ne zaman bim'e alışverişe gitsem içimi bir huzur kaplıyor. bazen sıcak havadan bunalıp girdiğim de oldu bim'e. o klimasının önünde dakikalarca beklerken, 25 kuruşa 500 ml.lik soğuk suyu az içmedim. bazen de kutu le porta aldım; hararetimi alsın diye.
orası sanki evim gibi. hani evde canın bir şey ister de, dolaptan o an ne bulursan yersin ya; işte bim de benim için öyle bir şey. dışarıdayken ne zaman terlesem, susasam, canım bir şey istese; gidip ucuzundan bir şeyler alırım. dakikalarca klimasının önünde soluklanırım.
geçen gün yine terlemiş bir hâlde, namaz vaktinin geçmesi endişesiyle bim'e girdim. bir tane küçük ayran alıp, doğruca klimanın önünde durdum. ayranı bir seferde içip, bardağını kasaya götürerek parasını verdim.
dedim ya; namaz vakti geçecekti. etrafta cami yoktu. zaten camiden çok bim var her yerde. rica ettim orada namaz kılmak için. kısa kollu, üzeri kareli, beyaz gömleğim ve kumaş pantolonum güven vermiş olacak ki; ''tabiy efendim, şurada kılabilirsiniz'' dedi, sevimli, köfte gibi tatlı bir bağyan kasiyer. hemen telefonumu pantolonumun kemerindeki kılıfından çıkarıp sessize aldım. depodan bir karton getirtip üzerinde namazımı kılmaya başladım. bim'in o sessiz ve sakin atmosferini, yine kemerimde asılı olan anahtarın şıngırtısı bozuyordu.
namazımı huşu içinde kıldıktan sonra allah'ın izniyle gömleğimin cebindeki zikirmatikle zikrimi de çektim. duamı bitirken; kasaya, giriş kapısına, çalışanlara ve ekmek dolabına üfürdüm; allah korusun, nazardan saklasın duaları ile.
kasadaki din karşim; ''allah kabul etsin'' dedi ve centro bitter çikolatalı gofret ikram etti. gofreti yedikten sonra allahısmarladık diyerek oradan ayrıldım. içimdeki huzur attığım her adımda azalıyordu. bim'deki huzur hiçbir yerde yok.