ilköğretim'deki en klişe ödevlerden biri. benim zamanımda öyleydi. bu tür ödevlere yekten karşı olmamakla beraber, öğretmenlerin atasözü seçiminde özensiz davrandıklarını hatta o an akıllarına hangi atasözü gelirse onu öğrenciye çaktıklarını düşünmüşümdür. el kadar bir çocuk ne bilsin duvardaki nemi, insandaki gamı.
kendimi geri zekalı hissettiğim yegane durumlardan biri idi bu kompozisyon mevzusu. elin oğlunun aklına türlü türlü fikir gelirken bende bi ışık yok. zaten çok sonra çözdüm. kalıp düşünce insana verirse insan ne yazabilirki. olan olmuş biz hala bundan ekmek yemeye çalışıyoruz. aslında öğrenciye kafanıza göre bir şey yazın deseler çok daha yaratıcı bir durum oluşur. fokus bir durum bu... insanları kalıba sokmaktır aslında. atasözleri yanlıştır demiyorum ama farklılığı engellemektir. bende bi sorun olmadığını anladım ve öyle sevindim anlatamam. neyse gidem bi çay koyam ben en iyisi.*
Nice insanlar gördüm üstünde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok...
Üzerinden tam 15 yıl geçmesine rağmen o lanet kompozisyon dersini unutmuyorum... unutamıyorum. Giriş - Gelişme - Sonuç ilişkisi içinde atasözünün ne demek istediğini açıklayın. Lan ne diyeyim ki... Atalar düşünmüş demiş. irdelemenin ne anlamı var
zaten genel bir anlama çıkan sözlerin 30 kişilik bir sınıfta nasıl yaratıcı,öznel ve dahiyane bir şekilde aktarılmasının beklendiği anlaşılmayan ilkolul,ortaokul hatta kimi kısır edebiyat öğretmenlerinin lisede dahi başvurduğu ödev yöntemidir.güzelim 'eğitim sistemimizin' daha da ezbere,daha da yaratıcılıktan,zekadan yoksun bir hal alsın diye gidilen yönteme örneklerden sadece birisi.