sevdiği erkekle tam evleneceği sırada tecavüze uğrayıp umumhaneye düşen bir kadının öyküsünü konu alan, 1955 yapımı siyah beyaz türk filmi. yönetmen şadan kamil, senaryo haldun taner, oyuncu kadrosu münir özkul, mualla kaynak, kemal ergüvenç, sadettin erbil, ahmet tarık tekçe bulunmaktadır.
Korkut Ali karakteri için ilk bölümü iki kere izlediğim, iqsu düşük kısımlarına bile katlandığım, almancı arabesk country rap fonlu soap opera. saçmanın dibi. ama çocuk fenaa netcen.
fox'a bir daha böylesi uğrayamayacak kıymetli dizidir. Güney kore dizisi olan "I'm sorry, ı love you" nun birebir türk versiyonu olduğu da ayrı güzel gerçektir. 16 bölüm süreceği söyleniyor. Tadında bırakma iyidir tabi ki, izlenmeye değerdir.
ağlayarak izlediğim son zamanların güzel dizisi. korkut gibi bir erkek çıksa karşıma evlenme teklifini geri çevirmezdim. ceylan neyin kafasını yaşıyor allasen.
--spoiler--
buradan senaristlere sesleniyorum her haltı değiştirdiniz zaten dizinin sonunu da değiştirin bari orjinali gibi olmasın korkut ölmesin. tolga ölebilir ama hiç sorun değil.
--spoiler--
keman soloları ve koreografisi çok güzel olan video klip. Kayahan'ın şiirselliği de ayrı bir hava katmıştı tabii. Çooook uzun bir aradan sonra dinleme teşebbüsünde bulunmamdan sonra bir loopa giren beynim, tatmin edilme eşiğini çoktan aştığının sinyallerini vermiş bulundu. Olgun bir insan olarak, "yaşlanmadan yaşlanmak" dedim sessizliğe doğru. Örneğin yine karşılıksız sevmek, zararlı bir şey olduğunu öğrenene kadar. Sonra öğrenmeye düşman olmak! Devrimci bir hareket ya... Devrilenlerin olduğu devrimler hiç hoşuma gitmemiştir zaten. Hayatta da devrimler olur ya, ölen ölür, ardından bakarak geri getirirsin.
Hikâye anlatsın istersin hayatına giren her insandan sonra. Masala kaçar çoğu, olay örgüsüyle yetinirsin. Enstrümanların tersi lazımdır sana artık. Tamam, bir şeyleri anlatıyoruz onlar aracılığıyla, ancak bir şeyleri anlayabiliyor muyuz? Hangi enstrümanları kullanacağız bunun için? Bir parçanın başlangıcındaki o boşluk sesi gibi gelir içinde bulunduğun sessizlik. işlersin zamanı sessizlik ve karanlıkla. işte o enstrümanı ararsın. "Bilmece yok." der Wittgenstein, halt ettiğini söylersin. Önüne koyacağın bir bilmece de yoktur ha! Öyle boş boş diretirsin.
Bu da bir aşkın hikâyesi. Uzun olması içimden gelmez. Bilmeceler kısa olur.
çok güzel bir kayahan şarkısı. Her dinlendiğinde insana farklı duygular yaşatacak kadar etkilidir. Çıktığı günden beri arada sırada dinlerim ama hala seviyorum bu şarkıyı.