oyuncunun inventorysini göremediği oyun. çok büyük bir sorun değil, oyunun pek çok yerinde zaten u invent makinası var; yapmak istenilen burdan yapılabiliyor; fakat ilginç olan, karakterimizin 500$ dan fazla parayı cüzdana sığdıramaması ve bulduğu fazla parayı orda bırakması. bunca yıllık oyuncuyum, ben böyle saçma şey görmedim arkadaş. koy oraya bir türk karakter, herif o 500 doları sol .aşşağının yanına sığdırmazsa neyim.
2007 de 2k tarafından piyasaya sürülmüş gerilim aksiyon oyunu. Oyunda efsane karakterler barınmaktadır. ütopyayı oluşturmak isteyen Ryan ,onu ele geçirmek isteyen Fontaine, eğlenceye merak salmış cohen, Alman kampından gelen araştırmacı tennenbaum oyunun en güzel karakterleridir. Ölmeden önce oynanması gereken 20 oyun içindedir.
oldukça iyi hazırlanmış bir senaryo ve iyi bir atmosfere sahip bu oyunu belirli aralıklarla, yaya yaya, tadını çıkara çıkara bir hafta içerisinde bitirdik... bitirdik ama o son ne peki kardeşim, hayır little sister'ları kurtarıyor olmamız tamamen karakter özelliklerimizden kaynaklanıyor yani bana ne üniversiteye gitmiş, evlenmiş, ölürken elimi tutmuş falan... bilseydim kıtır kıtır keser, adama adam demez, salardım alem üstüne! ayrıca plasmid davasında inceden undying tadı aldık, almadık değil.
2K'in "olm kaldı elimizde bol bol kopyalarının turşusunu mu kuracağız ucuzdan satalım gitsin" tribi ile almış olduğum üçleme. ilk oyununa başladım ve beğendim.
Burası biraz öznel olsa da, Half Life hayranlığımdan sanırım post apokaliptik hikayelere karşı aşırı bir sempatim var. Bioshock'unda bu havada olması başta bi' bağladı. Ayrıca hikayesinin çok ön planda olması da ayrı keyif kattı diyebililrim. Daha oyun bitmedi, biraz şunu yap bunu yap tribinde ilerlese de senaryo sona geldiğimde neler olacak merak ediyorum açıkcası.
Oyunun olumsuz yönlerinden biraz bahsedersek, benim bireysel olarak vereceğim 1-2 eksi var. Birincisi oyunda sürekli aynı şeyleri yapıyor olmamız. Yani ufak bir döngü var ve o döngü sürekli dönüyor. Bir iki oyunla falan değiştiliseydi keşke ama neyse. Diğer oyunlarda aşılmıştır umarım. Diğer eksi ise, biraz motordan da kaynaklı olan shooterlığın kötü olması. Attığınız mermiler çok alakasız yerlere gidebiliyor. Hele ki sürekli tarıyorsanız kendinizi bile arada vurmuş olabilirsiniz. Birde senaryonun oyuna göre biraz ağır kalması arada boşluklar bırakabiliyor.
Genel itibari ile güzel oyun.
Edit: Ben bu oyunun senaryosuna zamanında laf etmişim, açıkca o ara bunu yazan kafamı sikeyim. Hikaye anlatımını adam akıllı hale geitrmek için biraz sağı solu gezip tape toplamanız gerekiyor ama o ince ayrıntlara takılmadan şahane bir biçimde anlatılan bir hikaye var.
Not: Remastered Edition için aşırı sorunlu deniyor orjinalini oynamanızda fayda var.
Denizin altında yaşamak insanoğlunun en eski hayallerinden birisidir. Bilimkurgu bu hayali gayet iyi kullandı, sayısız ürünler yarattı. Ama belki de ilk kez gerçekten, bu fantezide yaşayabileceğiz. Bioshock, adlı oyun Jules Verne in hikayelerinden fırlamış gibi duran bir şehri anlatıyor. Denizin dibine kurulmuş bu şehrin adı ise Rapture.
Bioshock zaman olarak 1960 lı yıllarda geçiyor. Oyun bir uçak kazası ve çeşitli patlamalarla başlıyor. Bunlardan canlı kurtulmayı başarıyoruz ve kendimizi Rapture da buluyoruz. ilk bakışta insan eliyle yapılmış cennet gibi görünen bu şehrin arkasındaki gerçek, oyun ilerledikçe öğreniliyor. Daha oyunun bu ilk anlarında grafiklerin kalitesi ve gerçekçiliği dikkat çekiyor. Bu yüzden girişteki video geçtikten sonra bile, hala oyunun kontrolünün bize geçtiğini anlamıyoruz. Neyse ki, oyun bizi eğitim aşamasına geçiyor ki, bir anda kendimize geliyoruz.
