bu sözlükteki yazarlar gercekten cok komik oluyorlar zaman zaman,özellikle dini ve siyasi konular da tabi sırf komik demek dogru olmaz kafasız mı diyelim kapasitesiz mi diyelim neyse gelelim konuya bu başlıgın altındaki entryler den meseala birinde su sonuc ortaya cıkıyor allahın mesaj yollamadıgı, peygamber yollamadıgı milletler hiç bir sekilde ilahi dinlerden sorumlu olmayacak cünkü onlara kitap peygamber gibi seyler ulastırılmasına gerek görülmedi onlar cici, efendi insanlardı hiç bir hataları olmuyodu o yüzden yüce yaratan gerek görmedi ve ateistler de bu yüzden yanılgıya düsüyor saf saf ortalıkta geziniyor ,kafaları bu düsünceyi bir türlü anlamıyor hadiya!... ve buradan bir de su sonuc ortaya cıkıyor çinlilerin yaklasık %95 i ateist geri kalanının yarısı felsefik inaclara budizm gibi inanclara sahip keza japonlar,hintlilerin %85 i hindu yaklasık 900 milyonu kadar bu böyle gidiyor yani anlıyoruz ki bu milletler cok kıyak insanlarmıs bunlara kitap peygamber yollanmasına gerek duyulmamıs falan filan gecin bunları beyler biraz kafanızı calıstırın bu böyle gitmez kimin yanılgıda oldugu apacık ortada...
edit: arkadas nedense bir süre sonra enrtysini silmiş. koydu galiba dediklerim...
1- inanç bir hastalıktır. Bir tanrı fikri insana doğumla birlikte gelmez, sonradan çevresinen kazanılır. Bunun yanında çevresinden bu tip bir etkilenmeye maruz kalmayan insan doğal olarak ateist olur. Buna göre bakıldığında insanın "default" durumudur, insanların hiçbiri tanrı gibi bir kavramdan bile bahsetmezken, insanların ortak halidir. Herhangi bir önermesi yoktur, bir önermeyi kabul etmemekten ileri gelir.
------------
bir ateist tanrı fikrinin insana sonradan kazandırıldığını iddia edebilir, ama allah a inanan bir insan da allah fikrinin doğuştan çekirdek olarak insana verildiğini ve uygun koşullarda bu fikrin yeşerdiğini ve bu yüzden her insanın doğuştan itibaren Allah inancı taşıdığını iddia edebilir. ama önermeler dikkatli irdelenirse inanan insan açısından bir sıkıntı olmadığı anlaşılır. ama ben doğmalarla hareket etmem diyen ateist açısından belirgin bir inanç sıkıntısı doğar, çünkü benim kabul ettiğim şey bir inanç değil derken aslında bir doğma batağının içine düşmüştür. yani tanrı fikrinin insana sonradan kazandırıldığı iddiası tamamen doğmatik bir yaklaşımın sonucudur, kanıtlanabilir birşey değildir. bu felsefenin bir konusudur, bazı felsefeciler insan zihnini boş bir levhaya benzetir(doğarken zihin ve bilinç bomboş) , bazılarıysa bir çekirdeğe (bazı bilgiler yeşermiş, bazılarıysa ilerideki ortam ve koşullara göre yeşerecek). ateist'in bu doğmatik yaklaşımına (boş levha) şu şekilde bir soru sorulabilir;
madem insan zihni boş bir levha gibi sonradan dolan birşey, o zaman üç boyutlu dünyamızda hiçbir şekilde varlığını gözlemleyemediğimiz iki boyutlu geometrik şekillerin ve matematiksel önermelerin kaynağı ne. ya da 4-5-6 boyutlu cisimlerle ilgili yapılan hesaplamarın mantığı ne? konuyu uzatmadan felsefeyi tadında bırakacak olursak, matematik ve geometri insan zihninin çekirdek yapısına benzer bir yapı taşıdığını ağır bastırır nitelikte. her insanın default olarak çekirdek bi tanrı fikri ile doğduğu daha mantıklıdır. ama tercihleriyle bu fikri yeşertir ama isterse öldürür ve kurutur, bu ona kalmıştır.
not: başlık benimdi geri alırsam mutlu olacağımdır.
2- ateizm bir inanç ya ideoloji değildir. ateizm bir tanrının olmadığına dair bilgi sahibi olmadır.
