bir ay eve kapanıp sadece kitap okumak

entry3 galeri0
    1.
  1. insanlardan uzaklaşıp kafa dinlemeyi ve kendini iyi hissedip enerji depolamayı isteyen kişinin evin telefonunun fişini çekip, cep telefonunu kapatıp, perdeleri örttükten sonra, zaman zaman yemek, içmek, uyumak, tuvalet için ara vererek gerçekleştirdiği hoş aktivite.
    0 ...
  2. 2.
  3. ben bunu üniversiteye başladıktan 1 yıl sonra 4 sene kadar aralıksız yaptım. Yarrak gibi bir aktivite, onu en baştan belirteyim.

    Gel gör ki, benim hayata dair kaçırdığım çok fazla bir şey yoktu. Çünkü üniversite yıllarımda hiç param olmadı, öyle ki, üniversiteye dair hatırladığım en net şey, kesif bir sefalet. Dahası, ontolojik bir sancı sürecindeydim. Fakülteyle de aram yoktu. sınavların çoğuna ne zaman girdim, nasıl geçtim hiç hatırlamıyorum. Karı kız mevzularına da sırf param olmadığı için uzak kaldım. Olacak gibi olanları bizzat ben imkansız kıldım.

    Yoksulluk pek umurumda değildi ama varoluşuma dair koyulmuş bir acı vardı içimde. Bu bazen o denli rahatsız ediyordu ki, bunu bastıramadığım zamanlar nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Bastırma konusunda işe yarayan tek şey ise okumaktı.

    Bu yüzden Elime ne geçerse, günlerce gecelerce okuyordum. Edindiğim bilginin neye yarayacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Birikimli olmak, malumat satmak, yahut bilgiyle saygınlık aramak gibi bir derdim de olmadı.

    Okumayı sevmek-sevmemek gibi bir çerçevede olmadığımdan, bu bakış bana pek bir şey ifade etmiyordu. Okumanın ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç olduğunu söyleyenlerin, aslında kıraatın erdemliğine gönderme yapma derdinde olduklarını bile anlayamıyordum o zamanlar. Benim başka tutunacak hiçbir şeyim yoktu, o da olmasa aklımı yitirirdim herhalde.

    Böylesi bir buhrana 19 yaşında kapılmanın pek fazla iyi bir yanı yok. Ancak bu insan hayatında zorunlu bir süreçse erkenden dahil olmak bir avantaj olsa gerek.

    Bu sancı biraz kendiliğinden, biraz da benim anlamsızlığa fazla anlam yüklediğimi fark etmemle azalmaya başladı. Basitçe mutlu olmak isteyen basit bir insan olduğumu kabullendim.

    bir de o zamanlar ekşi sözlük vardı. Bayadır yazardım ama aktif değildim. Okuduğum 4-5 tane yazar vardı sadece. Bir ara can sıkıntısına bazı konularda makale tadında birkaç bir şey karaladım. ilginç bir şekilde çok önemsendi yazdıklarım. Hele de, içten içe hayranlık duyarak takip ettiğim o yazarların takdir eden mesajlarını görmek çok cesaretlendirici oldu. Ben galiba yazabiliyordum ve yazmaya da başladım. Üstüne üstlük, oradaki etkileşim sayesinde, varlığından bile haberdar olmadığım nice yazardan ve eserinden haberdar oldum. Yenice nihayetlenmiş bir buhranın ertesinde böylesi interaktif bir ortam beni hayata tamamen bağlamış oldu. Aslında çok mümkün olmasına rağmen Orada hiç kimseyle arkadaşlık ilişkisi kurmadım. Sadece yazı yazmak ve zaman zaman önemsediğim kişilerce takdir edilmek beni mutlu etmeye ve heyecanlandırmaya yetti. Bilgi birikimi (bir şey biriktirmeyi amaçlamış olmasam da) şaşırtıcı şekilde önemseniyordu. Benim yaşadığım süreçleri yaşamış, yaşamaya devam eden veya o sürecin eşiğinde çok insan gördüm. Bunlardan bazıları sorunları farklı şekilde çözmüşlerdi çünkü sorunu benden çok daha iyi tanımlamışlardı. Bu insanları daha erken tanımadığıma biraz hayıflansam da, doğal yollardan kendi sürecimi yaşamak da bir tecrübe olsa gerek. (5-6 yıl içinde ekşi’nin çehresi değişti, sevdiğim o yazarlar orayı terk etti ve ekşi defteri bana çok fayda sağlamış olarak kapanmış oldu)

    yıllar sonra şunu iyice idrak ediyorum ki, insanın en büyük ihtiyacı kendini tanımak, en büyük sorunlarının kaynağı ise bundan yoksun olmak.

    Yunus emre’nin dediği gibi; sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır…

    Kitap okumanın başlı başına bir boka yarar tarafı var, diyemem ama 20 yıl sonra bile o 4-5 yılın hala çok fazla faydasını görüyorum, ayrı konu.
    5 ...
  4. 3.
  5. Deüil mi ya? Öbür türlüsünü yaptık da ne öğrendik sanki? Bir de bunu deneyelim aq.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük