Siemens
ten alacağı 10 milyon Euronun tahsili için harekete geçen Aycell, Bakan Binali Yıldırımın engeline takıldı. Aycell, 2001 yılında Siemens ile sözleşme imzaladı. Ancak, Siemens yükümlülüklerini yerine getirmedi. Konuyu araştıran Aycell Komisyonu ve Hukukçular, bu nedenle Siemensin günlük 96 bin Euro ceza ödemesi gerektiğini belirledi. Miktar artınca, Aycell alacağını tahsil etmek için girişimlere başladı. Bu aşamada devreye Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım girdi. Aycell Yönetimi, apar topar değiştirildi. Yönetim Kurulu Başkanlığına, Bakan Yıldırımın Gemi Sanayi A.Ş.de beraber çalıştığı Cahit Paksoy getirildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un oğlu Osman Yıldırım Coşkun , AKP istanbul il Başkan Yardımcısı Erkan Topal, AKP Konya Milletvekili Adayı Osman D. Ilgın AYCELL Yönetim Kurulu üyeliklerine getirildi. Bu sırada Siemens de, milletvekillerine Aycell hattı karşılığında bedava cep telefonu dağıttı. Bunun ardından 10 milyon Euro alacak rafa kaldırıldı.
Aycell, Siemens'ten alacağı 10 milyon Euro'yu faizleriyle birlikte AVEA'ya devretti. Daha sonra AVEA, (Berlusconinin ricasıyla) Lübnanlıya satıldı fakat alacağı olan 3 milyar dolar (yani AVEA'nın zararı) Türkiye Cumhuriyeti'nin hazinesine devredildi. Siemens'e hortumlatılan bu paranın da olduğu toplam dört buçuk milyar YTL'lik hortum, fakir-fukaradan alınan vergilerle kapatıldı.
Daha sonra Siemens'in Türkiye'de bir çok bürokrata toplam 57 milyon Euro rüşvet dağıttığı gündeme geldi. Siemens'in ihale kazanmak için hükümetten bazı kimselere rüşvet verdiği iddiaları ortaya atıldıktan sonra, AKP hükümeti bu konuyu kararttı. Amerika, Almanya, Yunanistan ve Arjantin, Siemens'in dağıttığı rüşvet olaylarını ortaya çıkarırken, Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti karartma yolunu seçti. Çünkü Binali Yıldırım da dahil bir çok şahıs bu pisliklere bizzat bulaşmıştı. Siemens olayı açılırsa, Binali Yıldırım ile birlikte yüzlerce AKP'linin Adalet önünde hesap vereceği biliniyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde istanbul Deniz Otobüsleri Genel Müdürü'ydü. içişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan raporlarda, yolsuzluk yaptığı belgelendi ve iDO Genel Müdürlüğü'nden alındı.
Bakan Binali Yıldırımın bilgileri dahilinde TCDD, Ankara-Eskişehir tren yolu ihalesi yapıldı, 206 km.lik yolun yapımı için maliyet 435 milyon dolar olarak belirlendi. Ek işlerle söz konusu ihale 600 milyon dolara çıkarıldı. Projeyi yapan firma ile imalatı yapan firma aynı firma olduğu ortaya çıktı. Bir firmanın hem projesini, hem de işin maliyetini üstlenmesi ihale Yasasına aykırı olduğu gibi, böyle bir durumda proje maliyetine yansıyacak imalat rakamları, firmanın çıkarları doğrultusunda belirleneceği ve hiçbir yerde bu tarzda bir ihale yapılmadığı da bilinen bir gerçekti. Söz konusu ihalede usulsüzlük olduğu ortadaydı ve devlet milyonlarca dolar zarara uğratıldı.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırımın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım, babasının sunduğu imtiyazdan yararlandı ve ihalesiz olarak Ankara Feribotunu satın aldı. Görüntüde Santur isimli şirket almış oldu. Bu feribotun, günlüğü en az 15 bin dolardan kiralanması gerekirken, 9 bin dolara kiralandığı ortaya çıktı. Ankara feribotunun işletildiği hatta devlete ait Samsun isimli bir feribot daha vardı. Ancak Bakan Binali Yıldırım'ın oğlu bilet fiyatlarında indirim yaptı ve yolcusunu ikiye katladı. Aynı hatta çalışan devletin feribotu ise aynı fiyattan devam etti ve yolcu sayısı düştü, devlet zarar ettirildi. Yani Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın oğlu devletten "imtiyazla" ve ihalesiz aldığı feribotla rekabet yaptı ve rekabet yapmayan Devlet kaybetti. Bir şey anlamadınız değil mi? Binali Yıldırım'a sorun, o anlatsın. Madem ki bu iş karlı, Devlet feribotunu neden sattı ve üstelik rekabet yapmayıp neden zarar ettirildi? Devletin feribotunu işleten hangi bakanlık ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın "imtiyazlı" oğlu bu rekabetten kaç köşe döndü?
işte bu zat da, 83 yolsuzluk davasından AKlanamamış Tayyipin, üzüm üzüme baka baka kararır misali, kendine benzettiği bir tarikatdaşı Himaye ettiği bu tarikatdaşları arasında, temiz geçmişiyle topluma örnek olabilecek bir müridi var mı, henüz rastlamadım. inşallah bir tane çıkar da mahçup ve madara olurum. Allah sonlarını hayır ve ıslah eylesin
zamanında boğaziçi üniversitesi kampüsünde çok şaşırmış bakan.