Rapture Adrew Ryan adında, zengin bir iş adamı tarafından yaratılmış olan bu şehir, 60 lı yılların çok ötesinde bir yapıya sahip. Teknoloji günümüzden bile ileri düzeyde. Ryan tarafından yönetilen bu şehirde, kendine has bir yapı var. Tüm dünya devletlerinin kanunlarından uzak, özgürlüklerin bol olduğu bu şehirde, her konu için bilim esas alınıyor. Bilimin ışığı sayesinde hemen her sorun çözülüyor. Şehrin, sloganıysa Burayı, tanrılar ya da krallar değil, sadece insanlar yaptı. Burası, tam anlamıyla yaşayan bir Ütopya gibi duruyor. Oysaki hem oyun içerisinde ilerledikçe hem de hikayeyi öğrendikçe, buranın aslında George Orwell ın 1984 kitabındaki gibi, Kara Ütopya olduğunu öğreniyoruz.
Her şeyin mümkün olduğu bir yer
Bilim her sorunu çözdüğü gibi, aslında Raptura daki problemlerin de ana kaynağı. Şehrin yöneticisi olan Ryan, insanlar üzerinde çeşitli genetik araştırmalar yapmaya başlamış. Bu araştırmalar sonucu ortaya çıkan çarpık sonuçlar ise, şehrin halkına yaşama tercihi olarak sunuluyor. insanlar, burada yaşayabilmek için genleri değişmiş, yaratıklar haline geliyorlar. Bunları fark ettikten sonra, bu cennet portresi bir anda içinden kaçmamız gereken bir cehennem haline geliyor.
Bioshock bilimkurgu temelli FPS oyunu, yani tüm oyunu karakterimizin gözünden görüyoruz. Elimizde tutuğumuz silahları kullanıp nişan alıyor ve düşmanları öldürüyoruz. Daha önce bahsi geçen genetik araştırmalardan karakterimiz de faydalanabiliyor. Etraftaki genleri bozuk yaratıkları öldürüp onların üzerindeki, para yerine geçen plazmaları alıyoruz. Bunlar sayesinde, belli noktalardan genlerimizi değiştiren iğneler satın alıyoruz. iğneleri kendi üzerimizde kullanınca, yeni yetenekler kazanıyoruz. Bu yeteneklerden ilgi, elimizden elektrik atmamızı sağlıyor. Zamanla, sadece düşünceyle eşyaları kaldırmamızı sağlayan yeteneklere kavuşuyoruz. Bunun dışında fiziksel gücümüzü artıran cihazlardan tutunda, düşmanlara tuzak kurmaya yarayacak birçok cihaza sahip olacağız. Anlaşılacağı gibi, Raptura da hayallerin karşılığı gerçeklik.
Kaosun ortasında bir kahraman
Bu genetik araştırmalar yüzünden, şehirde kargaşa hüküm sürüyor. Genetik artık olan bu yaratıklar ve teknolojinin gücünü kullanan yaratıklar yaşam mücadelesinde üstünlük sağlamak için savaşıyorlar. Her yer yıkık dökük ve harabe haline gelmiş. Kullanabileceğimiz silah yelpazesi ise gayet geniş. Başlarda, bir çeşit ingiliz anahtarı ile hayatta kalmaya çalışıyoruz. Daha sonra ise 1960lara has, makineli tüfekler ve ikinci Dünya Savaşına ait diğer tabanca ve silahlar karşımıza çıkıyor. Ancak ilerledikçe ileri teknoloji ürünü, özel silahlar, bomba atıcılar ve el bombaları kullanabiliyoruz.
Bioshockun bazı bölümlerinde, karşımıza ufak kız çocukları çıkıyor. Bu çocuklar şirin oldukları kadar güçlüler de. Genetik araştırmalar sonucu aşırı güçlü hale gelmişler. Onları kurtarmak ya da yok etmek bizim elimizde. Oyun bencillik ya da bencil olmamak arasındaki seçimi bize bırakıyor. Eğer onları öldürürsek daha fazla para topluyoruz. Serbest bırakırsak, ödül olarak elimize biraz daha az bir para miktarı geçiyor.
Oyunda, yine Jules Vernin hikayelerinden fırlamışa benzer zırhlar var. Bunlardan bazılarını giyebiliyoruz. Her ne kadar hantal gibi gözükseler de, gerçekten çok etkililer. Yaratıkların yapay zekası ise, zorluğa göre gelişiyor. Yani ilk başlarda karşımıza, çıkan yarısı insan yarısı ise başka şey olan yaratıklarla savaşmak çok basitken, genetik olarak daha gelişmiş olanlar bizi çok zorluyor.
Ölüm bile Raptura cehenneminden kurtulmak için bir çözüm değil. Öldüğümüz zaman, Vita Çemberi adı verilen yerlerde tekrar doğuyoruz. Sesler ve müzikler çok etkileyici. Şehir o kadar büyük ki, oyunu bitirdikten sonra, defalarca baştan başlayıp, yeni şeyler keşfedebiliyorsunuz.
Kısacası, Bioshock yılın en iyi oyunlarından birisi, ayrıca yazın bu sıcaklarında, grafikleri kadar konusunun güzelliğiyle de insanları içine çekebiliyor.
