bugün

Binbir gece masalları, Doğu'nun batıdaki en prestijli hikayelerden birisi.
çerçeve hikaye anlatma tekniğinin en iyi örneklerinden birini sunan, hayranlık uyandırıcı bir eserdir. orta doğu'ya dair daha güçlü kanılar edinmek isteyen ya da edebiyat meraklısı olan herkes için okunasıdır. çocuklara göre olan versiyonları da bulunmakla birlikte orijinal hali yetişkinlere göredir. sayfa sayısı olarak, bendeki baskısı üç bin sayfayı aşmaktadır.
Şehrazat'ın masal anlattığı hükümdarın Harun reşit olduğunu iddia edenler var ama sanmıyorum masaların çoğu harun reşit'ten çok daha yaşlı.

Birgün Çocuğum olursa, onu teknoloji dünyasından önce binbir gece masalları ve kelile ve dimne ile tanıştırmayı düşünüyorum.
Erotik masallardır. Sıcak ortadoğu akşamlarında millet birbirine anlatıp zaman geçirirdi. Tabi o zamanlar sosyal medya televizyon yoktu.
gerçek kökeni hint mitolojileridir. hintliler bu mitolojileri dini hikaye olarak benimseyip inanırken farslar edebi açıdan yaklaşıp geliştirmişlerdir. daha sonrasında türk ve arap kültürüyle birleşen bu hikayeler daha da zenginleşmiş ve ortaya bu masallar çıkmıştır.

özetle tam bir islam öncesi orta doğu kültürünün yansımasıdır bu masallar. fastan hindistana, anadoludan, afrika çöllerine geniş bir coğrafyayı mekan edinmiştir.

eskiden sinema, televizyon, bilgisayar vb yoktu o dönemki orta doğudaki çocukların hayal dünyalarını bu masallarla besliyordu.
bir ingiliz atasözüne göre bu dünyadaki en güzel masalları araplar kurgular, iranlılar yazar, türkler inanırmış. çok güldüğüm bu söz kesinlikle binbir gece masalları için söylenmiş olmalı. şah şehriyar ve şehrazat ın hikayesini bilmeyen yoktur malum. kadınlara güveni olmayan şehriyar evlendiği gecenin sabahında eşini öldürtür. bu bahtsız kadınlar silsilesine katılan şehrazat her gece şaha anlattığı bu büyülü masallar sayesinde ölümden kurtulur. her nasılsa masal her gecenin gün doğumunda en heyecanlı noktasında kalır ve bir sonraki gece devam eder. böylece binbir gece geçer.

bilinenin aksine iran değil arap edebiyatına aittir. abbasi halifesi harun reşit zamanında anlatıldığı söylenir. hatta bazı masallarda halifeninde adı geçer. sonradan farsça yazılmış ve fransızca ya çevrilmesiyle dünya edebiyatına kazandırılmıştır.

binbir gece masallarını fazla erotizm içerdiği konusunda eleştiren muhafazakar edebiyatçılar yüzünden malesef çok uzun zaman dilimize çevirilmemiştir. sanat şiddet veya saldırganlık içerdiğinde kabul görüyor ama cinsellik asla. o zamanlarda üstelikte arap yarımadasında çok rahat anlatılabilen bu masallar ne oldu da şimdi erotik oldu anlamıyorum. kaldıki şimdiye kadar dinlediğimiz çoğu masalın asıl kaynağıdır binbir gece masalları. neyse konu bu değil zaten. tunuslu bir psikanalist olan fethi benslama binbirgece masallarının şehrazat ı üzerinden islam toplumunun psikanalizini yapar. islamın psikanalizi isimli bu kitabında malesef basımı durdurulmuş yayınevi tarafından. sahaflardan bulunabilir ancak. tunusta yazılabilen bir kitabın ülkemizde basımı durdurulmuş çok enteresan. benslama islam edebiyat eserlerinde kadın nefsin erkek aklın metaforudur der. nefsi (psikolojide aşağı yukarı egoya denk gelir.) yani arzu ve istekleri, beni, bu dünyayı temsil eder kadın. dahası tasavvufta kadın yaşamın kutsallığını hayata bağlılığı mülkü temsil eder. insan bu iki alem arasındaki dengeyi bulamadığı müddetçe mutsuzluğa mahkumdur. akıl ve nefs dengede olmak zorunda. bu ikisinin birbiri üzerindeki tahakkümünden ibarettir hayat ve dünya. bu hassas dengenin analizini yapar benslama. akıl/nefs, erkek/dişi ying/yang vs ne dersen. şehrazat sultana nefsini arzunu yok sayamazsın öldüremezsin der adeta. velev masalın sonunda şehrazat anlattığı birbirinden güzel masalla kadın düşmanı şehriyar ı kendine aşık eder ve mutlu sona ulaşır.

