bir gün bir iş için gittiğiniz şehri içinde bulunduğunuz aracın camından seyreyleyip o şehirdeki işlerinizi bitirip şehirden çıkış tabelasını görmenize rağmen o şehri dimağınızdan çıkaramamanızdır. yol boyunca içinde bulunduğunuz araç ilerledikçe o şehre olan özleminizde artar. minicik bir ilçede göremediğiniz "mahalle" kavramını görmüşsünüzdür o şehirde. balıkçısı, "taze geldi abla tartıyım mı?" diyen manavı, "dünden kaldı bu abla yarın gel" diyen yufkacısı... kocaman ama değerlerini yitirmemiş bir şehirdir aşık olduğunuz. aslında alışageldiğiniz deniz kokusu orda bir başkadır sanki. hergün duyduğunuz o güzelim koku yaşadığınız şehirde size midye dolma yeme isteğini duyurmazken birdenbire aşık olup "bir gün burada yaşıycam" diye kendinize söz verdiğiniz, "secret" ın imgeleme yöntemini kullanarak hayallerinize dahil ettiğiniz şehirde tıkanana kadar midye dolma yemek istersiniz. sanki yaşadığınız şehirde rahatça yaptığınız şeyler -deniz kıyısında bir cafe ye oturup arkadaşlarla sohbet etmek gibi- bir gün o şehirde yaşarsanız daha anlamlı olacaktır. orada işten çıkıp evinize doğru yürürken sağanak yağmura yakalandığınızda içinizden küfürler savurmayacak, yüzünüzü göğe kaldırıp yağmur tanelerinin burnunuza değmesinden mutluluk hissedeceksiniz belki veya omuzlarınızda serbestçe dolaşan upuzun saçlarınız şiddetli bir rüzgar çıkıp hızlıca suratınıza çarpıp önünüzü görmenizi engellediğinde bu sefer sinirlice ellerinizle onları zaptetmeye çalışmayıp lastik tokanızla tepeden tutturup şehrin kokusunu içinize çekecekmişsiniz gibi. sanki o şehirde herşey başka olacakmış gibi. o şehirle yatıp o şehirle kalkmaya başladınız siz. umutlarınıza o şehrin sokaklarında anlam kazandırdınız. bir şehre aşık olmanın ne demek olduğunu dahi bilmezken tam ortasına düştünüz aşkın. sonra kulaklıklarınızı taktınız kulağınıza mazhar alanson u dinlemeye başladınız.
Tam ortasındayım yağmurun
Karın
soğuğun
ortasındayım
Nasıl da paylaşıyor insan isterse
Nasıl da birmiş meğer hasretler
Nasıl da mecburmuşuz sabretmeye
Sevmeye
Öğrenmeye
derken o, siz yağan yağmurdan sonraki toprak kokusunu içinize çekip doyasıya o şehri düşünmeye başladınız tekrar.
edit:bahsolunan şehir izmir dir.
evet vallahi. adana nın bunaltıcı sıcağı ve akılalmaz kalabalığı, bol çeşitli apaçi yelpazesinden sıyrılıp, yeni gelişen, pasparlak, fazla kalabalık olmayan ve huzur dolur bir şehre gidince öyle oluyor.
ankara'dır hiç şüphesiz o şehir. bağımlılık başlar önce sonra seversiniz en son aşık olursunuz. tabii bunları anılar ve insanlar yapar. onlarsız ankara'yı seversiniz anca aşık olma gibi bi durumunuz olmaz.
o sehrin sana kattiklarina verdigi duyguya, hissettirdiklerine asik olursun.
benim icin izmirdir orasi. en sevdigim arkadaslarim orada ya da yedigim en iyi midyryi, tabiki kumruyu gittigim ilk hayvanat bahcesi olan sasali yi (o yilana hala soracaklarim var) sabah otogardan inip hemen yakindaki borekciden aldigim boyozu ve dogru arkadaslara gidip kurulu olan kahvalti sofrasina oturmayi.