"Ya Boğaziçi Üniversitesi'ne ya da istanbul Teknik Üniversitesi'ne girecektim. Önce Boğaziçi Üniversitesi'ni ziyaret ettim. Bir baktım farklı bir dünya. Değişik binalar, surlarla çevrilmiş alan. Sonra bahçesinde gençler kızlı, erkekli oturuyor. Ben çok şaşırdım. Burada yoldan çıkarım dedim. Benim okumam lazımdı. Ondan sonra teknik üniversiteyi seçtim. Okula girdikten sonra ikinci senede evlendim. Üçüncü sene çocuğum oldu. Dördüncü sene bir çocuk daha oldu. Okul sonrası asistanlık baktık, bizi kurtarmıyor. Sekiz ay sonra dış piyasaya açıldık."
çok değişik tabi bu kampüsler falan. yoldan çıkmak istemediği için 2. yıl evlenip, 3. ve 4. sene de birer çocuk yapmıştır. asistanlıkta da para yok zaten, dış piyasalara açılmak en iyisi.
kızlarla erkekler bahçede birlikte oturduğu için boğaziçi üniversitesi'ni seçmediğini açıklamış bakan. hayır yani, yanyana oturunca ne oluyor? direk seks mi yapıyorlar hemen yanyana gelince? neyse ya, seçmemekle iyi etmiş. üniversitenin itibarı zedelenmemiş hiç olmazsa.
--spoiler--
"benim okumam lazımdı. ondan sonra teknik üniversiteyi seçtim. okula girdikten sonra ikinci senede evlendim. üçüncü sene çocuğum oldu. dördüncü sene bir çocuk daha oldu."
--spoiler--
dinsiz kitapsız bi adamım ben. akp ile hiç işim olmadı olmaz, bunu baştan söyleyeyim. ancak sırf bu sözlerinden dolayı bi insanı yadırgıyorsanız ben buna iştirak etmem.
aksine benim hoşuma gitti. her erkek diyemez bunu. nefis dediğimiz şey en büyük düşmanımız çoğu zaman. bu adam kendini biliyormuş, okumam lazım demiş. farklı bi dünyadan geldiği için şaşırmış ve burda okursam bu dünyaya kendimi kaptırırım demiş. bırakın eleştirmeyi, ben o yaşta böyle düşünebilen bir adama saygı duyarım.
heee bakan olarak, "kızlarla erkeklerin yanyana oturmasını, takılmasını" sorun eder, bunun önüne geçmek için hamleler yaparsa en çok ben eleştiririm. ancak bunun dışında, sırf bu cümleler için eleştiriliyor ise haksızlık yapıldığını düşünürüm.
itü ye gidip 2. yılında evlenmiş beybaba. boğaziçinde kızlı erkekli gruplara katılsaydı herhalde türkiyenin bir bakanı değil ünlü bir kazanovası olurdu.
erzincanlıdır ve asla oynamaz neyse ne anlıyorsa onu söyler. birileri "aa bilmiyor, aa ne dedi" gibilerden tepkiler versede takmaz işine gücüne bakar. rol yapmaz dedik çünkü bilmez. anlamsız bulur.
erzincanlı dedik ya. alp türklerin genleri vardır.
parti tutmam ama tv ye her çıktığında izlerim ve mutlu ayrılırım o kanaldan.
bir gün denk gelirseniz izleyin. bir tane tutarsız, havalı sözünü bulamazsınız.
alkışlıyorum.
aşağıdaki incileri dökerek, zaten çok zayıf olan izmir belediye başkanı olma ihtimalini sıfıra düşüren acemi siyasetçi :
Üniversite sınavına girip çıktıktan sonra tercihler konusunda arada kaldığını belirten Yıldırım, Ya Boğaziçi Üniversitesi'ne ya da istanbul Teknik Üniversitesi'ne girecektim. Önce Boğaziçi Üniversitesi\'ni ziyaret ettim. Bir baktım farklı bir dünya. Değişik binalar, surlarla çevrilmiş alan. Sonra bahçesinde gençler kızlı, erkekli oturuyor. Ben çok şaşırdım. Burada yoldan çıkarım dedim. Ondan sonra teknik üniversiteyi seçtim" diye konuşmuştu.
Yıldırım'ın bu sözleri sosyal medyada başta Boğaziçi Üniversitesi ve mezunları olmak üzere tepkilere neden oldu.
işte Facebook ve Twitter'da yazılan o yorumlardan bazıları:
bence itü'ye de bo.ün'e de hakaret (Ö. T.)
Sag eller havaya, Boğaziçi`nde yoldan cikanlar buraya? (F. Ü.)
işte biz boğaziçililer hep bu yüzden yoldan çıktık zaten... (S. T.)
(Bir üstteki yoruma cevaben) boğaziçi çimlerinde benim yanıma oturup, yoldan çıkmayaydın bakan olmuştun şimdi (A.C.Y.)
parti falan tutmadan icraatlerini destklediğim bakandır.
en son 4g için yerli telefn şartı getirmiş. helal olsun diyorum. bazı işleri halletmek bu kadar kolay aslında. çarı açığın kapanmasına büyük katkısı olacaktır. en azından 2-3 milyar usd. yani neredeyse cari a.ığın yüzde 10 u.