yokluk denilen şey, sevilen bir kimsenin kaybı değişik süreçlere sürükler insanı. çoğu kez de susturur. kapanır insan kendine. kendine dahi açamaz kapılarını. yazmaz, konuşmaz, düşünmez dahi.. konuşmaz kendisiyle. bırakır her şeyi. nefesini alır verir, alır verir, alır verir..
sonra günün birinde durur.birdenbire.. hey der, hey özledim seni! der kendisine. sımsıkı sarılır. içindeki boşluktan çıkmaya çalışır. ama o kadar derinleşmiştir ki kuyu sarılır kendine, korumaya alır, saklar, uzak tutar herkesten. kendine döner kişi. konuşmaya başlar. ne kadar özlediğini anlar. anladıkça daha çok kanar. konuştukça daha çok yaralanır. delirir. sonra alışır insanoğlu. yaraya da kana da alışır. gene bırakır. zaman siler der avunur. güzel olcak her şey der kandırır. gülümser. gülümseyince güçlüsün der güler. saklar gözyaşlarını. neden diye sorar sonra hemen vazgeçer. korkar. korkaktır insanoğlu. korkmayıı daha çok sever çabalamaktan. gücünü görmek istemez. üşenir sanki. güçsüz hisseder. kalmadı gücüm tükettim der. yanılır. canı yanmadıkça çırpınmayı bilmez insanoğlu. güç bitmez, direnmek bitmez. hayat kavgası sürer gider.
binlerce kez yokluğa kapanmak senden, benden, ondan, bundan.. farksızdır hepsi. bir şarap şişesinde yıldızarın altında kaybolduğun vakitle bu vakit farklı değildir. sadece zaman geçmiştir. hani şu her şeyi ellerine teslim ettiğimiz zaman...
bir defa kapandımı insan içine, o acı oturdumu yüreklere bir başkası gelip ruhunu doyuramaz.. dermanı onda ararsın.. bitmek bilmez özlemeler içinde kıvranır durursun.. bir kere gerçekten sevdimi yürek o sevilenin gidişinde kapanır kendi içine.. ve hep öyle kalır.. bir ömürde geçse o burukluk hep yüreklerdedir..
binlerce kez hücreye benzettiğim odamda sayısız volta attım yokluğunda. bir özlem duyulma ihtiyacıdır. sürekli içe kapanıklık, asosyal olma durumları baş gösterir. hücresine benzettiği odasında sevgilisi varken o oda bütün çiçek bahçelerinden daha güzeldir.