rüyalarım gerçek olmuş, daha ne isterim ?aylar birbirini kovaladı, 5 ay boyunca istanbul'un altını üstüne getirdik, bir an olsun birbirimizden ayrılmadık. yurttan atıldım, araya soğukluk falan girdi, ''ayrılalım'' dedi. tek kelime etmedim, ısrar etmedim, ''peki'' dedim. son bir kez öptüm, bir daha birbirimizi aramadık. ısrar edebilirdim ayrılmayalım diye, ama o 5 ay bir ömre bedeldi, büyüsü bozulsun istemedim. o 5 ay'ı tekrar yaşamak için, ömrümün 5 yılını feda ederim.
Kendinizi sakın hakir görmeyin arkadaşlar, sakın. işte en güzel örneği budur. Telefon taktiği iyiydi, şimdi facebook var. aklınızda bulunsun.
ertesi gün telefonum çaldı, arayan eda ydı. babası olanları anlatmış galiba. ama beni dövdüğünden haberi yok. niye beni dinlemedin? ben sana demedim mi sakın babamla görüşme diye! ne yaptı sana, bişey yaptı mı? Dedi yok dedim, bişey yapmadı ama keşke yapsaydı da, affetseydi dedim. eda, babam affetse ben affetmem artık seni, her şey bitti bunu kabullen ve kendine güzel bir hayat kur, bundan sonra hayatında eda diye birisi yok bunu bil ve lütfen kendine iyi bak dedi ve kapattı telefonu.
o günden sonra günlerim hep monoton geçti. asosyal bir yaşam geçirdim ilk başlarda tabi ama daha sonra elbette ben de güldüm, eğlendim, makara da yaptım. derslerime daha bi önem verdim. sanki eda için yapabileceğim son şeydi bu. hep okumamı istiyordu çünkü. Sedef le bir kez telefonda görüştük, semih e her şeyi kendisinin anlattığından bahsetti. o günlerde kendinde olmadığını bilmem ne bir sürü şey söyledi. hiçbir şey demeden kapattım telefonu, bir daha da görmedim. hülya teyze ve ersin amcadan da haber yok. belki sedef onlara da anlatmıştır yaptığımız o iğrençliği ve o yüzden onlar da beni arayıp sormamışlardır.
eda ya gelince. okulunu bitirdi. en sonki ayrılık konuşmamızdan sonra, haftada bir telefonda görüşüyor gibiydik. kendime bir şey yapmamdan korkuyordu galiba. daha sonra aramalar seyrekleşti, ankara ya geldiğimde işleri oluyordu genelde. arkadaş kalalım. demişti ama olmamıştı. hep yeni bir sevgilisi var mı acaba diye içim içimi yedi ama böyle bir şey bulamamıştım. babası okulunu bitirdikten sonra onu yurt dışına göndermiş. 1 senesini doldurdu. irtibat iyice kesildi. galiba unuttu beni...
bana gelince; okul bitti. şu an çalışmıyorum ama bi kaç aya bi iş ayarlayacağım kısmetse. Eda dan sonra bir başka kızla tanıştım. Onunla da 1.5 yıl gibi bi süre sürdü. evlenecektim artık onunla ama o da olmadı. şu anki tek sosyal hayatım sizlersiniz ama bugünleri de geride bırakacağıma eminim. hayat bana bir fırsat sunmuştu ve ben bunu değerlendiremedim. fakat hayatta şunu unutmamalıyız ki, fırsat her zaman gelmez insanın ayağına, her zaman eda gibi biri çıkmaz insanın karşısına fakat eda yok diye de kahretmek boşuna. elimde kalanlarla mutlu olabilmeyi öğrendim ve eda yı unutamasam da, eda sız yaşamaya alıştım galiba.*
"nasıl yani?"dedi. ilk başta algılayamadı çok uzak olduğunu herhalde. Biz yazmış mıydık ya bursayı??dedi. Ben de son gün dersane hocam yazdırdıdedim. "Güzel... iyi." dedi, sevindi yine de. Sonradan bi telefon, "kaç saat canım bu bursa ankaraya?"dedi,"yakındır ya" dedim. bu biliyor tabi. babası sürekli gidip geliyor. "altı saat, altıııı!" diye bağırıyor. Sen niye yazıyorsun da, başına buyruk hareketler yapıyorsun da bir sürü azar işittim. haklıydı sonuna kadar.
