hala tam olarak makineleşmediğimiz bir dönemde, sosyalliğin, sınırlarını yavaş yavaş yitirmesinden önce ülkelerin sosyal insan ilişkilerine bakılarak anlaşabilecek yollardır; tabii yollar uzundur, şöyle ki: insanların birbirlerine tanıdığı zamanın gün geçtikçe azalması ülkeleri iyice film noir havasına sokmakla beraber bu tamamen insan kaynaklı sorunlar çözülememekte ve ülkelerde psikolojik iç karışıklığına sebep olmaktadır. çözüm önerisinin mr muscle olmadığı ülkelerde yaşama dilekleriyle.
ülkeyi gezip tozmadan, cahilinden bilginine insanlarla sohpet etmeden, ülkenin spor, sanat, bilim, siyaset, adalet, reform, ekonomi, eğitim gibi alanlarında başarılarını değerlendirmeden net bir sonuç çıkmaz.
saydığım dallarda üst düzey olan bir ülke ahlak, sosyokültürel açılarından da iyiyse,
1. Sınıf dünya ülkesidir. ve tabiki ülkenin isminden önemli olan insanlarının olağanüstü çalışması ve özverisidir.
hımm.. Sanırım öyle bir memleket yok. En azından dünyada
mimarisini tetkik etmek bir ülkeyi tanıma yollarından birisi olabilmektedir. eğer binaların umumu hantla, cansız, renksiz, kulübenin büyükçesini andırıyorsa... evlerin ofislerin içi bej, kumtaşı, sarımtırak beyaz, beje çalan sarı renklerinde boyanmışsa... o ülkenin insanları genellikle cimri ve fakidirler. zengin olmanın en yaygın yolu dededen kalan arsayı kat karşılığı müteahhite daireleri de kiralığa çıkarmaktır.