hayatlarında filistin ve filistin halkına hiçbir yardımları dokunmamışların agızlarından degil kıçlarıyla konuşarak ürettikleri cümle.
halen filistinde yaşanan insanlık dışı olayları, ama araplar bizi arkadan vurmuslardı vıdı vıdılarıyla sanki arkadan götüne sokmuslarda öyle bir feryat figan ediyorlar. lan bu halk çeçenlerede yardım etti, bu halk bosnayada yardım etti, bu halk körfez savası sırasında ıraklılarada yardım etti, bu halk mazlum neredeyse oraya bir şekilde yardım etti. yardım edenler hiç sorun çıkarmazken, yardım etmeyenlerin agızları sanki kıçlarıyla aynı orantıda büyük bir yükselişe geçmiş.
de sittirin gidin lan basımdan.
açlık tokluk da ayrı mesele tabi de, benim kafamın almadığı durumdur bu.
müslüman kardeşlerimiz ölüyor diye hiç bir arap ülkesinin yapmadığı artistlikleri biz yapıyoruz, tuhaf. orada masum insanların ölüyor olması elbette herkes için üzüntü verici, israil in yaptığı orantısız güç kullanmak ve saçma sapan hırslar yüzünden masum kadınlar çocuklar ölüyor.
fakat sormazlar mı adama, ulan otuz senedir pkk ile uğraşıyoruz bir tane arap ülkesi destek oldu mu, hadi bıraktım destek olmayı pkk nın elebaşlarını ülkelerinde saklamadılar mı, kardeşlik dindaşlık tamam da, bizimkisi sanki biraz şova mı yönelik ne?.
türkiyede ki bazı insaları israillilerden bile daha çok rahatsız eden durumdur. bunlara giren çıkan ne onu da anlamak mümkün degil, sanki yardıma en ufak bi katkıları var diye düşündürten durum.
dubayide dötlerine buzlu madem sokanların filstine yardım edemeyecek kadar fakir olmalarından mütevelitir.
şov yoktur haşa müslümanlık propagandasıda yoktur haşa. israilide çok severler yıkılsın ölsün yok olsun felanda istemezler. tek dertleri barıştır güvercinlerimin.
açlıktan ölen görmemelerini ''türkiye'de iyi şeyler oluyor'' zanneden asalak takımının halen anlayamadığı olay.
evet, türkiye'de açlıktan ölen yoktur çünkü kapitalizm öldürmez, süründürür. yani akp'nin cahil takımına bulgur dağıtıp oy kapması gibi sistem de çeşitli şekillerde besler insanları.
gelelim şu yardım meselesine;
be kardeşim dünyada zor durumda olan tek millet filistin'liler mi?
bak ırak.
bak doğu türkistan.
bak afrika.
bak güney asya'nın bir kısmı.
bak, bak, bak...
bak da gör. arap şakşakçılığından kör olan gözleriniz sadece akp zihniyeti gibi tek bir noktaya bakıyor.
filistin'e yardım gitmesin gibi bir düşünce yok fakat sanki memleketin tek derdi buymuş gibi davranılması da saçmadır.
ekonomi batmış, borç almış başını gidiyor, işsizlik tavan yapmış, binlerce genç umutsuz amma velakin bunların tasasına bak.
''aman filistin, canım filistin''
siz aynı durumda olsanız filistin'liler kıllarını kıpırdatmazdı emin olun.
hala daha 70 sene önceki zihniyetle bu arapların ne iyiligini gördük ki yardım ediyoruz diyen, başımızda ki adamlar amerikadan icazet alıyolar diye onlara sallayan, arap şeyhlerinin umrunda olmayan konularda neden ugraşıyoruz diyen zevatın israilli siyonistlerle beraber götlerini yırtarak dile getirdikleri bir konudur. a salak arkadaşım hadi ordakiler arap sevmiyosun, islamiyete olan düşmanlıgın araplarıda düşman saydırtıyo sanada türk oldugunu varsayarak kurtuluş savaşo yaşamış bi tarihin var filistinlilerin yahudilerle yaptıgı nedir bi düşün ayrıca, o etrafındakilere yardım etmiyo dedigin adamlar türkiyede de gayet net yardımlar yapıyolar her yere yetişmek illaki mümkün degil ama dünyanın gördügü en büyük zülme de tepki göstermek, bu adamların etrafındaki insanlara yardım etmesi kadar asli görevidir.