kitap fuarında yapı kredi yayınlarının orhan pamuk un önsözüyle yeni baskısını yapmış olduğu 8 ciltlik muhteşem bir eserdir büyüklere masallardır. efsaneye göre bitiren ölürmüş. üstelik orjinal dilinden çeviri. gabriel garcia marquez in başucu kitabım dediği ve çocukluğundan beri yanımdan hiç ayırmam dediği bu masalların etkisini özellikle yüzyıllık yalnızlık kitabında çok fazla hissedebilirsiniz.
Hikayeye göre; Fars kralı Şah Şehriyar Hindistan ile Çin arasındaki bir adada hüküm sürer (eserin daha sonraki biçimlerinde bunun yerine Şehriyar'ın Hint ve Çin'de egemenlik sürdüğü yazar). Şehriyar karısının kendisini aldattığını öğrenir ve öfkelenir, tüm kadınların sadakatsiz, nankör olduğuna inanmaya başlar. Önce karısını öldürtür, sonra da vezirine her gece kendisine yeni bir hanım bulmasını emreder. Her gece yeni bir gelin alan Şehriyar, geceyi hanımıyla geçirdikten sonra tan vakti hanımını idam ettirir. Bir süre bu böyle devam eder. Vezirin akıllı kızı Şehrazad bu kötü gidişata son vermek için bir plan kurar ve Şehriyar'ın bir sonraki eşi olmaya aday olur. Evlendikleri geceden başlayarak, kardeşi Dünyazad'ın hikâye dinlemeden uyuyamadığını söyler ve hergece Dünyazad'ın da yardımıyla çok güzel ve heyecanlı hikâyeler anlatmaya başlar ama tam şafak vakti geldiğinde, hikâyenin en heyecanlı yerinde, hikâyeyi anlatmayı keser. Hikâyenin sonunu merak eden Şehriyar, Şehrazad'ın hikâyeye ertesi gece devam edebilmesi için, o gecelik Şehrazad'ın idamını erteler. Her gece bir önceki masalın devamını anlatıp yeni bir hikâyeye başlar ve yine tam tan vakti hikâyenin en heyecanlı yerinde anlatmayı bırakır. Kitabın sonuna kadar yer alan hikâyeler, Şehrazad'ın Şehriyar'a anlattığı hikâyelerdir. Sona gelindiğinde, Şehrazad üç erkek çocuğu doğurmuştur ve evliliklerinden uzunca bir süre geçmiştir. Kralın kadınlara olan öfkesi ve kötü düşünceleri dinmiş, Şehrazad'ın sadakatine inanmıştır. Eserin bir Avrupa dilindeki ilk baskısı, Antoine Galland tarafından yapılmış Fransızca çevirisidir (1704-1717). Bu çeviri eserin daha önce derlenmiş bir Arapça sürümünden yapılmıştır. 12 ciltten oluşan bu ilk çeviri, Les Mille et une nuits, contes arabes traduits en français , büyük ihtimalle çevirinin yapıldığı Arapça nüshada bulunmayan fakat çevirmen tarafından bilinen bazı Arapça hikâyeleri de içermekteydi. 850 yılı civarında ortaya çıkan Arapça derleme, Alf Layla (Bin Gece) ise büyük ihtimalle, daha önce yazılmış olan Hazar Afsanah (Bin Efsane) isimli Fars eserinin özetlenmiş bir tercümesiydi. Eserin günümüzdeki ismi olan Alf Layla wa-Layla (Binbir Gece) ise Orta Çağ'da ortaya çıkmıştır. Bu isim büyük ihtimalle sonsuzluk ötesi sayı düşüncesini sembolize etmekteydi, zira o zamanlar Arap matematik çevrelerinde 1000 sayısı kavram olarak sonsuzluğu sembolize ederdi. Belki de buradan yola çıkarak, eserdeki tüm hikâyeleri okuyan kişinin delireceğine dair bir efsane ortaya çıkmıştır. eserde bulunan ünlü hikâyelerden Alaaddin'in Lambası ve Ali Baba ve Kırk Haramiler, eserin Avrupa baskısına Antoine Galland tarafından eklenmiştir. Galland bu hikâyeleri Halepli, Marunî bir masalcıdan duyduğunu yazmıştır. ingilizce'ye çevirisi Sir Richard Burton tarafından The Arabian Nights olarak yapılmıştır. Kendinden evvelkilerden farklı olarak bu çeviri özgün malzemeyi sansürlememiştir. ingiltere tarihinin muhafazakar Victoria döneminde yayımlanmasına rağmen bu çeviri, kaynağında bulunan erotik incelikleri ve cinsel tasvirleri içermektedir. Bu çevirinin yanı sıra, daha yakın zamanlarda Fransız doktoru J.C. Mardrus'un da bir çevirisi vardır. Mevcut çevirilerin en doğru ve güzeli olarak değerlenidirilen, Fransa'daki Bibliothèque Nationale'de bulunan 14. yüzyıldan kalma bir Suriye el yazmasından Hüssain Haddawy'nin yaptığı Arapça derlemedir.
Yaklaşık 4 yıl önce okuyup bu bölümünü not etmişim dün buldum.