Ertesi gün buluştuk bu hiç pas vermiyor bana. Surat bi karış. Ne şebeklikler yapıyorum anlatamam. Ama yok. o an aklıma nerden geldiyse, dedim eda senin baban sürekli geliyor buraya, e sende onla gelirsin işte sürekli, nolur yapma dedim. Anca burayı kazanabildim işte. Ben de isterdim ankarada okumak ama olmadı işte. Elimden bu geldi. bu kadar bastı kafam falan diyerek iyice acındırdım kendimi. Bu da biraz olsun yumuşadı ben böyle konuşunca, iyi tamam beee, dedi ve affetti beni.
artık bursa seferi başlıyordu benim için. ailem ve edayı geride bırakıyordum sonuçta. yeni bir şehir, yeni bir çevre, yeni bir yaşam. bizimkilerle gitmiştim ilk önce bursaya ve bana ev tutmuştuk. bursalıllar bilir, görükle diye bi yer var ama o zamanlar nerden bilelim amk, biz şehir içinden tuttuk evi. neyse dayadık döşedik evi ve bizimkiler gitti.
ilk günler paso dışarıdan yiyorum. çevre desen yok. öğrencilerin hepsi görüklede amk. ben sik gibi kaldım yalnız başıma. eda arıyor, iyiyim diyorum sürekli. üzülmesini istemiyorum sonuçta. evdekilere dert yanıyorum ama sike sike okuycaz işte. ilk haftalar her hafta sonu ankaradayım amk. önce aile, sonra eda ile görüşüyorum. sonra ağlaya ağlaya vedalaşıyoruz edayla ve bursaya dönüyoruz yine amk.
bir gün evde televizyon seyrederken, karşı komşum kapıyı çaldı. ismi hülya olan bu teyze bana yemek yapmış. Nasıl mutlu oldum nasıl. yemekten dolayı değil bu mutluluk. Bu şehirde ilk defa biri benim için bişey yapıyordu. bu başladı kapıda ayak üstü konuşmaya, evladım işte nerelisin, kimsin, adın ne cart curt... Kadını eve çağıracam nerdeyse hemen, muhabbet edelim diye, o derece yalnızım yani. ne zaman bi sıkıntın olursa, derdin olursa haber ver yavrum, Ben de senin bi annen sayılırım dedi. kadın aslen göçmenmiş, bursanın yarısı göçmen zaten amk. bu göçmenler çok sıcakkanlı insanlar oluyor gerçekten. muhabbetleri de zevkli. kocası öğretmenlikten emekli olmuş. bi evleri var işte, ele muhtaç olmadan yaşıyorlar. Kadının bir tane de kızı var o aralar 22 yaşlarında olsa gerek. bir de oğulları var ama o da asker olmuş ankarada oturuyormuş. sonradan antepe gidiyordu gerçi. okulda dersleri fazla savsaklamamaya çalışıyordum, aklım başıma gelmişti bir kere ve ipin ucunu kaçırmayacaktım bu defa. Az biraz ortam oluşturmuştum ama aklım hep eda'da ve ankarada olduğu için bursa sıcak gelmiyordu bana. Bursadaki en güzel şey o karşı komşumdu. kadın bana öz evladı gibi davranıyor bana her gün yemek, börek, pasta getiriyor, halimi hatırımı soruyordu. kocası para falan sıkıntın olursa çekinme diyordu. hiç bi zaman paralarını almadım ama, sonuçta elin memleketindeyim ve bi an parasız kalsam ne bok yerim diye düşünmek gerçekten çok kötüdür ve bu adam beni öyle düşünmekten kurtardı. hep aklımda, bi yerde, göt gibi kalsam ersin amca ( hülya teyzenin kocası ) anında yardım ederdi bana diye düşünürdüm. bir öğretmen maaşıyla geçinen bu aile, gördüğüm en zengin insanlardı ama bu zenginlik gönül zenginliğiydi.
