bilinç

entry61 galeri1 video1
    34.
  1. tanımını net olarak yapılamayan ve ilgimi fazlasıyla çeken fenomen.
    0 ...
  2. 33.
  3. 32.
  4. Kelime, Latince aynı bilgilere sahip olduklarından dolayı kişiler arasında duyulan dayanışma anlamındaki "conscientia" kelimesi aracılığıyla Fransızca’ya conscience ( pyscologique) olarak geçer. En genel anlamıyla bilinç , insanın çevresini ve kendisini anlamasını sağlayan anlıksal süreçlerin toplamıdır.

    Psikiyatr, bir uyku araştırmacısı ve de Nöro-psikoloji laboratuvarı yönetici olan J.Allan Hobson bilinç hakkında şöyle der ; Dış dünyadan ve vücutlarımızdan bize gelen verilerin çoğu, asla bilince girmezler. Pek çok girdiyi otomatik olarak işliyoruz ve saklanan veya atılan sayısız veri hakkında hiçbir bilinçli fikrimiz yok. Ancak bilinç, otomatikliğin ötesindedir ve bu konumu sayesinde, otomatikliği aşmamıza, bazen de olsa izin veren zihinsel niteliktir.

    Bilinçlilik, bizlere bilinçaltı olayları anlama özgürlüğünü tanır. Edelman ve Tononi’nin ifadelerini dile getirmek gerekirse, “ hareket ve kavramaya ait alışkanlıklar gibi zihinsel aktivitenin bilinçaltı yönleri ve sözüm ona bilinçaltı anımsamalar, niyetler ve de beklentiler, bilinçli tecrübemizi biçimlendirmekte ve yönetmekte çok önemli bir rol oynarlar”

    tezimden alıntıdır.
    2 ...
  5. 31.
  6. 30.
  7. tüm aklı aysberg olarak ele alırsak, su üstünde görülen küçük bir dilimidir. Farkındalık düzeyinin altındaki kısım tüm anı, deneyim ve baskı altındaki düşüncelerimizin depolandığı büyük kısım ise bilinçaltıdır.
    2 ...
  8. 29.
  9. farkında olduğumuz her şeyi içerir. Rasyonel olarak konuşmalarımız ve düşüncelerimiz bilinçtedir. Bilincimizin bir parçasını hatıralarımız oluşturur. Hatıralarımız her zaman bilinçte değildir, fakat istendiğinde bilince getirilebilir.
    2 ...
  10. 28.
  11. Var olan en anlamlı "şey". Nedir bu şey? Bizi hali hazırda bizi sindirmekte olan bakterilerden farklı kılan bu "şey"in anlamı nedir? Varlığın bütün şifrelerini içinde mi taşır? Bize zamanın ve mekanın yapısıyla ilgili söyleyebilecekleri var mıdır? Varsa geçmişteki bizle bugün ki biz arasında olan farkları da tek bilinçle mi yoksa bir gelip bir kaybolan bilinçler kümesinin metaanalizi olarak mı iletişime geçerek aydınlatır bize söyleyecekleriyle?

    Ruh der bazıları, varlığın temel taşı kabul edilir dualist yapıda. insanlığı en çok şaşkınlığa uğratandır. Ruhsuz bir dünyada ruha sahip olmak... Alabildiğine acımasız bir gezegende vicdan denen isyanın bayraktarı olmak...

    insan derler sürekli hipnoz ve bilinçsizlik anları içinde çok küçük bilinç ve irade parıltılarıyla hayatta kalır. Hayatımızın büyük kısmı hipnoz altındadır sadece yeni bir olay karşısında yeni kararlar alırken, yeni şeyler öğrenirken bilinçli oluruz. Bu kadar kısa anlarda ortaya çıkan bu bilinç güzelliğiyle üstüne düşündürmeye yeter.

    Jung önermişti anlık bilinçlilik anlarından sonra gelen bilincin kapandığı uzun hipnoz periyotlarını. Freud karşı çıkmıştı tartışırlarken. Bunun Freud için bile çılgınca bir fikir olduğunu bilmek Jung'u bir yandan üzse de( çünkü freud'un osurduğu fikre şükelası sıçar genelde) öbür yandan kendisinin çağdaşlarına oranla ne kadar ilerde ve ne kadar daha bilgili, zeki olduğunu fark etmişti. Bu temelle çıktığı yolda üç boyuttan oluşan(bilinç, kişisel bilinçdışı, kolektif bilinçdışı) psikoloji kuramına dördüncü bir boyutu ruhu yani yüksek özfarkındalığın yol açtığı aydınlanma ve irade boyutunu ekledi. Bugün hala "ruh" kavramı reddedilir psikoloji dünyasında, yıllar süren propagandası ve yine yıllar süren dünya psikoloji derneği başkanlığına rağmen.

