yky den (bkz: yapı kredi yayınları) çıkan basımına kesinlikle el sürükmemesi gereken kitap. hani onu bunu bilmem ama hangi akla hizmet fransızcadan çevirirler bu kitabı. memlekette arapça bilen biri mi yoktu? kitabı elinize aldığınızda ilk dikkat çeken şey o komik dipnotlar ve açıklamalar oluyor. kitabın başında yere göğe sığdırılamayan binbir gece masalları asıl hikayeye geldikçe yerle yeksan oluyor. özelde arap kültürüne ve genelde doğu kültürüne uzaktan bakan fransız çevirmenin (bkz: joseph charles mardrus)elinde kelimeler yabancılaşıyor çirkinleşiyor. özellikle cinsellikle ve kadınla ilgili olan kavramlar hürrem sultan edebiyatını seven oryantalistlerin elindeymiş gibi çarpıtılıp kabalaştırılıyor. okumak isteyene tavsiyem kitapçıya gidilip göz atılması ve fransızcadan çeviren yky ye methiyeler düzüp inceden kitapçıdan uzaklaşması..
anlatılan odur ki kadim zamanlarda fars illerinde bir hükümdar yaşamış..bu hükümdarın dünyalar güzeli bir karısı varmış...hükümdar karısının üzerine gül koklamaz,yeri gelir mihrabım diyerek yüz sürermiş...fakat günlerden bir gün lineer bir doğru kıvamındaki hayatı birden bire altüst olmuş...ulu hükümdar karısını,insandan bozma hayvani bir zenci köleyle anadan üryan sevişirken bulmuş...bunun üzerine hayatın ne kadar anlamsız olduğu farketmiş,derhal karısını ve köleyi orda öldürmüş...devamında konunun muhatabı ulu hükümdar da anti-feminist ideolojiler türemeye başlamış,hükümdar vezirine kesin emir vermiş,vezir kendisine her gece bakire bir kız getirecekmiş,hükümdarımız da taze damcığa yumulacakmış....günler geçmeye başlamış,hükümdar her gece bakire bir kızla yatıyormuş fakat ertesi gün o kızı idam ettiriyomuş....hatırlarsanız kendisi boynuzlanmıştı,intikam alıyor fikrince....neyse günler böyle geçmeye devam etmiş artık ülkede inanılmaz bir tedirginlik oluşmaya başlamış insanlar evlerini barklarını bırakıp ülkeyi terketmeye başlamışlar...tabi padişahın bu durumdan haberi bile yokmuş...ve gün gelmiş padişahım veziri tüm ülkeyi aramasına rağmen bakire bir kız bulamamış,yazık adama ülkenin jinekolojiden sorumlu memuru gibi çalışıyormuş zaten bi de bunların üstüne padişahın karşısına maruzatla çıkma durumu ortaya çıkınca dertlere düşmüş adam....vezir bakire kızı nereden bulunacağını düşünürken,vezirin bakire olan kızları şehrazad ve dünyazad babalarının bu hallerini görmüşler ve yanına gelmişler...babaları durumu kızlarına anlatmış,durumun farkında olan kızlardan şehrazad ki abladır bu,babasına kendisini hükümdarla evlendirmesini istediğini söylemiş....vezir ne kadar yalvarıp yakardıysa da şehrazad isteğinden vazgeçmemiş,ülkenin kadınlarını kurtarmayı kendine görev bilmiş ya herro ya merro anlayışıyla kendini ateşlere atmıştır....ve vezir gözlerinde kocaman yaşlarla bakire kızlarından büyük olanını hükümdara sunmuş....ve gece olmuş...hükümdar şehrazadla işini bitirmiş,çarşafı kana bulamış tam bu sırada şehrazad ın küçük kardeşi dünyazad içeri girmiş ve yatağın başucuna çökerek ablacığım bize o güzel masallarından birisini anlatır mısın demiş...şehrazad, padişahımızın buyruğu olursa neden olmasın diye karşılık vermiş...tabi ki bu durum abla kardeşin önceden hazırladığı bir senaryodan başka birşey değilmiş...neyse hükümdar şehrazadın performansından memnun kalmış ki şehrazadın o masalı anlatmasına izin vermiş....ve ilk gece şehrazad masalı anlatmaya başlamış....şehrazad bülbül gibi şakımış ve hükümdarı kendisine hayran bırakmış....ve gece ilerlemiş sabahın ilk ışıkları ufukta gözükmeye başlamış bunu gören şehrazad birdenbire durmuş...neden durduğunu soran hükümdara,masallar gündüz anlatılamaz hükümdarım demiş,eğer arzu buyurursanız yarın gece kaldığım yerden devam etmek isterim demiş....şehrazadın masalına yani büyüsüne kendini kaptırmış padişah da buna hayır diyememiş tabi ve ertesi gece devam etmiş şehrazad kaldığı yerden...ve sabah gün ışıyınca yine birdenbire durmuş ve sonraki gün için icazet istemiş....bu süreç 1001 gece sürmüşş....sehrazad anlatmış hükümdar dinlemiş,sehrazad bıkmamış hükümdar yeter dememiş....peki binbir gece sonunda ne mi olmuş?bunu söylemek bana düşmez,okuyun ve görün....haa bu arada bu kitabın tamamını okuyan okur ölecektir diye de bir efsane vardır aman dikkat...o efsaneyi de başka zaman anlatırım....