"dostum kadınlara inanma! vaatlerine gül geç! çünkü onların iyi ya da kötü halleri ferçlerinin heveslerine bağlıdır. güya aşktan söz ederler; oysa hainlik onları sarıp giysilerinin titreşimlerinde şekillenir. yusuf'un dediklerini saygıyla anımsa; adem'i cennetten kovdurmak için iblisin kadını kullandığını unutma! kendine de güvenme! bir işe yaramaz! çünkü yarın bağlandığın kişide saf aşkın yerini çılgın bir tutku alacaktır. hele hiç şöyle deme: aşka düşersem aşıkların çılgınlığına kapılmayacağım! sakın bunu söyleme! çünkü gerçekte kadınların ayartısından yakasını sıyırmış bir erkek, olmayacak şeydir!"
4 yaşındaki çocuklara bile anlamsız gelen vasat masallar bütünü. bu masallardan keyif almak için hayal evinde yaşayan bir loser olmak lazım.
Çoğu insan bu hikayeyi şöyle bilir; kral aldatıldığını anlayınca karısının kellesini alır ve kadınlara küser, öyleki her gece bir kadını yatağına alır ve genç kadının başını sabaha karşı vurdurur. bir süre gectikten sonra vezirin kızı şehrazat duruma çok üzülür ve babasının karşı çıkmasına rağmen şah şehriyar'la evlenir. gece ölüm haberini beklesede babası, şehrazatın bir planı vardır. gece koynuna girmeye hazırlanırken kral, şehrazattan bir sual işitir. "hikayeleri sever misiniz kralım" ve kralda "evet" der, ardından şehrazat bir masal anlatmaya başlar, en guzel yerınde güneşin doğmaya yakın olduğunu ve saatlerdir masal anlattığını ve artık çok yoruldugunu soyler. kral sırar etsede hıkayeye yarın devam edecegını soyler ve bunu kabul ettırır.
hıkayeler birbirini kovalar ve birgün kral kalbine yenik düşer. cenazesinde bir tek şehrazat ağlamıştır ve neden ağlıyorsun, onunla hiç birlikte olmadın ki denilince, cevap olarak şu söylemiştir, "Biz onunla tam 1001 gece hikayelerin de birlikte olmuştuk".
arapça yazılmış olması hikayelerinin daha çok farisi olmasını, hikaye içinde hikaye barındırmasıyla hint hikayelerine selam çakmasını, bazı hikayelerdeki karakter ve motifleriyle turko-tatar etkisinin bariz olmasını değiştirmeyen eserdir. ayrıca binbir tabiri türkçeye has bir betimlemedir.

