ilk birkaç bölümünü izledikten sonra tardu flordun ve halit ergenç gibi geçmişi parlak tiyatro oyuncularının bergüzar korel gibi yeteneksiz, sevimsiz biriyle aynı kadroda olmalarını içine sindiremeyip diziyi izlemeyi bırakan biri olarak, her bölüm tanıtımında hala bu projenin devam ediyor olmasını hayretle izledim.taa ki eşsiz son bölümü izleyene kadar..
bu oyuncuların bu yapımcıların hepsi müthiş yeteneklerdir bu denli saçmalayıp hala izlenmeyi başardıkları için.
bunca yıllık tv izleyicisiyim böyle abukluk görmedim bunca yıllık kadınım,doktorum, böyle kanama görmedim .
banttan yayınlanan kısımlarına rağmen, bana oldukça doğal gelen dizi.
bir çaydan düşük mü yapılır o ayrı. tardu flordun ve ceyda düvenci'nin arada bazı replikleri değiştirerek veya değiştirmeyerek tekrarlamalarına rağmen, güzeldi.
neden hala güzeldi diyorum onu anlamaya çalışıyorum. en feminist kız bile evlenmek ister, düğünlerde ağlar diye mi acaba.
öhömm konumuza dönelim; rolünün en çok duygusunu veren bennu'ydu. eğer tardu'dan da tardu değilmiş de kerem'miş gibi bir enerji alsaydı sinerjileri daha büyük olacaktı.
ayrıca halit ergenç, sunuculuk deneyimleriden dolayı biraz sunucu biraz da halit ergenç gibi konuştu. şah şehriyarlı masallar anlatmasından iyidir tabi, ancak biraz daha onur olmalıydı.
aynı zaman diliminde fox tv de yayında olan braveheart sinema filmini reklam aralarında zaplanmak suretiyle kan kaybının yaşandığı o meşhur final sahnesinin kaçırıldığı dizidir.
mehmet ali birandın yani namı değer mab abinin müthiş performans sergilediği muhteşem dizi. Kafası güzeldi herhalde.
(bkz: sıçtı mab bez getir, batırmasın tez getir)
will and grace, everybody loves raymond gibi dizilerin canlı bölümlerini yıllar önce izledikten sonra nasıl oluyor da dünyada ilk kez canlı dizi geyiği yapılıyor anlamadığım dizi.
Canlı yayın, dünyada bir ilk, sezon finali diye feryat figan kopartan ama finali tam bir fiyasko olan dizi.
Sanki dizi değil de canlı show programı izlemiş etkisi yaratmıştır bu bünyede. çok da yapmacık olmuştur.
dün akşam ilk defa izledim binbir gece'yi. ilk kez milli oldum da diyebiliriz yani. her şeyin ilki heyecanlıdır malum, bende de tatlı bir heyecan vardı. eğer canlı final olayı olmasaydı izler miydim, hayır. ama öyle bir merak içerisine girdim ki izlemesem çıldırabilirdim o derece...
neyse efendim, gelelim canlı yayın hadisesine;
öncelikle şunu söyleyebilirim ki, yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. tabi ki o gazeteci kadının heyecanla karışık takılmasını ve arada görüntüye giren zürafa mikrofonları saymazsak. ama olur o kadar.
ceyda düvenci ve tardu flordun çok iyiydiler. halit ergenç ve bergüzar korel'de aynen. ama ben m.ali birand'ın oyunculuğunu pek beğenmedim, ferhat göçer'de keza aynı!!
şimdi gelelim bu ekibe yapılan eleştirilere...
işte iyi oyuncu olmadıkları anlaşılmış falan filan. alakası yok, gayet iyi oynadılar. ayrıca o ekipte gördüğünüz herkes yılların deneyimli tiyatrocuları. en baba ceyarları suelinları da gözleri kapalı oynamışlardır yıllar boyunca.
ama orası tiyatro sahnesi değil ki be abicim. adamdan on kaplan gücünde oyunculuk bekleyemezsin ki. her tarafta kameralar var, kadraja bakmaması gerekiyor, off takıldım tekrar alalım şansı yok, her taraf kelli felli kibar beyi kaynıyor konsantrasyon sorun, ağzından çıkacak her bi kelimenin duyulma ihtimali var, belki de yaptığı bir hata kariyerini mahvedecek, adrenalin had safhada, heyecan var, var oğlu var işte yaa...
ayrıca şehrazat son sahneyi iyi kopardı vallah billah. ama şehrazat bayılırken arkadaki bi davetli gülüyordu, hiç yakıştıramadım doğrusu. koş bi el at be hoca ayıp yahu ne gülüyon, kadın orda canıyla cebelleşiyo çok ayıp aaaa!!
