kaybettirdiği şeyler kazandırdığı tecrübenin karşısında önemsizdir.
aşk acısı çekmek insanı olgunlaştırır, bu olgunlaşma da kaybedilenin yeniden yerine konulmasında ve hatta daha sağlam durmasında işe yarar.
aslında aşkın tek iyi yanı acı çekmek. platonik aşkın bitişindeki acı, onu başkasının kollarında gördüğün andaki acı felan. eski sevgilini deli gibi severken onun senden kurtulur kurtulmaz başkasına gitmesi gibi ya da. önemli olan saçma salak insanlardan kurtulup zamanı boşa harcamamayı öğrenmek.
bak böyle ne güzel oldu.
geyik yapasım var bi de. şu lafı söyleyesim var; büyük resmi gör*
masumiyet. gerçek bir aşk acısı çeken insan hele bir de darbe yemişse, bütün masumiyetini kaybeder. daha sonra yaşayacağı tüm ilişkilere , karşısına çıkan insanlara hep bir şüphe ile yaklaşır. kafasında her an yeni bir darbe gelme ihtimali olur. iyi niyetlerini ve hoşgörülerini sandığa kaldırır. artık asla eskisi kadar masumane bir aşık olamaz.
zaten çektiği acının doğurduğu öfke ile de ruhu yeterince kararır.
(bkz: romantik komedileri izleme zevki)
daha iki ay öncesine kadar (bkz: the notebook), (bkz: when harry met sally), (bkz: ps i love you), (bkz: my best friend s wedding), (bkz: the holiday), (bkz: 50 first dates)izleyip esas kızla esas oğlanın en ufak bir bakışmasında gözyaşlarını tutamayan ben yine ilk izlediğimde böğüre böğüre ağladığım (bkz: ıssız adam)ı tekrardan izledim geçen gün. yok anacım ne zevk kaldı ne başka bir şey. alper ile ada'nın yakınlaşmaya başladıkları ilk sahneleri kocaman gülümsemelerle izlemiştim ilk seferinde. şimd ise şunlar dökülüyor dudaklarımdan.
'inanma kızım terkedecek seni'
'he he şimdi mutlusun ama bırakıp gidecek seni'
'hep yanındayım masallarına inanmaya devam et anacım sen'
çığlık çığlığa bağırmak isteyen bir ses vardır... dön demeyi isteyen.. burdayım diye haykıran.. ama kaybolmuştur.. çünkü bağırdığın adam kulaklarını tıkamış ve gitmiştir..halbuki ufacık bir hareket görsen koşa koşa gidecekken ona yürüme kabiliyetini bile kaybettirmiştir bu acı sana..
genelde gülmeyen ama gülse bile güldükten * sonra yeniden solan bir yüz,
bakışlara anlamsızlık *,
yüreğine sıkışma *,
akciğerlerine nefessizlik,
karnına kramp,
hayatına boşluk,
aklına ise "neden böyle oldu?" sorusu,
içine hüzün,
dışına neşesizlik,
ve "bir daha böyle sevemem" düşüncesi
yangınlar, seller, depremler felaketler
"ölmüşüm yaşamışım ne farkeder?" duygusu,
kısaca mutsuzluk kazandırır.
buradan kaybettirdiği şeyin ne olduğu belki anlaşılabilir... *