şuan kendi yaşıtlarım üniversiteye gidiyorlar.
ben ise 3 yıl sınıfta kalmış ve şuan lise 3 giden bir aptalım. aslında kendi yaptığım kötü şeylere üzülmem ama okuldan şutlanınca asosyalliğe adım attım. neyse günlüğüme en baştan başlıyorum.
ilkokul zamanları çok sosyalim doğal olarak. arkadaşlar vs. her gün dışarıdayım ve okuldayken tüm sınıf ile sohbet, oyun derdindeyim. ama 8. sınıfa geçtiğimizde eve gelen bilgisayar ile asosyalliğe adımımı attım. o yıl sınıftaki herkes bana zombi gözüyle bakıyordu.
lise 1 geçtim. ve okula giderken sabah tek düşündüğüm akşam okuldan çıkıp eve geldiğim zamanı düşünmek ve oyunun başına geçmekti. lise 1. sınıftan hiç arkadaşım olmadı. lise 2 geçtim. ve o yıl yine her tenefüs sıramda otururdum. hiç dışarı çıkmazdım ama 1-2 arkadaşım oldu. onlarda çok nadir konuşurlardı. o yıl sınıfta kaldım. tekrar lise 2 okuduğumda ise 3 sevgilim oldu. kendime güvenim sonsuz.
sınıftan her çıktığımda kızlar bakıyor. falan filan. lise 3 geçtim. 2 sevgilim oldu. o yıl okuldan atıldım. ve ilişkim birkaç hafta sonra bitti.
ilkokulu okuduğum ilçeye taşınmıştım. ve ilkokulda samimi olmadığım kadar samimi olduğum arkadaşım olmuştu. her gün evimize gelir annemin elini öper dışarı çıkardık. en yakın arkadaşımdı. öldü.. özlüyorum.
şimdi ise açıktan okuyorum ama sınıfta yine arkadaşım yok. güvenim gitmedi insanlarla rahat rahat konuşuyorum yine ama arkadaş yok.
çünkü özel olarak edinmek için bir çabam yok. lise arkadaşlarım ile muhabbeti kestim. kendi isteğimdi.
şuan yeni spora başladım ama gidecek güç bile kendimde bulamıyorum. her gün bilgisayardayım. asosyalim evet ama bilgisayar yüzünden değil. birileri eve geliyor ve diyor her gün bilgisayardasın. ya da annen, baban diyor. ee arkadaşım evde başka ne yapabilirim ? mecburum. bunun tek çözümü galiba bir işe başlamak. bu yaz değil ama yaz biter bitmez bir işe başlayacağım. yoruldum.
sevgili günlük bugün yine sosyal paylaşım sitelerinde ona buna sataşıp küfrettim. bütün günüm böyle geçti. ha birde sanal sevgililerim var onlara palavra sıktım falan. bilmiyorlarki gerçek hayatta iki lafı bir araya getiremem. neyse.
Bu sabah da saat 17.00 sularında uyandım. Oldukça keyifli bir uyku geçirdim. Bir günde 17 saat uyuyarak göz altlarımın şişmesi umrumda değil. Kimse yüzümü görmüyor nasıl olsa. uyanır uyanmaz elimi yüzümü yıkadım, kahvaltımı yaptım. Bir saat boyunca günlük gazeteleri okudum. Sonra camdan dışarısını seyrettim yine bir saat... Yoldan geçen arabaları saydım filan. Gökyüzü kararmaya yüz tutmuş, rüzgar ılık ve tatlıydı. bugün de canım dışarı çıkmak istemedi. Hem ne yapacaktım ki? Ben de koşup sana bir şeyler karalamaya geldim. Beni en iyi sen anlıyorsun günlük. Şu hayatta tüm sır ortağım, en iyi anlaştığım kişi (!) sensin. Beni bıkmadan dinlediğin için seni seviyorum. 24 saati doldurmama 5 saat kaldı. Sonra tekrar uyku hapı içip uyuyacağım. O zamana dek sana dün gece gördüğüm rüyayı uzun uzun anlatayım. Dinlersin değil mi günlük? Dinlersin * Bekle sana da çay alıp geleyim.