kızları ile de tanışmıştım. benden 2 yaş büyüktü, ben buna abla diyordum haliyle ama abla deme ya, resmi oluyor, falan diye sonradan abla dememi istemeyecekti. kız üniversite okumak istememiş anladığım kadarıyla. Annesi babası baya baskı yapsalar da kız kabul etmemiş. Bunun sevdiği bir çocuk varmış, o da üniversite terk. bundan büyük biri. evleneceklermiş ama çocuğun işi yokmuş, iş arıyormuş falan o sıralar işte. kızın adı da sedef. o da tüm aile gibi bana karşı iyi davranan, halimi hatrımı soran, çok bi samimiyet olmasada bana arkadaş olan birisiydi. hani çok samimi olmasınız dahi yanında huzurlu hissedersiniz, muhabbeti mutluluk verirya insana, bu kız da öyleydi benim için.
bir gün eda aradı. sesi çok heyecanlıydı. müjde, müjde diye bağırarak, hafta sonu bursadayım! dedi. amk öyle bi denk geldi ki, bizimkiler de bir hafta öncesinden haber etmişti bursaya gelicez diye. ben kıza bişey demeden tamam aşkım falan diye sevinmiş halde kapattım telefonu. Düşün düşün sonra eda her zaman gelemez, bizimkilere bi yalan söyleyim bir hafta sonra gelsinler dedim. aradım bizimkileri, hafta sonu istanbula gitmem gerektiğini, bi arkadaşımın hastalandığını falan söyledim. resmen sıçtım. belki anlamışlardı da ama tamam dediler ne desinler. sonra edayı aradım böyle böyle dedim. sonuçta eda annemle falan görüşüyordu. eda şimdi der, ben bursaya gidicem bişey istiyor musunuz ordan? diye bizimkilere, benim yalan ortaya çıkar. eda ben daha sonra gelirim ya, annenler gelsin dedi. yok dedim onlar hep geliyor zaten. Haftaya da onlar gelir sen gel dedim. bunun içine sinmese de kabul etti.
hafta sonu geldi bunlar babasıyla. babası hep temkinli yaklaşmıştır bana ve haklı da. Tek evladı ve ona bir zarar gelsin istemiyordu. babası benden daha iyi biliyor bursayı. gelin sizi kahvaltıya götüreyim dedi. Uludağa gelmeden, inkaya diye bi yer var, oraya götürdü bizi. Daha ben de bilmiyorum tabi oraları. Çok güzel bi yerdi. yedik içtik falan. ben hava atıcam ya amk, hesabı ödedim babası masada değilken. kalkarken hesap dedi. ben tolga amca ödedim ben dedim. bu bana bi ters baktı ki anlatamam. sen napıyorsun yarram der gibi. altıma sıçtım korkudan. neyse bindik arabaya indik şehre. bu bana sordu işte xxx bey, nerede indireyim sizi, nereye gideceksiniz falan. kızımı fazla yorma zaten yol yorgunu dedi. daha bi yer bilmiyorum ki bursada amk. nereye götürsem ki edayı. Kültürparka gidelim dedim ama kültürparka ben bile daha önce gitmedim. Sadece adını duydum, yerini de görmüştüm işte otobüsle giderken falan. tam önüne kadar bıraktı bizi babası. Sonra bastı gitti işine. girdik kültürparka, her yer yemyeşil güzel