edit: ayrıca sanane arkadaşım sanane sanki yardımı sen yapıyosun.
yardım edilmesine engel olunan açlara yardım etmektir. ayrıca ihh ya bok atanlar şunu bilsin ki, ihh filistin e yardım etmek için kurulmuş bir yardım vakfı değildir. 1992 yılından itibaren hem türkiye de, hemde dünyanın bir çok yerinde insani yardımlarda bulunmuştur. bu yardımlardan belkide en büyüğünü bugün yapıyor. burda bu yardıma bok atanların bir çoğu daha aç komşusuna çorba ikram etmekten mahrum ezik yaratıklar, ama böylesine cesaret timsali bir organizasyona laf yetiştirmekten eksik kalmıyorlar.
tam bir samimiyetsizlik örneği başlık. camilerde toplanan paraların derdine düşmekle eş değerdir. hayatında bir kere camiye para vermemiş, belki bir kez dahi camiye bile gitmemiş olmasına rağmen o paraların derdine düşen kişinin sözlerini anımsatan başlık.
sapla samanı birbirinden ayırmak gerekir. Filistin'deki durumla Türkiye'deki durum kıyaslanamaz bile. Düşünün Türkiye'de orta boylu bir il kadar insan daracık bir alana sıkıştırılmış, istenildiği zaman üzerinize ateş ediliyor, taciz ediliyor, aç bırakılıyor... bu büyük çaresizliğin oldu yere elbette yardım yapılmalı. Araplar isterse altın içinde yüzüp yardım etmesin; bu onların ayıbıdır, başka bir şey değil.
ayrıca Türkiye'deki fakirler için hiçbir şey yapılmıyor havası var sanki. Türkiye'de onlarca, binlerce yardım luruluşu bu uğurda çalışıyor.
orda filistine giden bir yardım göremiyorum aşırı islami bir topluluğun (bkz: ıhh) bazı bilinçsiz vicdanli insanlarıda kandırıp gazze deki şeriatçı, israil düşmanı, israili yok etmeye yemin etmiş bir terör örgütüne türk halkınıda kandırarak verdiği desteği desteği ve provakasyonu görüyorum.
Yorumlara baktığınızda hep aynı terane; komşum aç bla bla bla..
Arkadaşım, siz nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama tahminimce ya sitelerde yaşayan emeklilerdensiniz yahut plaza insanlarındansınız. ben türkiye cumhuriyeti sınırları içinde, bursa gibi gayet büyük bir ilde yaşıyorum. esnaflık yapıyorum, para akışının içindeyim. ve şöyle söylemek isterim ki;
benim komşularım aç. bir ekmek için 1 saat yanımda dikilip derdini anlatamayan insan dolu buralar.
Eğer ki, tüm ülke böyle ise, sen önce dibindeki komşunu doyurup sonra uluslararası çalışsan nasıl olur?
eğer sadece bizim burası böyleyse, bence bizim yaşadığımız yere de bi el atıverin filistine geçerken. uğrayıverin işte,elinize mi yapışırız?
Biz ülkenin batısında yaşayanlar böyleyiz, size doğu için bir kaynak vereyim, aslen film ama anlarsınız ne demek istediğimi; (bkz: iki dir bir bavul)
son olarak, son ricam, bırakın bu safsataları. yanındaki komşusunu doyurmadan ülkelerarası reklam yapıp masumu, hayırsever işadamını oynamak size yakışmıyor.
sanırım kendine yalan söylemekle aynı şey yani kızlar derki biz kendilermiz için süsleniriz acaba oylemi kendimiz icinmi yoksa gosteris icinmi bilmiyorum ama komsum acken ben tok yatamam.
herşeyden önce insanlıktır, oradakiler de bizim kardeşimiz. Filistin, osmanlı zamanında, osmanlı topraklarında olan bir yerdi. Bugün biz ,yardım ederiz, yarın onlar bize yardım eder. gereksiz polemik yaratmaya gerek yok. ayrıca memlekette aç adam varsa, bu vakıf ve dernekleri çökerten dalkavuklara sorun hesabını.