kısacası, (orta) doğunun ortak eseridir.
orjinal hallerini okumak mümkün mü diye düşünülen masallar.
bir çin atasözü binbir gece masallarının açtığı ruhsal karadeliği şöyle kapatıyor; "elindekilerin hangisinin sana ait olduğunu merak ediyorsan hepsini boşluğa bırak kalanlar senindir..."
doğu kültürüne yarardan çok zarar vermiştir. Batı tarafından doğu üzerinde yapılan spekülasyonların ana kaynağıdır[bu noktada kendi toplum hayatındaki çarpıkları çok can alıcı biçimdemeşrulaştırmışlardır]. doğulunun fordçu, zoofili ne kadar ahlaki yozlaşmışık göstergesi varsa batı tarafından ona hasredilmesinin ve doğunun batıyı sömürmesi için meşru ortam yaratılmasında -bu eserden yararlanan-batılı sevgili oryantalist yazarların büyük yararları olmuştur.
aslini yada dogrulugunu sorgulayacak degilim ama sarkiyatcilarin (oryantalistlerin) ozellikle uzerinde durduklari eserdir. oryantalistlere gore dogu erkekleri feminen, yetersiz, iktidarsiz ve dogu kadinlari da ayni sekilde seks sembolu, ask kolesi duygusal yaratiklardir. binary opposition denilen birbiri olmadan var olamayan zitliklar grubu bir dogu masali olan binbir gece masallarinda var olmaz sarkiyatcilara gore. onlara gore, asil maskulinite ve guc odysseia destaninda gecer. e guc yok, maskulinite yok ne kaldi elimizde: ask kaldi.
ask ise batiya gore constructed edilmis degerler butunudur. platon'a gore gereksiz zayif yaratiklarin hissedebilecekleri seydir bir erkek ile kadin arasindaki ask. onun yerine erkek erdem, bilgi ve asil geldigi yer olan idealar'a ask duymalidir.
sarkiyatciligin maskesinin dusuruldugu son 70 yilda bati ozur diler bir eda ile dogu mistisizmini batiya tasima kaygisi gutmektedir. yine de yeni entegre bati mistisizmi T. S. Eliot'un mistik sairler ya da Walt Whitman'in Grass adli siirinden oteye gecmemektedir.
kisacasi binbir gece masallari, batinin bize kalayladigi indirgedigi sekliyle iletilir. binbir gece masallarini anlamaya yardimci olabilecek birkac eser sahibi olarak ibn harezm'in guvercin gerdanligi ile ibn-i Arabi'nin ilahi ask kitaplari incelenmelidir ve oyle okunmalidir bu kutsal masallar..
aslinda birazcik erotikmis bu masallar. o yuzden dikkatli olunmaliymis.
şaban kurt adlı bir enteresan adamın inanılmaz gayretiyle resimli ay yayınlarının en temizini bastığı doğu'nun ruh analizi.
Kitapta yazan bir rivayete göre, binbir gece masallarını tamamlayan insan hayata gözlerini yumarmış.
Çoğu insan bu hikayeyi şöyle bilir; kral aldatıldığını anlayınca karısının kellesini alır ve kadınlara küser, öyleki her gece bir kadını yatağına alır ve genç kadının başını sabaha karşı vurdurur. bir süre gectikten sonra vezirin kızı şehrazat duruma çok üzülür ve babasının karşı çıkmasına rağmen şah şehriyar'la evlenir. gece ölüm haberini beklesede babası, şehrazatın bir planı vardır. gece koynuna girmeye hazırlanırken kral, şehrazattan bir sual işitir. "hikayeleri sever misiniz kralım" ve kralda "evet" der, ardından şehrazat bir masal anlatmaya başlar, en guzel yerınde güneşin doğmaya yakın olduğunu ve saatlerdir masal anlattığını ve artık çok yoruldugunu soyler. kral sırar etsede hıkayeye yarın devam edecegını soyler ve bunu kabul ettırır.
