savunulacak olan münazara konusudur. insanın kendini keşfetmesi , kendi dışındakilerin farkında olması , onu zamanla tedirginliğe götürecektir. bu nedenle doğru olan tezdir.
tam manasıyla doğru olmayan tezdir. mutsuzluğun üzerinde etki edecek bir nokta daha var. eğer farkında olduğun şeyi umursuyorsan senin üzerinde etkilidir. gamsız bir insan üzerinde hiçbir şey kolay kolay etkili olamaz. olsa da etkisi uzun sürmez.
hayattaki en kötü şeylerden biri de gerçek olmasından korktuğumuz şeylerin gerçek olduğunu daha sonradan öğrenmektir. bu sebeple vaktiyle bilmek ve farkında olmak en iyisidir.
bilgi ağır bir sorumluluğu da beraberinde getirir. bu sorumluluğu taşıyabilmek ise kolay değildir. sürekli çalışıp işleyen beyni susturmak gerekir arada. bunu başaramazsanız bir dalganın kıyıyı aşındırması misali zamanla yıpratırsınız sinirlerinizi. ve normallikten uzaklaşır insan geri dönülmemek üzre, kaçınılmaz bir şekilde. eylemsiz kaldığı sürece insan salt fikir ve bilgiyle bir yere varamıyor. uygulamaya geçtiğinde ise yazılanlar gibi olmadığını görüyor sokaktaki hayatın. mutluluğu yakaladığında da ilerisini görüyor ve sonunu düşünür oluyor insan. anın tadını çıkaramıyor, aldatamıyor kendisini. sadece bilgi değil buna neden olan birazda insanın kendisini yenememesi.
bilmek ve farkında olmak bi yerde her şeyi affetmek demektir.
onları affediyorum
çünkü cahillerdi
onları affediyorum
çünkü bilmiyorlardı
onları affediyorum
çünkü acizlerdi
onları affediyorum
çünkü görmüyorlardı
ve yine
onları affediyorum
çünkü sadece ve sadece
insanlardı...
(bkz: ignorance is bliss)
farkındalığı arttıkça insanın veya bilgisi arttıkça, insan düşüncelere daha çok sürüklenir. ve bu dehlizlerde dolanmanın mutluluğa yol açtığı pek de rastlanılmış bir şey değildir.
gerçi cehaletin mutluluk olduğunun bilincinde olan bir insan kendisini bu cehaletlik düzeyine indirgeyemez. dolayısıyla aynı farkındalıkta kalmaya mahkumdur.
cehaletinin farkında olmadan olduğu gibi düz yaşayan adam mutludur en çok.
öyle "ben düşünmeyecem bundan böyle" demekle olmuyor o iş.