bilime iman etmiş insanların yapmadığı şeydir. sen bana inançlarını sorgula diyorsun ama sen de pozitif bilimin en doğru bilgi kaynağı olduğunu sorgulamıyorsun. oldu mu şimdi?
mutlak bilginin bilinemiyeceğini sorgulamaktır. ya bildiğimizi sandığımız her şey aslında belirli şartlar içinde geçerliyse, bu bilginin geçerli olmadığı yerler varsa gibi sorular, bu sorgulamanın temelini oluştururlar.
soru sormadan cevap alınamayacağına ve bilimin de cevaplardan oluştuğu kabulüne göre mümkün olan fiildir. fiziki alemde olup bitenlerin sorgulanmadan öğrenilmesi mümkün değildir ve insan da merak duygusundan ötürü bunları öğrenmek isteyecektir. dolayısıyla olması gerekendir "bilimi sorgulamak".
konu hakkında pek bir fikri olmayan insanların yapmaması gereken şeydir. hele televizyondan duyduğu kadar fikri olanları vardır ya, cinnet sebebidir cinnet.
hala "kümülatiftir, tezi sorgulamaktadır" gibi savunmalar gelen eylemdir. ben herhangi bilimsel bir tezin, teorinin sorgulanmasını değil, bilimin kendisini, daha doğrusu en yüce bilgi kaynağı olduğu kanısını sorgulamak gerektiğini söylüyorum.
bilimin bu güne kadar kutsal kitaplar ile geldiğini sananların hezeyanı. bu gibi gereksiz zevatlr bilimin bu günlere sorgulaya sorgulaya ulaştığını bilmez gibi konuşurlar. evet bazen etik açıdan bazen menfaat açısından bilim sorgulanmalıdır. sorgulanmassa buna bilim değil bu über dincilerin yaptıkları gibi dogmatizmin ötesine geçemeyiz. kendileri temporal lob epilepsisi geçirirlerken birde gelirler densiz densiz bilime söverler. bunların tek anladığı memeleri yeni tomurcuklanan sübyanları cennette ... hayal etmektir.
gereksiz midir bilinmez. çünkü bilim, dün söylediği bir bilgiyi bugün yalanlamakta, en basit şeylerde muhalefete düşmektedir. bu iki duruma da en iyi örnekler plüton ve yumurtadır.
hatırlarsanız küçüklükten beri öğrendiğimiz şey "güneş sistemi'nde 9 tane gezegen vardır. en küçüğü plütondur." bilgisiydi ama bugün bu bilim ne öğretiyor bize: plüton aslında bir gezegen bile değil. sistemimizde öyle 8 gezegen var yani.
bir diğeri ise yumurtanın sağlığımıza olumlu veya olumsuz etkisinin daha çok olup olmaması. kimileri "evet, sağlığa zararlıdır.", diğerleri "hayır, aksine, faydalıdır." dedi durdu.
şimdi hal böyleyken, bilimi eleştirmek de yanlış. çünkü böyle yaparsan aslında sen sürekli gelişmekte ve değişmekte olan canlı bir yapıyı eleştirmiş oluyorsun. kısacası, dünkü bilimle şimdiki bilim aynı değil.
eleştirmemek de yanlış. şöyle ki; evrendeki bu muazzam ve muhteşem dengeyi açıklarken daha çelişkiye düşerken, neden bilim adamları "Evrenin bu düzeni için Allah'a/Tanrı'ya ihtiyaç yoktur." cümlesini kurup insanlarda "bir yaratıcının gereksizliği" düşüncesi oluşturmaktadırlar.
durum böyleyken, materyalist,darvinist veya ateist grubuna dahil olanlar neden "bilimin dediğine inanırım. o yüzden dini gereksiz, dogmatik bir yapı olarak görüyorum." der? mesela beğenmediğiniz islam'ın bugünkü kuralları, yapıtaşları, şartları ve gerekleri ile geçmişteki islam'ınkiler aynı.
özet olarak, einstein'in dediği gibi; dinsiz bir ilim kör, ilimsiz bir din topaldır.
bileceksin ki, dinini anlayacaksın, şükredeceksin 'yüce yaradan'a...
Bilimin doğasına uyan eylemdir. Çünkü bilim dogmatik degildir. Sürekli kendini yeniler ve yeni cevapların ortaya çıkması şaşkınlık yaratacak bir mevzu degildir. Elbette 2 çarpı iko dörttür ama doğruluğunun merak edilip test edilmesi kimsenin aforoz edilmesine neden olmaz.
bilim en büyük bilgi kaynağıdır. çünkü bilimsel bilgi, akıl ve gözleme dayanır. akla dayanan bir şeyi reddeden bir kişi hangi akılla başka bir şeyin bilimden daha yüce bir bilgi kaynağı olduğunu savunabilir?
hem felsefik bakış açısıyla hem de bilimsel bakış açısıyla bakılarak bize dayatılan bilimsel öğretilerin doğruluğundan şüphe etmektir. Einstein bunu yapmış ve okuldan atılmıştır. bizim ülkemizde de pek sevilmez.
bilimi sorgulamak ve yanlışlamak, bilimin doğasında zaten vardır. bilim sorgulamak demektir. bilimin yanlışlarının ortaya çıkması için gerekli süre bile sorgulanmıştır.
örneğin, paris'teki pitie-salpetriere hastanesi araştırmacıları, 50 yıl boyunca yayınlanmış hepatir ve sirozla ilgili 500 makaleyi uzmanlardan oluşan bir kurula inceletmişler ve her uzman üyenin inceledikleri yazının, geçerliliğini sürdüren bir gerçek mi, yoksa zaman aşımına uğramış veya çürütülmüş bir metin mi olduğu yönünde bir değerlendirme yapmalarını istemişlerdir. sonuçta, 50 yılda, hepatit ve siroz hakkındaki bilgilerin ömrünün yarısını doldurdukları, yani geçersiz hale geldiklerini tespit etmişlerdir(Kaynak: Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi, sayı 1348).
eski tarihli bilim dergilerine bir göz gezdirdiğinizde, venüs gezegeni için "okyanuslarla kaplı, dünya benzeri bir gezegen, üzerinde hayat olan gezegen" tanımlamalarına rastlayabilirsiniz. ama, venüs gözlem araçları ve yer radar ölçümleri, bu ifadelerin tamamen geçersiz olduğunu, venüs'ün 450 santigrad derecedeki yüzeyinin cehenneme benzediğini kanıtlamışlardır. örnekteki venüs ile ilgili eski bilgilerin yanlışlanma süresi 50 yıl civarındadır.
doğruluğuna kesin gözüyle bakılan gerçeklerin büyük bir çoğunluğunun da bir raf ömrü vardır. bilim dinamiktir ve kendisini de eleştirmeyi ve doğruya ulaşmayı bilir. bazen, önce yanılması onun gerçeklerle bağlantısında bir sorun olduğunu göstermez. eninde sonunda gerçek bilgiye ulaşılır.
nickinde bile zeka pırıltısı yerine saldırı öğeleri bulunan birinin, hakkında konuşmaması gereken bir olgudur. Sen ancak taarruz etmeyi becerebilirsin, böyle zeka isteyen işlerle beynini yorma istersen.