muhtemelen hayatta karşılaştığınız böylesi bir olay, en kötü anınızın olacağı durumdur herhalde.
aramaya inandım baştan söyleyim. çemkirmeyin sonra bana. babanın anneni dövmesi gibi birkaç başlık var ama benim söylemek istediğim, yıllar sonra durumla ilgili bir şarkı dinleyip anımsamaktır eski günleri.
bu demek değildir ki babanıza nefret besleyeceksiniz, sevemeyeceksiniz oldunuz olası. onun yaptığı hata büyük olsa da hala babanız sonuçta. bir anlık öfkesine yenilmiş o kadar. hiç unutulmayacak ufak bir kırıklık bırakacaktır ama aranızın ciddi şekilde açılmasına izin vermemelisiniz iki taraf olarakta. herkes hata yapar, babalar bile.
annen, seni en çok düşünen insan. dayağı yediği halde alttan alan, canının acısından değil, gururundan dökülür yaşlar gözünden o an. sevmek ve acımak. harmanlanır bu iki duygu evladın düşüncelerinin karmaşasında. ardından, teselli ve gözyaşlarına eşlik etmek...
küçüktüm tabi o zamanlar. şimdi olsa karşı çıkar anne mi savunurdum elbette. sadece bir kereliğine mahsus gerçekleşti zaten. dediğim gibi, evlilik süreçlerinde sadece ilk ve son defa olacak bir hataydı babam için, ama büyüktü. pişman olmuştur sonradan kesin.
benim sünnet düğünüm vardı. köydeki kadriye nine bile gelmişti ama amcam yok ortalıkta. ha geldi ha gelecek derken düğün bitti anasını satim. bahane bulmuş sonralardan ama ben pek ilgilenmedim tabi, yaşım küçük zaten. ipimle kuşağım, öhmm. ama annemle babam kızmışlar amcama. hele annem unutmaz yani, yanlışı olmasın birisinin. aklının bir köşesinde daima durur. babam öyle değildir ama, kızgınlığı anlıktır, ona kazık atmaya çalışsalar bile gayet anlayışlı, sabırlı, kin tutmayan biridir. ama enayi değildir tabi. ince çizgiyi korur her zaman.
birkaç sene sonra amcamın kızının düğünü olacaktı galiba. tam hatırlamıyorum. "madem niye yazıyorsun lan mal!" diye söylenirseniz size hak veririm. ama durun hacılar burası pek önemli değil zaten. neyse işte, amcamın kızının düğünü varmış. annem hatırlıyor tabi amcamın benim sünnet düğünüme gelmediğini. gitmeyeceğiz de gitmeyeceğiz diye tutturuyor. ilk günkü kızgınlığı hala duruyor anlayacağınız. babam çoktan unutmuş, can atıyor gitmeye. bunlar bir tutuşuyor tartışmaya. annem diyor "gitmeyeceğiz!", babam diyor "hazırlan hadi adamı kanser etme!" diye. ben de onları izliyorum bu sırada. babam pes ediyor sen gelmezsen gelme diye. ama beni götürecek. üstüme düğünlük temiz kıyafet giydirmesini söylüyor anneme. annem inat, beni salmıyor. babama "gideceksen sen kendin git diye söyleniyor." babamın sigortalar atıyor tabi artık, bir güzel dövmeye başlıyor annemi. annem yere düşüyor, ben ağlar vaziyette mal mal izliyorum. arada araya giriyorum ama yok, bit kadar boyumla nereye ayırıyorum ben allah aşkına. sonra babam kızgın bakışlarla bana dönüp:
- geliyor musun?
+ annemle kalcam ben. (ağlamayla karışık)
vurup kapıyı çıkıyor babam. annemse yerde duvara sırtını dayamış vaziyette ağlıyor. atlıyorum kucağına. bir de ben hüngür hüngür. zaten anneme çok düşkünüm. bir güzel ağlaşıyoruz biraz. sonrası malum, annem hiç konuşmuyor babamla. 2-3 hafta ne yemek pişiriyor, ne doğru düzgün çamaşırlarını yıkıyor babamın. sonra barışıyorlar ama yavaş yavaş.