"aga bu gemi batcak ama, biz bişey savunuyoz. siktir et ordaki insanları, yardım gitmese de olur, yeter ki bizim sesimiz duyulsun" demek ise nedir bilinmez..
yapılan hayır; allah'a emanet, vururuz dediler ama belki vurmazlar diye yapılırsa hayrın ne hayrı kalır bilinmez.
itiraz edenlerin yardımlara değil yardım şekline itiraz ettikleri olay. iNsan değilsiniz, yardım onlar demek işin orospuluğuna kaçmaktır. Hala anlatamıyoruz.
Arkadaşım, bi işi farklı yollardan yaparsın. kolayı vardır, zoru vardır, birde imkansızı vardır.
(#8204705) Dediklerime bakarsanız, anlamaya çalışırsanız belki beyninizde 1-2 şimşek çakar.
yardımı, adamların gelmeyin dediği yollardan yapıp, vurulduğunda "israil ibne" demenin mantığı nerdedir? Bu olay bellidir, adamlar ülkenin anasını ağlattı, sesinizi çıkartmadınız. Şimdi yardımları almadı diye ne yapabilirsin? -cuma çıkışında protesto hariç-
kızılay ile yollayın dedik, yaptığın hayrı reklama çevirip ondan da soğutma milleti dedik, hayvan evladı diye yaftalandık. iyisi mi, takılın siz kafanıza göre. Ama benden ve eşrafımdan bu tarz bi olay için yardım beklemeyin.
allah düşmanımı bile bu başlıktaki gibi düşünen insanın eline düşürmesin. nedir bu ya binlerce insana yardım edilirken muhalefet yapma derdine düşmek midir.
filistinin derdine düştüğünü sanıp hamasla iş birliği bilinen ihh ile teröristere bulgur makarna çimento yollamaktır. kandırılırlar yine gazzeliler aç yine teroristler tok ve yine gazzeliler kalkan ve cesetleriyle propaganda amacı olacaklardır
(bkz: deniz feneri)
dip not: yardım filistine değil gazzeye gidiyor. yani gazze neresi israili yok etmeye and içmiş iran güdümlü şeriatçı bir örgütün elinde bulunan mülteci alanı.
insanları rengine, dinine, milliyetine göre kategorize eden ufku dar insancıkların anlayamayacağı şeydir.
binlerce aç türk vatandaşının olması haiti'de olan depremi, filistin'de yaşanan dramı veya dünyanın başka bir yöresindeki zulmü görmememizi gerektirmez. insan olmanın gereği budur. müslümanın olmanın gereği budur.
zamanında osmanlı hakimiyeti altında bulunan o toprakları, kendileri yahudilere para karşılığında sattılar. ve şimdi acısını çekiyorlar, masum insanların ölümleri elbetteki her sorumlu insan bilincinde olanlar gibi benide üzüyor ama bu filistin halkının atalarının paraya olan düşkünlüğünden gelmektedir. bu yüzden şimdi para ile sattıkları topraklardan oldukları gibi, bulundukları ufacık toprak parçasından da olmak üzereler.
bu konu hakkında bir altıntı yaparak paylaşmak isterim;
Filistini Kim Sattı?
Yahudilerin, Filistine yönelik yerleşme, yurt ve bağımsız ülke kurma operasyonları Temmuz da resmen başlamıştır. Önceleri Batılı Yahudi zenginlerin Filistinden para ile Yahudiler için Osmanlıdan toprak satın alma girişimleri ile başlayan bu operasyonlar, siyonizmin lideri Theodor Herzlin 1896-1902 yılları arası tam beş defa istanbulu ziyaret ederek amacına ulaşmak için yaptığı girişimlerle yeni bir boyut kazanmıştır. II. Abdülhamid Theodor Herzlin her teklifini -vaat ettiği para ve medya desteğine rağmen- kesin bir dille reddetmiş, padişah, arkadaşı Newslinski aracılığı ile Theodor Herzle şu ültimatomu göndermişti:Eğer Bay Herzl, senin arkadaşın ise ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsüldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin alaylarının askerleri birer birer Plevnede şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Devlet-i Aliyye bana ait değil, Türk milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Musevîler milyonlarını saklasınlar, benim imparatorluğum parçalandığı zaman Filistini karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz parçalanarak, bu ülke taksim edilebilir. Ben, canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına asla müsaade edemem.