    Eintein'ın hiç bilinmeyen ruha, iradeye, nedenselliğe, varlığa dair yazıları vardır. Biri de kızına yazdığı mektup. Schödinger keza ruh ve bilinç konusunun kuantum mekaniği ile birleştirilerek çok farklı bir algıya kavuşulacağını ve varlığın, nedenselliğin, iradenin sırlarının çözülebileceğini düşünürdü.

    Beyin... Bilişsel becerilerin kaynağı... Bizi özfarkındalığın ışığıyla aydınlatan sen misin? Yoksa sen sadece daha büyük bir parçanın bizdeki alıcısı, konsept tamamlayıcısı mısın?
    3 ...
  12. 27.
  13. Nerede ve ne olduğu tam olarak bulunamamış farkındalık yaratan hede.
    Orta doğu felsefesi ve gününümüzde bilim camiasından birkaç güruhunda kabul ettiği epifiz bezinin olduğu söyleniyor ve şayet doğruysa bizi bir kabuktaymış gibi hapseden gerçeklikten daha doğrusu bizim ürettiğimiz, salt gerçeğin yorumlanıp bozulmasıyla oluşmuş tezahüründen kurtulmaya açılan bir kapı ve şu anda tanımlamaktan uzak olduğumuz salt gerçeğe giden bir yol u ifade eder.
    0 ...
  14. 26.
  15. bir eşiği var bence ama varlığın kendi varlığını kavrayacak eşiğe gelmesini açıklayan tatmin edici bir açıklama ben görmedim. o birikiyor birikiyor ve taşıyor işte o taşmanın tam anınını merak ediyorum. bir nevi doygunluk gibi, süper zeka olduk da mı bu oldu acep?
    0 ...
  16. 25.
  17. freud'a göre farkına vardığımız bilgilerin yer aldığı kısım.
    0 ...
  18. 24.
  19. Bergson'un bellek ve duyu algılayışıyla ilgili ileri sürdüğü kuram tipini, şimdiye kadar yaptığımızdan çok daha ciddi bir biçimde ele alırsak iyi olur. Önerme şudur; Beyin, sinir sistemi ve duyu organlarının işlevi aslında eleyicidir, üretici değil. Her insan, her an kendi başına gelenleri anımsamak ve evrenin heryerinde olan her şeyi algılamak yeteneğine sahiptir. Beyin ve sinir sisteminin işlevi büyük oranda yararsız ve ilgisiz bu bilgi kümesinin her yeri kaplamasından ve kafamızı karıştırmasından bizi korumaktı, bunu doğal olarak her an anımsayacağımız veya algılayacağımız şeylerin çoğunu ve uygulamada yararlı görünenlere özel bir seçimden sonra çok az da olsa yer açarak yapar." Bu kurama göre.; hepimiz potansiyel olarak mümkün olan büyük bilince sahibiz, ancak biyolojik üreyişin selameti için büyük bilinç, beyin ve sinir sisteminin filitrelemesiyle indirgenmiş bilince dönüştürülmektedir. Bu indirgenmiş bilincin içeriğini kavramak için insanoğlu dil gibi sembol sistemleri ve dolaylı felsefeler yaratarak geliştirmiştir. Her birey içine doğduğu dil geleneğiyle; diğer insan deneyimlerinin biriktirilmiş kayıtlarına girebilmesini sağladığı ölçüde yararlanıcı; dil onu indirgenmiş bilincin mümkün olan tek bilinç olduğuna ikna ettiği ve onun gerçeklik duygusunu bozduğu ölçüde kurbandır
    2 ...
  20. 23.
  21. 1.
  22. 22.
  23. Zihnin kendi durumları ve kendi edimleri üzerine sahip olduğu az çok aydınlık bilgi. Bilinç kavramını bu yüzden bilgi kavramıyla sık sık özdeşleştiririz. Özellikle konuşma sırasında yapılan bu özdeşleştirme, bilinçli olmanın bilinçli olmaktan ayrı bir şey olmayışından gelir. Örneğin “görevlerini biliyor” yerine “görevlerinin bilincinde” deyişimiz bundandır. Bilgiyle bilinci birbirinden ayıran, bilincin her durumda doğrudan doğruya bilgi olmasıdır, dolaylı bilgi olmamasıdır. Burada kendi kendinin bilgisiyle başkasının bilgisi ayrımı kendini gösterir. Gerçekte kendiliğinden bilinçle düşünülmüş bilinci birbirinden ayırmak gerekmektedir. Kendiliğinden bilinç, kişinin kendi yaşamından aldığı bütünsel ve dolaysız bilinçtir. Düşünülmüş bilinç öznenin kendi üstüne dönmesiyle, kendini bir nesne olarak belirleyip kendi üstüne kapanmasıyla elde ettiği bilinçtir. Çalışmaya dalmış bir kişi yağmurun başladığına dikkat etmeyebilir ama yağmuru duyar (kendiliğinden bilinç). insan düştüğü belli bir ruh durumunu kavramak üzere dikkatini kendine yöneltebilir (düşünülmüş bilinç). Ancak bazı filozoflar burada belirlenen ayrımın yapılamayacağını öne sürerler, çünkü onlar bilinci yalnız kendi kendinin bilinci olarak değil, başka şeylerin de dolaysız bilinci olarak tanımlamaktadırlar. Felsefe tarihi boyunca birçok filozof bilinç sorusuna kendi çağının koşullarına uygun açıklamalar getirmiştir. Aristoteles için bilinç, insanın tüm iç etkinliklerine yani düşünsel ve duygusal tüm ruh oluşumlarına karşılıktır. Stoacılar bilinci insanın kendi ruhundan aldığı dolaysız sezgi olarak görmüşlerdir. Descartes’ın gözünde bilinç ruhun özüdür, düşüncenin kendisidir. Leibniz’e göre bilinç özün gerçek doğasını ve ruhun özünü bilmemize olanak veren sezgidir. Hume’da bilinç kendimizde sezgisine ulaştığımız seçik olgular çokluğudur. Bilinci hem kendi kendinin hem başka şeylerin doğrudan doğruya bilgisi olarak alan filozofların başında Kant ve Hamilton gelir. Kant’a göre bilinç, öncesel biçime uyarlı bir iç duyumdur, hiçbir zaman varlığın kendisine ulaşamaz. Hamilton’ın görüşü daha değişiktir: Bilinç bir özne-nesne ilişkisi ortaya koyduğuna ve bu iki terim de birbirine bağımlı olduğuna göre tüm bilgiler göreli olacaktır, buna göre varlığa ulaşmak bizim için olanaksızdır. Zaten Hamilton bilincin tanımlanmasına da karşıdır. Şöyle der: “Bilinç tanımlanamaz. Bilincin ne olduğunu biz de tam olarak bilemeyiz. Kendimizi açıkça sezişimizin tanımını da başkalarına bulanıklığa düşmeden veremeyiz. Bunun nedeni basittir: Bilinç her bilginin kökeninde vardır”.

    Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/bilinc/#ixzz2ORgrP9HH
    2 ...
  24. 21.
  25. algının açık olması, uyanık olma durumu.
    3 ...
  26. 20.
  27. 19.
  28. kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalıgı, yaşayan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsü.
    4 ...
  29. 18.
  30. başka bir etkenin oluşturduğudur. en fazla etkinin de anne ve toplum tarafından verildiğini söyleyebiliriz. insanların çok büyük bir çoğunluğu, bilincini toplumsal norm çerçevesinde oluşturuyor.
    2 ...
  31. 17.
  32. jung'a göre; yaşamın ilk dönemlerinde ortaya çıkmaya başlayan sistemdir. çocuğun günlük hayatta seçmeye başlamasıyla sezme, hissetme gibi zihinsel fonksiyonların gelişmesi sağlanır. içe dönüklük ve dışa dönüklük kavramları bu fonksiyonların farklı yönelimleriyle meydana gelir. jung, bilincin bu şekilde farklılaşmasını ferdileşme olarak görür.
    3 ...
  33. 17.
  34. insanın yaratılışı ile meydana gelen şeydir. insandan önce bilinç yoktur, sadece türler vardır. insanoğlu yaratıldıktan sonra bireysel farkındalık yani bilinç başlamıştır.
    2 ...
  35. 16.
  36. bilinç, kocaman ışığı olan bir kılavuzdur.
    2 ...
  37. 15.
  38. öz'e rücu; tactile deney; tevessül kavşağına paralel yüksek grado dağlar -zihnin lycnh'i haklı çıkardığında kokoschka iri bir kahkaha patlatacak çünkü aklın doğusu yok. zerkalo'da ansızın fark edilen kasıtlı bir çekim hatası, gözüne uyku girmiyor: dün biraz ferahlamak için derisini soymuş. giriftmiş, karanlıkmış, marjinalmiş, ..palavra!