bi yerdi. Ankarada pek yok böyle yerler.bi papazın bağı var bizim oralarda, en yeşil yer orası amk. ikimizin de hoşuna gitmişti burası. ama çok da önemli değildi yer. birbirimizi özlemiştik biz. oturduk bi cafeye bişeyler içiyoruz. sürekli beni ne çok özlediğini falan anlatıyordu eda. oysa ben onu daha çok özlemiştim. burada çok yalnızdım. Eda ya buradaki hayatımı falan anlattım işte. o da baya üzülmüştü benim için. sürekli alışırsın aşkım, bu da geçecek, bugünlerine güleceksin diye telkinlerde bulunuyordu. oturduk bir saat falan işte. benim evimi merak ettiğini söyledi. gideriz ya acelen ne falan dedim. ama o da anlamıştı zaten bursa da pek bi yer bilmediğimi. iyi, gidelim Dedim. gittik neyse eve, tesadüf bu ya hülya teyzenin kızı sedef de tam evinden çıkıyordu. beni gördü selam verdi, ben de ona selam verdim girdik içeri. içeri girince kimdi o falan dedi. ben komşularımdan çok bahsetmiştim eda ya ama kızları ile ilgli hiç bişey dememiştim. ne olursa olsun içine kurt düşmesin istiyordum çünkü. ama şimdi dakka bir gol bir oldu. niye beni tanıştırmadın? diye başladı fırçalamaya beni. neyse susturdum eda yı. beni hülya teyze ile tanıştır falan dedi. yok amk, illa tanışacak. tartışma çıksın istemiyordum, taa ankara dan benim için gelmiş, zaten bi yer gezdiremiyoruz bari vakit geçer diye düşündüm. ne de olsa hülya teyze nin muhabbeti de güzel. vakit geçer dedim işte. çaldık kapıyı; ersin amca, sürekli yürüyüş yapar, dışarıda parkta gazete okurdu. o evde yoktu. hülya teyze açtı kapıyı. dedim böyle böyle, eda ankara dan geldi, vs..
eda hakkında çok şey bilmeselerde edanın sevgilim olduğunu biliyordu hülya teyze de. sizden çok bahsettim, sizinle tanışmak istiyor dedim. hülya teyze de mutlu oldu sağolsun, aldı içeri bizi çay ikram etti. Eda da çok sevdi hülya teyze yi. dedi, xxx beni hiç gezdiremiyor hülya teyze, hiç bi yer bilmiyor bu yaa dedi. bu hemen ersin amca yı aramaya kalkıştı bizi gezdirsin diye. yok teyzecim dedim, o şaka yapıyor ya falan, bin bir güçlükle ikna ettim geri. müsaade istedik ve kalktık. çok mutlu olmuştu sağolsun hülya teyze de. eve girdik, eda da sevmişti hülya teyze yi. iyi kadınmış. hadi bakalım, evini gezdir bana dedi. eve hiç bakmamıştı bile ilk geldiğinde. Sedef i görünce. hışımla kalkıp gittik hülya teyze ye sonrasında. Neyse, evi gezdi çok hoşuna gitti. sen ne düzenliymişsin be. vay vay vay! falan. Bilmiyo ki garibim, sırf o geliyor diye temizlikçi tuttum evi baştan aşağı temizlettim. belki babası da gelir dedim. adamın gözüne de girelim hem. bu dedi evlenince de böyle düzenli olacaksın işte aferin falan. he dedim amk oluruz oluruz (içimden).
