bilmediği bir ülkeye ve dilini bilmediği insanların arasına kaçıp, o ülkenin bilinmeyen sokaklarında kaybolmak istediğidir. hatta giderken, nüfus cüzdanını bir cesedin üzerine bırakıp gitmek bile düşünülebilir. sonrası mı?...
bilindik yerlerin cazibesinin kalmaması, bilindik yerlerin bilindik davranışları sergileyen insanlarla dolu olması, bilindik davranışları sergileyen insanların genelde toplumun artık birçoğunda görülen bencillik bezeleriyle dolu olmalarıdır insanı tetikleyen ve bilindiği gibi gitme isteği uyandıran.
-yeter lan sıkıldım ben bu sidikli sadık muhabbetinden beni kimsenin tanımadığı bilinmeyen bi aleme gidecem tutmayın. cümlesiyle dile getirilmiş istektir.
hiç tanınılmayan bir yere gitme isteğidir. sorumluluklardan, statülerden, sınırlardan, kısıtlanmalardan, olmazlardan, zorundalıklardan bıkmış olmaktır. o yeni bir yerde, bıkkınlık veren gerçek hayatın biraz olsun dışına çıkmak, kısa bir süre de olsa başka biri olmak istemektir.
hayata sifirdan baslama istegidir; bilinmeyen bir yer olmasi gerekmez, yeterince uzakta olsun ama. *
bu arada, gidince ne olacak, orasi da muamma ya. konuyla alakali olaraktan hangisine inanacagimizi da sasirdik:
(bkz: baska bir sehir bulamazsin)
(bkz: burasi gibi degil gidecegim memleket)
"sırrı olmayan bir şeyin çekiciliği de yoktur" hipotezini sonuna dek desteklediği gibi macera tutkunu, araştırmacı, yenilikçi bireylerin davranış biçimi olması muhtemeldir. her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz:
+ aga, dipsiz kuyu diye bişey varmış böle.. kimse dibini görecek kadar eğilemiyomuş
- hadi ya biz belki görürüz olm..ben ekipmanları hazırlıyayım yola çıkarız.. orası soğuk olur şimdi..
daha çok metrapol insanının isyanından sonra doğan uzaklaşma hissidir.yakın arkadaş çevresi, eşe, dosta " olum buralarda çok boğuluyorum, kasabaya yerleşsek süper olur" gibi cümlelerle dert yanılır.nitekim bu tip sözler her zaman olduğu gibi havada kalır ta ki bir başka isyan sonrasına kadar.