    --spoiler--
    reza...
    --spoiler--

    eleştiriyi yarısında kestiğim bir film aklım.
    2 ...
  39. 14.
  40. kişinin kendisi ve cevresi hakkında bilgi sahibi olması,iç ve dış uyarıcıların farkında olmasıdır..baska bir deyisle öteki canlılardan farklı olarak içinde yaşadığımız ortamdan ve kendimizden haberdar olma durumuna bilinc denir..insanın kendi içinde ve dış dünyada olup bitenleri algılama,anlama,tanımlama ve ayırt etme yetisi olarak anlamlandırıldığında farkındalık durumuyla es anlamlıdır..
    biincli olmak,içimizdeki ve cevremizdeki tum uyaranların farkında olduğumuz anlamına gelmez.sürekli olarak çok cesitli uyaranlarla karsılasmamıza karsın bunların buyuk bölumu bilinçli ayırt etme ve algılama esiğinin dışında kalır..
    bilinç pasif ve aktif olarak ikiye ayrılır:pasif bilinc,aktif bilinc..

    pasif bilinc:olagan uyanıklık halıdır.bilinc,bu durumda iken belirli bir anda olup bitenleri algılar.bir sürücünün trafik ışıklarında yesilin sönup sarının yandığını görünce frene basması gerektiğinin farkına varmasında bu tür bilinç soz konusudur.

    aktif bilinc:uyanıklık,etkinlik,uyarıcılara cabuk ve dogru tepki verme durumudur..aktif bilincte olasılıkları degerlendirme,plan kurma,amaca yonelme üzerinde durulmustur..
    2 ...
  41. 13.
  42. tam olarak kavranması mümkün gözükmeyen kavram.bir kişinin bilinçli olup olmadığını şimdi nerdeyiz,bugün günlerden ne,ben kimim gibi sorulardan anlamaya çalışabiliriz.ama bilinci tam olarak ortaya koyamayız.bilinç beyinle ilgili gibi gözükmektedir nitekim beyni etkileyen uyarılar kişide mutluluk veya endişe gibi hisler oluşturabilir.

    Bilincin nörofizyolojisinin tam olarak nasıl olduğu, hatta neden uyuduğumuz veya neden anılarımızın beynimizde biriktiği gibi soruların cevabı hala bilinmiyor.bilinci açıklamada materyalizmin yetersiz olduğu açıktır.bilincin, bilimlerdeki genel yöntemlerle anlaşılmasını ve felsefi analizinin yapılmasını olanaksız kılan bilincin öznel durumudur. Ağrıya, gıdıklanmaya veya renk algısına dair bilinç durumları hep birisinin bilinç durumudur. Bu ise gözlemlenemez ve nesnel araştırma konusu olamaz.bu yüzden bilince sebep olan nöronlardaki elektrik sinyalleri ve beyindeki biyokimyasallar olsalar da, zihindeki deneyimlerimizi bu sinyaller ve biyokimyasallar ile açıklayamayacak bir şekilde yaşarız.öznellikten kaynaklanan duvarın aşılmasını mümkün görmüyorum.bilincin maddeye indirgenmesini de.yapay zeka çalışmaları da kimilerine umut vaad etse de bilincin kötü bi taklitidir.
    bilimin tanrının varlığı ya da yokluğu karşısında elde ettiği veriler bu konuya daha geniş bakmamamıza olanak veriyor.bilinç de bu konuların başında geliyor.
    2 ...
  43. 12.
  44. kişinin düşünce, deneyim ve duygu bütünlüğü.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük