binlerce pazartesi geçti ömrümde
hangisiydi o çıkaramıyorum
bir kiraz yediğimi hatırlıyorum kurtluydu
demek oldukça eski
bir de saçmasapan şeyler
bir kızın dizaltını örneğin
bir adamın çirkin sigara içişini
nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada
hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna
kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil
kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana
güzel bir öğle vakti
eski güzel bir akşamı hatırlayarak
sonra dopdolu şeyler
damacanalar gibi
içim kabarıyor
sonu olsun diyorum
neyin sonu ama
hiç değilse bu taş basamakların
geçmiş olduğum tüm ex-pazartesilere
içinden geçiyor olduğum şu pazartesinden seslenmem gerekirse,
-ki gerekmez-
-ki şimdi olimposlu tanrıları teselli etmek gerekirdi-
-ki şimdi aşiyan'a gidip onunla dertleşmek gerekirdi-
-ki şimdi en siyah ciğerlerimizi votka ile buluşturmak gerekirdi-
-ki gerekenleri yapmayıp gereksizliklerle uğraşmamızın bir sonu olmalıydı-
ben susarım, "binlerce" ses gelir.
ben susarım sonra yine... yağmur fena fikir değildir.