insanı bir tuhaf eder.
yahu bu konuşan ben miyim?
sanki kendi sesinizi karşıdan dinliyormuşsunuz gibi.
ne işim var benim burda?
bu insanlarla ne gibi bir ortak noktam olabilir ki?
aslında konuşursunuz da ruhunuz çeker gider.
bir garip hal.
sanki ait değilmiş gibi.
insanın bazen kendini anlaması zor azizim.
kulaktan kulaga oynuyorsunuzdur sanki ve sıranın en sonunda siz durursunuz. siz ne anladıgınızı yüksek sesle söylediğinizde herkes güler. siz de anlamadan gülersiniz.
yabancılasma, hayat akıp gidiyorken, kulakları sağır etmek, gözü kör, elleri cebine atmaktır.
'nerdeyim ben' duygusu gitmelere gark eder adamı.
insanın bulunduğu yerde aslında olmak istemeyişini gösteren ve her şeye, herkese karşı kendinizi farklı bir gezegenden gelmişsiniz gibi hissetiğiniz duygudur. hatta içinde biraz 'ergen tribi' denilen olaydan da mevcuttur, herkesten nefret ettiğinizi hissedersiniz, ya da hissizlik şeklinde de ortaya çıkabilir. her şey anlamsız, tuhaf ve saçmadır. albert camus'yu çok okuyunca da oluşabiliyor insan ruhunda.