--spoiler--
21 gece kendi sesiniz ile kaydedin ve tekrar tekrar uyku öncesi dinleyin, bilinçaltı neye inanırsa sizi o hale getirir:
ben zayıfım.
kolayca istediğim ideal kilomda kalabilirim.
yemekler bana mutluluk verir, zayıf da kalmamı destekler.
her su içişimde arınırım ve zayıflarım.
yemek yemek güzeldir, ben her zaman zayıf olabilirim.
hızlı ve rahatça zayıflıyorum.
kendimi olduğum gibi seviyorum ve kabule geçiyorum.
ben tokum, az yer tok hissederim.
bilinçaltınıza ilk etapta 5-10 kilo için bir zayıflama emri verin, o onayı verince sizi o kiloya getirmek için çalışmaya, elinden geleni yapmaya başlayacak. seni diyetisyene gönderen, rejime sokan, kilonu sorgulatan da zaten bilinçaltı. o nedenle dönüşüm zaten bilinçaltı ile başlamalı.
--spoiler-- **
genelde gizli örgütler tarafından kullanılan mesajlardır. 1960 larda çok deneyleri yapılıyormuş bunun. radyoda çıkan müziklerde. sinemalarda vs. artık fazla yok çok şükür.
bilinçaltını etkilemeyi amaçlayan reklamlara (mesajlara) subliminal advertisment/messages adı verilir. genel olarak bilinçaltına yönelik mesajlar/ reklamlar olarak ifade edebiliriz. bu tip mesajlar üç şekilde uygulanır:
1-reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar yoluyla,
2-gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla,
3-işitsel yollarla.
bu yöntem, bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya kadar varan geniş bir perspektifte kullanılmaktadır. görsel ve işitsel olarak algılanamayan da ziyade bilinçaltı düzeyinde algılanan söz, resim, görüntü ve biçimlerden oluşur.
bilinçli olarak algılayamadığımız hâlde gördüklerimizin pek çoğu bilinçaltımız tarafından algılanır. bunu sağlayan göz çukuru olarak isimlendirilen foveadır. retinanın merkezinde bulunan, çapı sadece yarım milimetre kadar olan bu çukur, yalnız konileri içerir ve net görüntüyü diğer bir deyişle görüş keskinliğini sağlar fovea, retinanın küçük nesneleri ve ayrıntıları ayırt etme yetisinin en yüksek olduğu kısmıdır.
göz çukuru (fovea) bütün görüntüyü ayrıntısıyla alır ve bunu zihne aktarır, zihin bunları depolar, ama biz bunların hepsini bilinçli olarak algılamayız. bunu bir kamera gibi düşünün. kamera, mercek ve diğer mekanizmaları sayesinde kayıt yapar ama sadece kayıt yapar, algılamaz. şu durumda bizim görüp de bilinçli olarak algılayamadığımız her şeyi bilinçaltımız kaydeder.
bilincimiz, duyusal girdileri analiz eder. düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir.
bilinçaltı ise zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya riayetkârdır. bilinçli zihnin aksine sorgulamadan tekrarlı önerileri kabul eder, pekiştirir.
Bilişsel sürece değil ama bilinçaltına hitap eden tüm propaganda ve veriler, bizim davranışlarımıza yön çizen güdüler olarak karşımıza çıkar. zira sıklık arz eden tekrarlar içsel algılarımıza odaklıdır.
1957 senesinde vance packard bu gizli ikna yollarını ele aldığı the hidden persuaders adlı kitabını yayınlar. kitabında, umut, korku, suçluluk ve cinsellikleri üzerine odaklanmış reklâmlar ile insanların ihtiyaçları olmayan malları dahi satın almaya ikna edildiğini tesbit eder.
yine reklamların tüketici davranışları üzerindeki etkilerini araştıran james vicary, 1957 yazında, new jersey, ft lee sinama solonunda picnic adlı filmin gösterimi sırasında (bir şehir efsanesi olarak bildiğimiz) deneyi gereçekleştirir. sinema salonunda projeksiyon makinesinin yanına görüş algısı denemelerinde kullanılan ve çok kısa, anlık süreler ile resim ve harf gösteren bir cihazı (takistoskop) yerleştirir. film süresince her 5 saniyede bir flash şeklinde patlayan reklam mesajlarını ekranda görüntüler. bu mesajlar saniyenin 1/ 3000i kadar kısa bir süre sinema perdesinde göründüğü için hiç kimse fark etmez tabii. az önceki açıklamalardan hatırlayacağız; izleyicilerden hiçbiri bu mesajları bilinçli bir şekilde algılayamamış; şartlı ve sürekli kendilerine aktarılan bu tekrarlamaları büyük bir ihtimâlle bilinçaltına depolamışlardır. gönderilen mesajlar ne miydi? hepimizin tahmin edeceği gibi: coca cola için, acıktınız mı? popcorn yiyin! şeklindedir. sonuç mu? son derece ilginç: popcorn satışı %57.8, coca cola satışı da %18.1 oranında artmış.
uzun süre devam eden bu uygulama 1974de millî iletişim komitesince yasaklanmış olmasına rağmen pek de etkili olamamıştır.
vance packardın tesbiti doğruydu cinsellik ve ölüm gibi arketipe giren mesajlar insan üzerinde çok etkiliydi. c. gustav junga göre arketipler gördüğümüz ya da yaptığımız şeyler üzerinde düzenleyici bir ilke rolünü üstlenir. arketipleri uzaydaki bir kara deliğe benzeten jung sözlerine şöyle devam eder: orada olduğunu yalnızca içine çektiği madde ve ışık sayesinde anlayabilirsiniz. ölüm ve cinsellik tüm insanlığın kollektif bilinçaltıdır; hangi ırk, kültür, din ve mezhepten olursa olsun.
insan beyninde bilinçaltının tepki verdigi iki önemli olay var: doğum ve ölüm. bilinçaltımız bu iki arketipe çok daha fazla tepkili veriyor. bu iki arketipe giren mesajlara daha duyarlı. sex mesajı doğum arketipinde, kill mesajı da ölüm arketipinde karşılanıyor. bu semboller verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde bilinçaltı bunları öncelikli duyumlar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde bu öncelikli depolanan veriler, davranış ve hareketlerimize yön çizebiliyor.
alışverişlerde, satın aldığımız bir ürünü onlarca emsali içinden tercih etmemizin sebebi bu arketipler kullanılarak bilinçaltımızda işlenmiş olan reklâmlar olabilir.
eğer böyle bir gerçeklik ihtimali (ya da gerçek) varsa bir ürünün ve bir görüşün propagandasını yapan kimseler bunu niçin kullanmasın?
bu mesajlar çok açık görsel imajlar olabileceği gibi reklâmın içine gizlice işlenmiş sözcüklerden ve bunları temsil eden rakamlardan da oluşabilir. aşağıda örnek ve resimlerle ele alacağımız bu konu kimimize ikna edici kimimize ise gerçekliği tartışılır gelebilir. neticede böyle bir tartışma var ve pek çok delil de var; deliller yetersiz ve abartılı bulunabilir. ama şu unutulmamalıdır: delilin yokluğu, yokluğun delili değildir.