- hack kısmı kolay olup oyuncuya avantaj sağlasa da bir süre sonra aynı şeyleri yapmak oyuncuyu sıkıyor ve auto hack device kullanmak zorunda bırakıyor. u inventte bunların fiyatı en aşağı 60 dolar. o da eğer 2. seviye device toniğiniz var veya u inventi hacklemiş iseniz.
- yanınıza maksimum 500 dolar alabiliyorsunuz. her ne kadar saçma ve anlamsız gelse de oyuncuyu oyunun ortalarından sonra zorlayacak bir durum teşkil etmiyor.
* incinerate son seviyeye(+2) gelene kadar pek etkili değil. ancak buzları eritmeniz gereken bölümlerde yanınızda olması gerek.
* electricity oyundaki en önemli ve temel plasmid. rakibi kitleyip hs yapmak için kullanıyorsunuz genelde.
- taramalı tüfek oldukça etkisiz. big daddy lere saldırırken armor delici özelliğindeki kurşunları kullanmak gerekiyor. splicerlara ise antipersonal elbette...
- freeze düşmaları öldürmede kullanılmaması gereken bir plasmid. asla upgradeine uğraşılmamalı. big daddyleri dondurup etrafını mayınlarla çevirmek ya da kafasına kafasına frag grenade çalışmak için ideal.
+ weapon upgrade mekanizması güzel düşünülmüş. her rastladığınızda bir silahınızı bir yönünyle upgrade edebiliyorsunuz.
- ok, resmen halflife tan aparılmış. oyunda kullanmak zorunda kalacağınız hiç bir nokta olmayacaktır. en fazla, steel okları big daddyleri indirirken kullanabilirsiniz. o kadar...
* invisible toniği... aaaahhhh, ne desem ki bu tonik hakkında. oyunun belki de en can alıcı toniği. özellikle alarma yakalandığınızda çok işinize yarıyor. yerinizde durmanız yeterli. sadece bulunduğunuz noktayı değiştirdiğiniz, yerinizden ateş ettiğiniz ya da fotoğraf çektiğinizde görülebilir oluyorsunuz. bunun dışında düşmanlar ancak dibinize girip ''haaaa ?'' diye afalladığında açığa çıkıyorsunuz.
+ fotoğraf sistemi güzel olmuş. big daddy ve little sisterların fotoğrafını çekmeyi unutmayın. fotoğraf toniklerini kullanarak barları daha çabuk doldurup toniklere ve damage increaselere daha rahat ulaşabilirsiniz.
* kızları öldürmeyin, yazıktır. 40 adam için insanlıktan çıkmayın. 3 savede bir zaten bonus olarak 200 adam alıyor ve yeni toniklere erişebiliyorsunuz. mutlu sona odaklanın.
* oyunu asla '' aman ben bir de kötü sonu göreyim'' diye baştan oynamayın. zamanınza yazık. yanlış anlamayın; kurgu, grafikler ve oynanış gayet iyi. karakter geliştirmesi de oyunu sıradan bir fps den oldukça uzaklaştırıyor. ancak 15 sn lik üzerinde fazla uğraşılmamış end movie için değmez. gidin youtube dan izleyin. link beklemeyin. dediğim gibi iyiye, güzele odaklanın; kızları içlerindeki şeytandan kurtarın. adam sevdalısı olmayın.
* 1.1 patch i yüklemeden oynamayın. çökme sorunları yaşıyormuş oyuncular.
beni gece gece tirstiran, korkudan agzima s*can oyun! cok oyun oynadim, cok oyunda korktum, ama bu kadar hic korkmadim.
oynamayanlar icin ufak bir sahnesini anlatayim:
yil 1960. deniz altinda bir sehirdesiniz ve uzun ince bir yolda yürüyorsunuz. yürüdügünüz yol karanlik, ortalik ceset dolu. birkac bozuk ve yanip yanip sönmekte olan florasan bu yolu aydinlatmakta. yolun sonundaki duvarda birisini bicaklayan bir kadin gölgesi görüyorsunuz. tüm silahlar hazirlandi, her sey tamam gölgeye yaklasiyoruz ve....
...elektrikler kesiliyor! kalp atisilariniz hizlaniyor ve sadece kendi nefesinizin sesini duyuyorsunuz. ortalik kapkaranlik... ufak catirdamalar sesleri geliyor. isiklar tekrar geldiginde gölgenin artik yerinde olmadigini görüyoruz. saga bakiyor, sola bakiyor kadin'i ariyorsunuz, ama kadin yok. kadin'in oydugu cesede dogru ilerliyor ve cesedi görüyorsunuz, delik desik! kafanizi cesetten kaldiriyorsunuz geriye döndügünüzde kadin üstünüze atliyor ve elinde bicakla size saldiriyor. siz de altiniza ediyorsunuz!
kisaca grafik, müzik, atmosfer ve hikaye cok basarili.