Bugünde beraberız. Okuldayken yaşadığım olaylar beni çileden çıkarıyor. Hoca bir şeyler anlatırken diger öğrencilerin rahatça hocayla guzel sohbet ederken benim utancımdan konusamadan yerimde oturmammı dersin yoksa tenefuste nasılsın diyene kısık anlaşılmayan sesle iyiyim miyi dersin. Ne dersen de.Kitap okumam bilirsin o yüzden samimi kişilerle konustugumda pek doğru düzgun cümle kuramadıgımı mı dersin ne dersen de. Neyse günlük daha yazamam benle alay ederler yoksa. Sen etmezsin ama degil mı ? Sen benim dostumsun çünkü. Bende seni seviyorum sağ ol.Görüşmek üzere günlük.
Bugün diğer 5 gün de olduğu gibi evden çıkmadım. Gökyüzünün ne renk olduğunu pencerelerden gelen ışık hüzmeleri olmasa unutabilirdim. En büyük çılgınlığım bir odada fazla oturduğumu düşünüp, başka bir odaya yerleşmem ve belirli bir süre de o odanın oksijenini solumam. Evdeki bütün oksijeni tek başıma yediğimi düşünüyorum çünkü ayağı ev zeminine zamkla yapışmış gibi yaşayan tek canlı benim, ailede. Bundan şikayetçi olma durumumsa, söz konusu bile değil sözlük. Nefes darlığı çekerek hakkı rahmetime kavuşacağımdan korkan arkadaşlarım ne kadar beni evden çıkarmak için üstün bir azim örneği gösterselerde, ben evin zeminine bağlı yaşamıma mola vermek istemiyorum. Yarın, bu aslında hoşnut değilmiş gibi gözüktüğüm ama son derece hoşnut olduğum evcimenliğimi yarıda kesmek zorunda kalacağım. Bunun hüznünü, üzüntüsünü yaşıyorum.
beni nereye koysalar oraya uyum sağlayabiliyor, orada uzun saatler geçirebiliyorum. mesela kış geldiğinden beri odam soğuk olduğundan mutfakta yaşamaya başladım. çünkü benim odam dışında, mutfaktan başka yerde sigara içilmiyor. bu yüzden buraya yerleştirildim.
kimse benden memnun değil. ben bile. işim yok, özel bir yeteneğim yok, en yakın iki arkadaşım artık benimle görüşmüyor, sevgilim yok. bunların nedeni işsiz olduğumdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. arkadaşlarımın görüşmemesi hariç. biri kız arkadaşı istemediği için görüşmüyor benimle. diğerinin nedeni hakkında en ufak bir fikrim yok, uzun zaman oldu hem. **
kimse benden memnun değil dedim ya, hakikaten değil. durumumu görenler şaşırıyor: "picnick nasıl olur ya sen nasıl işsizsin? sen de işsiz kalırsan memleket bitmiş", "olum sen çalışmak istemiyorsundur, yoksa benim tanıdığım picnick işsiz kalmaz", "senden bi bok olmaz olum" gibi değişik yorumlar yapıyorlar. ya beyaz ya siyah yani. henüz hangisi gerçek tam anlayamadım. bakalım bunu zaman gösterecek.
hep bir hayalim vardı: istanbul'da boğaz gören bir evde yaşamak. koyacaktım rakımı açacaktım müzeyyen senar ohhh. hala bunun hayaliyle uyuyorum bazen günlük. ama bunları gerçekleştirmek için bir şey yapmıyorum.
kaç aydır spora başlayacağım. bir zamanlar kilo almaya çalışıyordum, zayıftım çok. aldım kilo sonunda. şimdi ise göbeğimi eritmeyi düşünüyorum. ama tabi düşünce gücü ile de erimiyor göbek. youtube'tan bir kaç karın egzersizi videosu buldum daha sonra izleneceklere attım. bir ara bakarım her halde. işe girince spora yazılacağım günlük.
geçen hafta tiyatroya gittim, iki üç hafta da bir de sinemaya gidiyorum. ikisine de farklı arkadaşlarımla gidiyorum. pek asosyal değilim aslında. arkadaşlarımda var. sanırım.