acısı olan bir şeyin, kendisinin var olmayışını öğretiyor.
aşk acısı çekiyorsunuz ama o acı size; aşka inanmıyorum dedirtiyor.
köpek gibi özlüyorsunuz ama o çaresizlik size; özlemiyorum dedirtiyor.
birisi size o'nu sorduğunda, gırtlağınızı oynatmadan boğazınızın düğümlenebileceğini öğretiyor.
gözyaşı dökmeden ağlamayı, göğüs kafesinde tuhaf bir ağrı varken istemsizce gülebilmeyi öğretiyor.
termodinamiğin 2. yasası gibi; evrende kendi haline ve doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin, zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini öğretmiyor.
ya da ne bileyim; kuraklık sonucu insanların açlık ya da susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalabilmesini ve bu durumda açlık ve susuzluklarını giderebilecekleri başka yerler arayıp bularak varlıklarını sürdürebilecekleri yeni yerlere göç edebileceklerini öğretmiyor.
aşk acısı size kendinizi öğretiyor. bu acıdan sonraki adımlarınız bir başka oluyor.
gerçi kazandırdıkları kadar kaybettirdikleride vardır. Örneğin;
kimseye inanmamaya başlarsın
en yakınlarının bile söylediklerinin altında bir bit yeniği arasın
aşktan korkarsın
bağlanmaktan korkarsın çünkü terk edildiğindeki acıyı bilirsin
kazandırdıkları;
insanları daha iyi tanırsın
kime ne kadar değer vermen gerektiğini anlarsın
adımlarını dikkatli atarsın .. vb vb
yaşanan her güzelliğin bir sonu olduğunu hatırlatır.
hem de gayet acı bir şekilde.
sonra ölüm gelir aklına..
ve -acı çekiyor da olsan- yaşamayı ne kadar sevdiğin.
ve yine acıya rağmen tutunduğun hayata.
ve yine ölüme rağmen kopamaman yaşamaktan hayatı.
aşkı kaybedince susturamadığın keşkeler.
kendi kendilerine yorulmadan susmayan 'keşke'ler.
peki aşk bitip son gelince ikinci bir aşk bulabilecek miyiz keşkesi olmayacak..
peki aşk bitip ölüm gelince ikinci bir aşk bulabilecek miyiz keşkesi olmayacak.
sabah kalkıyor, duş alıyor, jantilerinizi giyiyor, işe gidiyor, çalışıyor, kazandığınızı sevdiklerinizle beraber harcıyor, sahilde dolaşıyor, boğazda martılara simit atıyor, vapurla karşıya geçiyor, sultanahmeti, ayasofyayı, süleymaniyeyi, muhteşemleri zevkediyor, en güzel yemekleri en iyi yerlerde yiyor,.. vs..vs.. yor yor yorsunuz.
yani aşıksınız hayata.
bağlısınız göbeğinizden.
kopamıyorsunuz.
ayrılığı hesap etmeden
'anı' yaşamaya kaptırıp kendinizi
'biteceği' güne hazırlanamıyorsunuz.
biliyorsunuz yaşayacağınız 'pişmanlıkları'.
ama gelmiyor işte elinizden.
yanmamış olsanız, girmemiş olmayı dileyeceğinizi adınız gibi biliyorsunuz ateşe.
ama 'yandığınız' için girmemiş olmayı dileyebileceğinizi bile bilmiyor, bilemiyorsunuz.
yanıyorsunuz..yanıyoruz..yanacaklar..
maşuklarınız başınızı döndürdü..döndürdü başımızı..başlarını..
kör oldunuz.. ..duk.. ..lar..
ve uyanacaksınız.. ..ız.. ..lar.. ölünce..
Not: dilerim hepimiz ölmeden önce uyanırız bu yalancı aşktan.
Nokta.
Öyle bi guardınız olur ki bir sonrakilerde yaşayacağınız acı teğet geçer.Kimseye eskisi kadar bağlanamaz kimseye eskisi kadar güvenemezsiniz.Ama en önemlisi aşk acısı size " olmuyorsa olmuyor" sloganını kazandırır bir rahatlıktır alır başını gider.
ileride yaşanacak daha büyük acılara hazırlıktır şimdiki acılar o sebepten önemlidir bu aşk acıları, ananız babanız kardeşiniz ve ileride eşiniz göçüp gidebilir, bu tür küçük acılarla başlamak sizi daha büyük acılara hazırlamak içindir, sakin olun yavas yavas geçiyor sertleşiyorsunuz zamanla.
Aşk acısı insanı olgunlaştırır.Bir insana güvenmeden ve bağlanmadan önce bir kez daha düşünmesini sağlar.Bir yandan çok acı çekersin ama olgunlaşmak için gerekir.
yalnızlıktır. çünkü çivi çiviyi söker sözüne istinaden gider yeni bir hatun yaparsınız fakat eski manitayı unutamadığınız için yenisinden de tat alamaz, hayatı ona da zehredersiniz... bu diğer hatunlarda da böyle olunca sonuç yalnızlıktır. evet.
Yetinmeyi ogretir. ona uzak olmaktan yakinirken, iyi oldugunu bilmenin ne kadar guzel bir sey oldugunu anlamayi saglar. insanlarin tek yaratilmadigini farkedersin. ben kavramindan kurtulursun. her yerde onu bulursun, buldukca mutlu olursun.
kiskanma kelimesinin gercek anlamini her aninda yasardin. boyun egmeyi, sabretmeyi, vazgecmesen bile ayri kalmayi goze alirsin. unutmakla unutmayi istemenin arasindaki okyanusta gezinirsin.
şahsen bana koca bir göt kazandırdı. iki nedeni var bunun da:
bir, hayvan gibi yemeğe vurdum kendimi.
iki, ayrılık öyle bir girdi ki duba gibi yaptı götü.
gerçekten seven bir insan için hastalık ve özgüven eksikliğidir. olgunluk da olabilir pek ala. nitekim şöyle bir durum var, her şey sil baştan olabilir. bu konudan bir ders çıkartmak mümkün değil ki. duygulara söz geçmez ne yazık ki. duygular yaramaz bir çocuktur. her zaman kıpır kıpırdır ve bir anda hiçbir şey yokken küsebilir.