hıkayeler birbirini kovalar ve birgün kral kalbine yenik düşer. cenazesinde bir tek şehrazat ağlamıştır ve neden ağlıyorsun, onunla hiç birlikte olmadın ki denilince, cevap olarak şu söylemiştir, "Biz onunla tam 1001 gece hikayelerin de birlikte olmuştuk".
Pier Paolo Pasolini'nin yönettiği film. Senaryosunu da yine Pasolini, Dacia Maraini ile birlikte yazmıştır. ilk gösterimi 20 Mayıs 1974'te Cannes Film Festivali'nde yapılan film Altın Palmiye ödülüne aday gösterilmiş ancak 'Jüri Büyük Ödülü'nü kazanmıştı.[7] Festivalde sansürsüz olan 155 dakikalık versiyonu gösterilmiştir.Filmin özgün adı Binbir Gecenin Çiçeği anlamına gelmektedir. Film, Orta Çağ'da kaleme alınmış Binbir Gece Masalları adlı Orta Doğu kökenli ünlü edebi eserin oldukça serbest bir uyarlamasıdır. Bu masallar dizesinin ingilizce konuşulan ülkelerdeki karşılığı Arabian Nights (Arabistan Geceleri) olduğu için de film ABD'de bu adla gösterilmiştir.
orjinal ismi elf leyle vü leylidir. efraim ve behramın cazuyla olan mücadelelerinin geçtiği bölüm bir masal olamayacak kadar şiddet içeriklidir.
bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar kendisini acımasızca boynuzlayan eski ve son derece ölü karısına duyduğu nefret yüzünden her gece bir kadınla evlenen ertesi sabah da o kadını öldürten bir sultan varmış. zaman geçmiş ülkedeki kadınlar birer ikişer zayi olmaya başlamış. evlenip zayi olma sırası vezirin kızına gelmiş, bu şehrazat hanım uyanık biri olduğu için her gece bir masal anlatmış sultana, 1001 gecenin sonunda sultan şehrazat aşık olmuş, anlamış ki bütün kadınlar eski karısı gibi orostopik değil.
arap ve doğu kültürüyle harmanlanmış halk hikayelerinden oluşur. önceleri sözlü anlatım olan bu hikayeler 9. yüzyılda tek bir eserde toplanmış ve bu dönemde arapçaya çevrilmiştir. şehrazatsa esere 14. yüzyılda dahil olmuştur.
Batı dünyasının edebiyatını ve sanatını fazlasıyla etkilemiş doğu eseridir.
yky den (bkz: yapı kredi yayınları) çıkan basımına kesinlikle el sürükmemesi gereken kitap. hani onu bunu bilmem ama hangi akla hizmet fransızcadan çevirirler bu kitabı. memlekette arapça bilen biri mi yoktu? kitabı elinize aldığınızda ilk dikkat çeken şey o komik dipnotlar ve açıklamalar oluyor. kitabın başında yere göğe sığdırılamayan binbir gece masalları asıl hikayeye geldikçe yerle yeksan oluyor. özelde arap kültürüne ve genelde doğu kültürüne uzaktan bakan fransız çevirmenin (bkz: joseph charles mardrus)elinde kelimeler yabancılaşıyor çirkinleşiyor. özellikle cinsellikle ve kadınla ilgili olan kavramlar hürrem sultan edebiyatını seven oryantalistlerin elindeymiş gibi çarpıtılıp kabalaştırılıyor. okumak isteyene tavsiyem kitapçıya gidilip göz atılması ve fransızcadan çeviren yky ye methiyeler düzüp inceden kitapçıdan uzaklaşması..