yıllar önceydi, şeriat diye götünü yırtan bir kısım medyanın pohpohlaması ve bir kesimin yaptığı protesto ve toplantılarla günlerden bir gün darbe yapılır. ama o darbe öyle eskisi gibi kanlı olmayacaktı, gayet moderen bir darbeydi. o darbeyle, tüm ülkeyi ele geçiren güçler, üniversitedeki yapılanmalarıyla başörtülüler üstünde bir baskı oluşturacaklardı. başörtülülerini çıkartmak için baskının kralını yapıp, çıkartmayanların üniversiteden atılacağını söylüyorlardı.
gel zaman git zaman, bunun mimarlarından birisinin ismi, bir dizideki insana veriliyor. ne kadar ilginç değil mi?
başörtüsüne hakaretler ederek aldığı ahlar sebebiyle başı dertten kurtulmayan, o kadar hakaret ettiği başörtüsünü Allah'ın kendisine verdiği hastalık yüzünden takmak zorunda kalan, eski atatürkçü düşünce derneği başkanı...
bir, gruptu ülkeyi ele geçiriyordu kadrolaşıyordu şeriat diye ortalığı ykıp yakıyordu ülkenin üstünden geçiyordu, yaptıkları tek şey sapıklıktı, kahrediciydi...
-kanlı mı mı kansız mı olacak diye soruyorlardı ülkeyi provoke ediyorlardı dağ taşa ''ne mutlu müslümanım'' yazın ''ne mutlu türküm'' yazacağınıza diyorlardı adeta, emperyalizmin kucağına, oturtmak istiyorlardı, ülkeyi.
-ülke zıvanadan çıkmıştı, gökyüzünde kara delikler kara çarşaflı hayinler dolaşıyordu
-ülke ''bizim'' değil dincilerin olmuştu, arı kovanı gibi bir oyan bir buyna hainliklerini, döşüyorlardı bunlara elbet dur diyen olmalıydı ''işte'' o' anda 28 şubat geldi, ancak; hala devam ediyor ''sivil darbeler'' bizi, bizden etmek için...
ergenekon diye uydurmaca belgelerle, aydınlarmızı öldürenler gene aydınlarımız hapis köşelerine attılar..
-güya susturacaklarını, sanıyorlar...
biz, anti emparyalist
biz, cumhuriyetçiyiz hala...
var mıydı susmak?
-yok..
yeniden ''cumhuriyet mitingleri'' doğacaktır elbet!...
(gibi)