türkçe'ye çevirisi alim şerif onaran tarafından yapılan eser, yky'larından 8 cilt olarak kitap raflarına konmuştur. kitapların kapakları, hikayelerden resimlerle süslenmiş ve rengarenktir. okuması çok keyifli olan kitap, okumasanız bile bu güzelliği için bile alınasıdır.
eski zamanlarda hint ve çin diyarlarında hüküm süren şehriyar ve şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, karıları tarafından aldatılmak felaketine uğramışlar. bunun etkisiyle şehriyar, kendi ülkesinde her gün başka bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş. vezirin güzel, bilgili, akıllı ve hayal gücü sınırsız kızı şehrazat ya evlenir adamı düzeltirim, ya da zaten öleceğim diye düşünüp talip olmuş. evlenmişler. gerdek öncesi son dilek olarak, kocasından kardeşi dünyazat'ı görmek istemiş. dünyazat da bir masal anlat, sonra ver, sonra ölürsün demiş.
şehrazat da merak uyandıran bir masal anlatmaya başlamış ama tam gün ağarırken, "gündüz masal anlatılmaz" deyip kesmiş. bu yöntem böyle 1001 gece sürmüş. artık sürekli uykusuzluk nedeniyle midir nedir, şehriyar da karısını bağışlamış.
batı dünyasının en çok ilgisini çeken, edebiyatlarını en etkileyen eserlerdir. Dr. Mardrus'ün fransızca eserinden Alim şerif onaran tarafından çevrilmiş 16 ciltlik afa yayınları baskısı var.
Y.K.Y yayınlarında mevcuttur ve yanılmıyorsam masalların hepsi günümüze ulaşmamıştır. Bu hikayelerde genel olarak iki tip mevcuttur;
Ya arap kadın kocasını aldatır( o dönemlere göre çok rahatça ve sıkça nedense?)
Ya da bi küpün içinde değerli mücevher bulunur. (Hatta cin falan çıkar, bi atraksiyonlar yapar.)
Acayip erotik hikayeler vardır. Ağzınız açık kalır. Ve bence binbir gece masallarının bu kadar yayılmasının nedeni de budur. Arap arkadaşlarımızın(nerden arkadaşımız oluyor elin arabı?) neyse, hayal dünyalarının sınırlarının görüldüğü, hatta hatta bilinçaltlarında neler olduğunu açık açık bu hikayelerden izlenebilir . Ben 100 küsürlü sayılarda bıraktım artık.( O kadarını okumamın nedeni de , hiç mi doğru dürüst bi hikaye yok acaba diye meraktan, insan bi yerden sonra inanamıyo çünkü, öyle ki o dönemde nerdeyse bütün kadınlar kocalarını şehre gelen gizemli bir yabancı ile, yada bir dilenci, pazarcı..vs ile aldatıyor,) Ortaokuldayken arap aşığı hocalarımız bu masalları önerirlerde önerirlerdi, ben de bi halt sanırdım. (Diğeri için (bkz: Beyaz Lale) Yıllar sonra okudum bana bişey kattığını düşünmüyorum,hatta okumasam daha iyi olurdu en azından araplardan bu kadar tiksinmezdim. Bu insanların aklı bu kadar mı dar çalışır yahu; sadece seks, yemek ve altın. Bugün bu misyonu Dubai üstleniyor bildiğim kadarıyla..
arap edebiyatinda hikaye turunun en onemli ornegidir. gercekten buyuleyici, insani alip goturen bir uslubu vardir. oku oku bitmez bi de bunlar. cok degisik bir toplumun eseri oldugu her satirda farkedilir. arapcasi sade ve akicidir.
her ne kadar aslen islam oncesi doneme ait olsa da, hikayelerin bazisinda karsiniza birdenbire hz. suleyman yahut bir emevi halifesi cikabilir. doguda zaman anlayisinin ne kadar degisik ve serbest oldugunu gosterir aslinda bunlar.
hatta bir de (bkz: sinbad).
binbir gece masalları binlerce yıllık bir geçmişe sahip arkaik özellikleri bünyesinde barındıran , anlayana sivrisinek saz anlamayana davul hede hödö diye açıklanabilecek özellikte metinlerdir. zira masal oldukları kadar sosyolojik belge içeriği de taşımaktadırlar.sanskritçe'de ilk örnekleriyle göze çarpmakla beraber dede korkut hikayelerinde de kendilerini gösterirler. kelile ve dimne metinleri ile akrabadırlar.