son olarak o sarı kadın * neydi öyle yahu, bi insan hiç mi bozulmaz, 90 dakika aynı surat ifadesi mi olur, tebrikler.
boktan bir türk dizisi. sadece dizi olması boktanlığı ve izlenmeye değmemesini yeterince kanıtlarken, böyle türk yapımı bir şeyi niye izliyorlar bilmiyorum.
son bölümüyle dizi ve tiyatronun arasındaki seviye farkını anlamamıza yaramış dizidir.
tiyatroda oynasalar batıracaklardı demek ki aynen böyle.
dizilerde oynamak için pek de üstün bir yetenek gerekmiyormuş yani, onu anladık.
bu kadar sevilmedigi halde yine de, bu hafta ne vardiysa artik cok izlenmis. hepsi bir yana, kimse dikkate almadigi sey icin iyi ya da kotu elestiri yapmaz. buraya da yazmaz, konusmaz da. izlemiyor gibi bir hava yaratip satirlarca kelime yazmanin ne geregi var?.
lafta daha ciddi olaylarla mesguldur, basini kasiyacak vakti yoktur. aslinda, "ne sıçık", "cok boktan dizi" diyenleri daha cok yazmak lazim.
canlı yayın deyip 2 gündür reklam yaptılar, şişirdiler ve sonunda öyle şiştiki boom diye patladı.
bu ne saçma bir düşüncedir, yapımdır.
bu ne yapmacık ve iğrenç oyunculuktur.
ya maçanız yiyorsa finali tamamen canlı verip tarihe geçin yada böyle rezalet bir işe kalkışıp kuru ve boş reklam yapacam diye rezil olmayın.
artık bu gazla bu binbir gece denen dizi 7-8 sezon gidip kusturana kadar devam eder.
canlı olunca pek bir yapmacık olmuş ve zaman karmaşası yaratmış dizidir. bir canlı bir banttan yayınlanarak inandırıcılığını yitirmiştir. canlı yayından mıdır yoksa soğuktan mıdır bilinmez özellikle son kısım oldukça ruhsuz oynandı, halit ergenç'ten beklenmeyecek bir performanstı. banttan yayın daha inandırıcı oluyordu. çok reklamı yapıldı çok merak edildi diye belki reyting almıştır ancak tam bir hayal kırıklığıydı.
bir şeyi eleştirebilmek için o "şey" hakkında fikir sahibi olunmalı gerçeğini bilen kişiler tarafından izlenip bok atılan dizidir. izlemeden nasıl eleştirebilirim? görmediğim bir şeyi kafamda mı canlandıracaktım?
bazen bazı insanlar ellerindeki olanakları nereye kullanacaklarını şaşırarak, tam manasıyla kendi paralarıyla rezil olurlar. bu da izlenilip ders alınası sağlam bir örnektir.
bir dizinin son bölümünü çekmek için 2 sinema filmi çekecek kadar parayı organizasyona ve gelecek konuk sanatçılara çalgıcılara yatıracak yapımcı, yönetmen *, ya bu piyasada tanınan biri olmadan film çekmek, dizi yapmak nedir, kaça mal olur, sesini duyurmak için kaç başarısız adledilen * projeye imza atmak gerekir bilmiyordur yada geldiği yeri çoktan unutmuştur.
yönetmen, yapımcı olmak için çabalayan, o bölümün masraflarının 10 da biriyle hepsini dut gibi baktıracak filmler çekebilecek yeteneğe sahip olan gençlerin bu şahıslara karşı sonsuz küfür hakkı doğmuştur. saygılar...
şehrazat'ın, bitki çayını dibine kadar içtiği dizi. arsızlık yapmasa, başına bunlar gelmeyecekti. öldü sanki çaysızlıktan. kuş sütü eksik olmayan evde, sanki bitki çayı yok da, kadının çantasındaki çaya kaldı kala kala. kadın, herbalist olsa anlarım.
--spoiler--
canlı yayın esnasında gelin ve damatın masalarına gittiği her konuk " siktirin gidin lan başka masaya " der gibi kameralara bakmaktadır.
nükhet duru kılığına girmiş emel sayın/emel sayın kılığına girmiş nükhet duru, gelin düşük yaparken birilerine " tamam mı? ben gidiyorum" manasına gelen hareketler yapmıştır.
yine canlı yayın esnasında ekrana yanlışlıkla getirilen set görevlilerinden biri çükünü kaşımıştır.
ve son olarak canlı yayın kanlı yayına dönmüştür. lan 3 haftalık hamile bir kadın düşük yaparken o kadar kan mı gelir? sanki doğum yapıyor mnskym
--spoiler--