Filistini satmayız
Fakat buna rağmen bugün olduğu gibi dün de Yahudiler Avrupada Ermeni Meselesinde Türkiyeyi destekleyecek, Osmanlının Avrupadaki borçlarını ödeme girişiminde bulunacak, hatta 30 milyon sterlini bulan tüm Osmanlı borçlarını Filistine karşılık tasfiye etme ve ödeme girişiminde bulunacaklardı. Hiç olmazsa Hayfa dahil Akkâ sancağı kendilerine verilmeliydi. Fakat Osmanlı yetkilileri, buna karşılık, Yahudi girişimcilere ekonomik bazı imtiyazlar verebileceklerini, ama asla Filistini vermeyeceklerini söylüyorlardı. Washingtondaki Osmanlı Büyükelçisi Ali Ferruh Bey, 24 Nisan 1899da bir Amerikan gazetesine verdiği demeçte Ceplerimize milyonlarca altın doldursalar, hükümetimiz Arap memleketlerinin hiçbir bölümünü satmak niyetinde değildir diyordu. Ali Ferruh Bey aynı beyanatında, Filistin meselesinin ekonomik değil, siyasî bir mesele olduğunu, bu nedenle de Maliye Nezaretini ilgilendirmediğini söylemişti.
Siyonistlere tedbir
II. Abdülhamid, sadece Siyonistlerin teklifini reddetmekle kalmamış, onlara karşı Filistine yerleşmemeleri için etkin önlemler de almıştı. Bu nedenle de büyük güçler nezdinde diplomatik girişimlerde bulunulmuş, Musevîlerin Siyonistleşmesini engellemeye çalışmış. Duhûliye Nizamları hazırlatmış, Siyonistlerin yabancı himaye elde etmelerini önlemek için çaba harcamış ve Filistinden Yahudîlerin arazi satın almalarını yasaklamıştı. 1867 tarihli Osmanlı Arazi Kanunnamesi Mûsevîlerin Kutsal Topraklarda arazi almalarını engellemiyordu. 5 Mart 1883 de çıkarılan yeni kanun yabancı Siyonistlerin Osmanlı ülkesinde taşınmaz mal satın almalarını yasakladığı halde, Osmanlı vatandaşı olan Yahudilere herhangi bir yasak getirmiyor, bu nedenle de yerli Yahudilere Siyonist örgütlerce para verilerek, bölgede önemli bir toprak parçasının Siyonistlerce satın alınması sağlanıyordu.
Filistini satanlar
15 Ağustos 1893 de üç Filistinli yöneticinin gönderdiği bir rapor, Filistinde yaşananları, ihanet ve gafletleri bir bir ortaya koyuyordu. Raporu, Akkâ nın eski Umumî Müdürü Nabluslu Muhammed Tevfik, Bihkenin eski Reji Müdürü Muhammed Said ve Bihkeye bağlı Bihar Nahiye Müdürü Beyrutlu Suphi Efendiler hazırlamışlardı. Bu iki sayfalık önemli raporu sadeleştirerek ve kısaltarak Filistini kimlerin sattığını merak edenlerin dikkatlerine sunmak istiyoruz.Romanya ve Rusya göçmeni Yahudilerin Osmanlı ülkesinde, özellikle Filistinde iskânları, Filistine girmeleri ve burada arazi satın almalarının padişahın yüce emri ile yasaklandığı herkesçe bilindiği halde, bazıları özel çıkar ve menfaatleri, bazıları da bozguncu, zararlı fikir ve düşüncelerinin etkisiyle bu emre uymamışlardır. 