geldiğinden beri ne kadar sürtüşsek de, bunlar hep birbirimizi daha çok sevmekten kaynaklanıyordu. 2 hafta önce ankara da görüşmüştük en son ve çok özlemiştik birbirimizi. odama geçtik ve başladık sevişmeye. tam sevişmenin ortasında babası aramasın mı? nerdesiniz kızım? ıııı, şeyyy baba ben kültürpark desene dedim. kültürparktayız babacım. tamam ben yarım saate ordayım. öğlen yemeği yeriz birlikte dedi ve kapattı. amk, napacaz?!! hemen giyindik çıktık amk. üst baş, saç dağınık. taksiye bindik neyse gidiyoz. bu benim saçımı falan düzeltiyo. kendine makyaj yapıyor arabada. rezillik amk. vardık kültürpark a. babası da 5 dk sonra geldi amk. tam zamanında! dedim içimden. Sıkılmadınız mı burada ya? dedi babası bize. biz güldük falan. anladı bi ipnelik olduğunu anlamasına da yanlış anladı amk. neyse çıktık kültürpark tan bizi iskenderciye götürdü. yedik içtik. bu sefer hiç hesaba falan bulaşmadım zaten. ödedi sağolsun. bugun yapacağı iş yarına kalmış adamın amk. bugün ben de sizleyim dedi. içimden küfrediyorum ama yapacak bişey yok. Mudanya ya gittik gezdik falan. akşam oldu. şehre geldik tekrar, babası bana seni bırakalım evine, biz de bi otele gidelim dedi. olmaz falan dedim ısrar ettim. baya zor da olsa ikna ettim en sonunda ve gittik bize. babası evi görünce baya şaşırdı. aferin dedi, düzenliymişsin baya oturdu biraz, çay falan ikram ettim, dersleri sordu işte, muhabbet falan derken. babası ben yarın erken kalkıcam, yatayım ben dedi. bunu benim odaya gönderdim gitti. kızla baş başa kalmıştık. amk, babası evdeyken de kızla yiyişemezsin ya. göt yusuf yusuf. bi film koyduk, oturduk izledik birlikte. sonra eda ya içerdeki odayı hazırladım. Ben de salonda yattım. sabah erkenden kalktım tabi. müstakbel kayınbabamıza yalakalık yapacaz ya. buna çok güzel bi kahvaltı hazırladım. yedirdim, içirdim. biraz gözüne girmiştim babasının da. bana teşekkür etti. işte akşam 5-6 gibi işim biter. 5-6 gibi evde olun da eda yı alıp çıkalım biz de yola dedi. tamam dedim gönderdim müstakbel kayınbabayı. ne kadar geç yatsam da uyku muyku yok amk. eda var içerde boru mu. kaldırdım bunu, baban gitti sen hala uyuyorsun falan dedim. güldü işte, sonra başladık sevişmeye bir kez daha. ikimiz de birbirimizi çok özlemişiz. direk olaya daldım ben ama hiç itiraz etmiyordu o da istekliydi belli. 2 saat yataktan hiç kalkmadan birbirimizin olduk. ben toktum tabi, babasıyla yemiştim bişeyler ama eda açtı (: en sonunda yeter artık! dedi, ben acıktım o diyene kadar aklıma bile gelmemişti. kalktık kahvaltı yaptık eda yla. sonra duş aldık birlikte ve çıktık evden. dün eda yı bi yere götüremeyince, bursalı bi arkadaşı arayıp nereye gidebiliriz? diye sormuştum. cumalıkızık diye bi yer var, oraya gidin dedi bu. çıktık evden cumalıkızığa gittik. güzel bi yerdi işte, değişik bir köy. onun hoşuna gitmesi yeterliydi zaten, ben sevmesem de olur. saat 3 gibi çıktık eve dönmemiz 5i buldu. babası da 6 ya doğru geldi zaten. teşekkür ettim edayı da getirdiği için. iyi yolculuklar diledim ve gittiler.
bizimkisi bir ask hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
gozyasi, umut ve itiraz
bizimkisi alev gibi biraz
bizimkisi bir ask hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
atesle su, dikenle gul gibi
bizimkisi roman gibi biraz
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima
bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
hüzünlü sonbahar kapısından çıkmak gibi aydınlığa biraz
bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz
ateşle su dikenle gül gibi
bizimkisi alev gibi biraz
bu güller senin için
bu gönül ikimizin
hiç üzülme ağlama
sen gülümse daima