ulan bir anda yıllar evveline döndüm. her şey, tam olarak 7 sene önceki gibi. yani abim hala ranzada otuzbir çekiyor. heheh saçmalamayın. tüm hissettiklerim aynı; 7 sene evvel özge'yi arayan çocuk gibiyim. "ulan" diyorum kendime, "kalk git. tıpkı 7 sene önceki gibi kazanacaksın."
dün gece aniden janti façayla; yanıma sadece telefonumu, çakmağımı ve cüzdanımı alarak yola çıktım istanbul'a. varır varmaz öğle vakti aradım, akşama doğru buluşmak üzere sözleştik.
yine güzeldi, kuğu gibi. o anlattı, ben dinledim; ta ki hasbelkader, inceden utanarak, erkek arkadaşından bahsedip kulaklarımı ateşle tıkayana dek. başka arkadaşlarla da görüşeceğimi söyleyip apar topar siktir ettim karıyı, sonra ne o aradı, ne ben.
hayal kırıklığı büyüktü tamam; her ne kadar hissettiklerime aşk demek mümkün olmasa da, hem kabuğum bir cılız tokatla çatlamayacak kadar sertleşmişse de, bir soru aklımı kurcalayıp duruyordu: aşk denen o güzel kız çocuğu bu kadar çirkef, bu kadar kirli ve bu kadar çirkin mi büyüyecekti?