old boy ile birlikte bugüne dek nasıl izlemem diye kendi kendime feci halde kızdığım bir kim ki duk filmi.. başkalarının evine giren elemanın kendi hayatını arama çabası, esas kızın varla yok arası hayatı ve efsane şekilde ruhlarının buluşması.. konuşmadan, konuşturmadan nasıl film çekilir anlatmış adamlar.. helal olsun diyor ve arşivime eklediğim için kendimi tebrik ediyorum..
beni en çok bitiren sahne ise filmin sonunda tartıdaki iki çift ayaktır efendim.. kim ne derse desin..aşk öyle bir şey olsa gerek..
kim ki duk filmidir.*
--spoiler--
milletin evine girip yaşayan adamın ruhunu arındırmak için eşyaları tamir ettiğini çamaşırlarını yıkadığını düşünüyorum. ve sürekli başkalarının hayatını* yaşarken hala arınmamış olan kendinden de kaçıyor.
--spoiler--
kim ki duk un, konuşmadan da film yapılabileceğini gösteren hatta tüm amerika toplansa böyle aşk filmi yapamaz fikrini bana sonuna kadar savundurtan güzel ötesi film. filmde diyalog olmaması sırıtmamış, aksine ayrı bir tat katmıştır. tekrar tekrar dinlenesi bir soundtrack sahibidir kendisi ayrıca.
kim ki duk'un sessiz filmlerinden biri, bu sessizliğe rağmen anlatım yoğunluğu öyle etkiliyor ki... gafsa ise duyulandan çok içinizden gelen, sadece sizin duyduğunuz, sizin algılarınızla şekillenen bir müzik.
(bkz: hwal)
2004 yapımı bir kim ki duk filmidir. film konu itibariyle insanlıkların yalnızlıklarını paylaşmalarını anlatmaktadır. filmin jönü kendine ait bir vei olmayan. tatile çıkmış ,nsanlara ait evleri belirleyip gizlice içeri girmesi ve kendi evi gibi kullanmaktadır. karsılıgını da kendince ev sahibini kirli çamasırlarını yıkayıp evi temizleyerek ödemektedir. lakin bir gün boş oldugunu zannettiği evde soyut anlamda yalnız olan bir kadınla karsılasır ve hikaye gelişir...
aşkın en saf hali. hayatımızdan kelimeleri çıkarırsak geriye ne kalır sorusuna verilmiş en güzel cevap. kim ki duk un insanı şaşırtan, büyüleyen sessizliğinin, minimalizminin doruk noktası. tartı üstünde "0" çeken iki sevgili. zaten yok bir adam. kurosawa'yla, kar wai'la, miike'yle tavan yapmış uzakdoğu sinemasından naif bir dokunuş.
sinema dünyasının birtakım mucizeleri vardır. bir film oluşturulurken çok zekice ayarlamak gerekir her şeyi. şans veya mucize adı her neyse, o bir anda gelirse ortaya akıl almaz işler çıkar.
sinema-müzik uyumu bu türden bir mucizedir. kimi filmler, fonundaki müzik olmadan asla elde ettiği başarıyı yakalayamaz. kimi müzikler de o film olmadan. bu film bana the dreamers'taki kardeşlerin ayrılmazlıklarını hatırlatıyor gafsa'sı ile. gafsa öylesine işlemiş ki filme, öylesine işlemiş ki filmi, ortaya bir roman çıkmış adeta.
aynı yazgının ürünü requiem for a dream vardır bir de. ya lux aeterna hiç yapılmamış olsaydı?
tekrar tekrar izlenebilecek bir film. kim ki duk klasikleri arasinda yerini almi$tir ki ciddi anlamda sinema tarihinde bir klasik olabilecek nitelikte bir filmdir. ses yok goruntu $ahane.