-----------------
birşeyin varlığına inanmak yokluğuna inanmaktan (ya da yokluk bilgisine sahip olduğunu iddia etmekten) daha kolaydır. birşeyin varlığına dair sürülen herhangi bir delil o şeye inanmak için yeterlidir ama birşeyin yok olduğu fikrinden emin olmak (eğer inanç ve ya ideoloji olduğu kabul edilmiyorsa) zordur. çünkü varlığına dair öne sürülen her delil aklen çürütülmeli, ve bu çürütme önermenin tersini söylemekten öte mantıki bir zemine oturtulmalıdır. konuyu çok açıklayıcı olmayacak ama daha somut bir örnek verecek olursak, bir elmanın var olduğu fikrine sahip olduğunu iddia eden bir insan için bir elma ya da elmaya dair bir işaret görmesi yeterlidir ama yok olduğunu ya da hurafe olduğunu iddia eden kişi önce varlığına dair tüm delilleri çürütmeli sonra da tüm evreni didik didik ederek, yoktur kanaatine varmalıdır. yalnız burda bir olan allah vardır fikri ile ejderha vardır fikrini aynı kefeye koyarak önerme olarak sunmak, din bilgisi konusundaki eksikliğin bir göstergesidir "peşin peşin söyleyeyim". benim allah'in varlığına dair kanıtım kendimdir, yani kendi varlığım. eğer ben varsam, benim bir bilincim var ise beni yaratan daha üstün bir bilinç, bir "o" vardır.
3- insan kendindeki sonsuzluk isteğini tatmin etmek ve sebebini çözemediği doğa olaylarını açıklayabilmek için bir tanrı fikrini icat etmiştir.
------------
bilimin bir olguyu doğa olayları ile açıklaması, aslında o olgunun ilahi bir niteliği olmadığını göstermez. cisimleri yere düşüren "yerçekimi"ni ele alalım. eskiden insanların "tanrının cisimleri yere çekme kanunu" gibi bir isim verdiğini düşünelim, sonrada bu güce bilim "yerçekimi" demiş. Oysa gerçekte burada yapılan sadece bir "isim değişikliği"dir. Aradaki fark, yerçekiminin seküler bir terim olmasıdır. asıl sorulması gereken yerçekimi dediğimiz olgunun neden var olduğudur. neden büyük kütleler birbirini çekme ihtiyacı hissetmiş, bunu açıkladık diyelim, bulduğumuz sebebin var oluş nedeni ne, onu da bulduk diyelim onun var oluş nedeni ne? en sonunda ortada bir bilincin, bir ilk yaratılış olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır.
sonsuzluk isteğinin tatmin edilmesine gelirsek, sonunun yokluk olduğu düşüncesine sahip bir ateistten kolay kolay iyi bir dost olamayacağı yönünde ciddi şüphelerim var.
çünkü dostluk çok ulvi bir kavramdır, ötelere yani sonsuzluğa uzanır. dostunuzla, sevgilinizle, ailenizle yani sevdiğiniz her bir insanla olan ilişkilerinizde hep sonsuzluğa bir atıf vardır. o anların, yaptığınız tüm iyi ve güzel davranışların ebediyen var olacağını düşünürsünüz. birşeylerin birgün bir şekilde ebedi olarak biteceği düşüncesi yaşadığınız herbir güzel anı hatta yapmış olduğunuz tüm iyi ve güzel işleri anlamsız kılar. ciddi bir etik sorunsalı da doğurur. belkide var olmanın, varlık sayfasına adını yazdırmanın, sonsuz olmanın ya da olabilmenin verdiği haz ebedi bir yokluk yerine cehennemi bile tercih ettirir. *
ama ateistler derler ki, insandaki sonsuzluk isteği ancak bir tanrı kavramı ile tatmin edilebilirdi. ve insanlar bu şekilde tanrıyı icat ettiler. halbuki farkettiyseniz önermede eksik kalan bir nokta var, bu sonsuz olma isteği arzusu nerden geliyor? belki de ters mantıktan yola çıkarak deriz ki: bizdeki bu sonsuzluk isteği, özlemi bizi yaratan öncesi ve sonrası olmayan bir yaratıcıdan, bir bilinçten, bir "o" dan gelmekte.