1890 senesinde Yafa ve Hayfa kasabalarında Baron Hirscbin adamları Mösyö Henger ve Mayer Zelyan aracılığı ile Yahudiler için toprak satın alınmış, Rus tebaası 140 aile Hayfa havalisine yerleştirilmişti. Bu işte onlara Akkâ Mutasarrıfı Sadık Paşa, eski Hayfa Kaymakamı Mustafa Efendi Kanevetti, yeni Hayfa Kaymakamı Ahmed Şükrü, Akkâ Müftüsü Ali, Hayfa Belediye Reisi Mustafa ve Hayfa idare Meclisi Azâsından Necip Efendi aracılık yapmışlardı. Bu ekip, düzenledikleri sahte mukavele ve belgelerle eski Adana Mutasarrıfı Şakir Paşa ve Cebeli Lübnan ahalisinden Selim ve Nasrullahil-Havarînin vaktiyle 800 liraya aldıkları Hayfa yakınlarındaki mülkleri; Hazire, Dordore ve Nefbâte çiftliklerini 18.000 liraya satmış, ayrıca kendileri de 2.000 lira aracılık parası almışlardı. Bu satış sonrası bir gece içinde Hayfa Polis Memuru Aziz ve Zabıta Memuru Yüzbaşı Ali Ağaların marifetiyle Rus göçmeni 140 aile Hayfa sahillerindeki bu araziye yerleştirilmişlerdi. Padişahın iradesi (emri) nedeniyle arazi satışının yasak olduğunu çok iyi bilen Hayfa Belediye Başkanı Mustafa Efendi, selâhiyetini kullanarak sahte ve kadim (çok eski) tarihli bir ruhsatname ile burada 140 haneli yeni bir Yahudi köyü kurmuş, onlardan bir de vergi alarak yıllardır Osmanlı vatandaşı olduklarını belgelemeye çalışmıştır. Bununla da yetinmeyen Mustafa Efendi güya bunların yıllarca Safed ve Taberiyye kazaları arasında bulunan Mizratel-Hafize köyünde asırlardır yaşadıklarını, ama nüfuslarının unutularak kaydedilmediklerini ileri sürerek onları Osmanlı nüfusuna kaydetmiş, 140 fakir Yahudi ailesinin altısından, birer mecidiye, toplam altı mecidiye, nüfusa geç kaydolma cezası almıştı. Böylece bir gecede 140 Yahudi aile Osmanlı vatandaşı olarak Osmanlı fakirlik ve ilmuhaberi verilerek birçok devlet hizmetinden bedava yararlanmaları sağlanmıştı. Şikâyetçilere göre Hayfa ve Akkâda bu yolla Yahudilerin iskânı sürekli hâle ettirilmiştir. Bundan başka Baron Bilavaroşun vefatıyla sahipsiz kalan Zemarin köyüne Yahudi koloniciler el koymuş, Baron Roşeyle yönetimindeki 700 hane Yahudi bu köye yerleştirilmişti. Daha sonra da her ne yapılmışsa yapılmış bu arazi Yahudilere Padişahın emrine aykırı olarak satılmıştı. Bu köyün çevresindeki Eşfiya, Emmal-Altun ve Emmal-Cemal adlı üç köy de bu arazinin içinde gösterilmiştir. 2-3 bin kuruş kıymetinde harap bir arazi, Akkâ Mutasarrıfı Sadık Paşa tarafından 2.000 liraya Yahudilere satılmıştır. Hayfa ve Yafa arasında bulunan Hazine-i Hassa ile bitişik, dönümü bir kuruştan alınan Haşmezrezzake adlı 30 dönüm arazi, 30 bin liraya Yahudilere satılmıştı. Yine dönümü 3 kuruşa alınan beşbin dönümlük arazi de 15.000 liraya Yahudilere satılmıştı. Bu, şebekenin faaliyetlerini bütün bütün ortaya çıkarmıştı. Yahudîlerin maddî fedâkârlıkları sonucu onlarla iyi geçinen yerel yöneticiler genelde onlara itibar etmiş, Müslümanlara fazla yakınlık göstermemişlerdir. Bunlardan biri olan Maykerî Nahiyesi Müdürü Çerkes Ali Ağa, Yahudilerin kalp akça bastıkları ihbarı üzerine Yahudî köylerine gidip soruşturma yapmak isteyince tahkir ve saldırıya uğramış, daha sonra da onların girişimleriyle azledilmişti. Onun gönderilmesinden cesaret alan Yahudîler bir takım silah ve mühimmat depolamaya, gizli eğitim kurumları açmaya ve kendilerini engelleyebilecek kişileri hapis ve işkence ile yıldırmaya başlamışlardı.