bilim bilinmesi istenilen kadardır

entry10 galeri0
    1.
  1. sonuna kadar doğru önermedir. Bilimin istenildiği kadar sunulduğu gerçeğidir. (not : yazı argo kelimeler içerir)

    Sevgili hüseyin boltlarım , kendini hep sağlıklı kalacak zanneden polliannalarım ;

    Senelerdir anlatmak isteyipde kimsenin bi bok anlamadığı sikindirik bi mevzu var ; kanser/tümör mevzuğu...

    Aslında bu hayatı zenci pipisine çeviren DNA bozulması olayı her an vücudumuzda olmaktadır. Bu hücreler her saniye vücut tarafından yok edilerek kanser veya tümör oluşumu engellenir. Bunu yapan da immun yani bağışıklık sistemimizdir. Dolayısıyla kanser-tümör hücreleri bi cacık yapamadan ölürler. Fakat bu kansorejen maddeler bağışıklık sitemine ciddi zarar verdiğinden ötürü bir süre sonra “bozulma yaşayan” bağışıklık sistemi bozuk DNA yı “gel kanka DNA” diyerek ederek vücutta çoğaltmaya başlar.

    işte bu olay kanser yada tümör olarak hayatımızın orta yerine sıçmakta.

    Şimdi ön bilgilendirmeyi geçtiğimize göre şunu o ışıldayan beyinlerinize şunu fısıldayabilirim ; DNA BOZULMASINI IŞIMA/RADYASYON VE BAĞIŞIKLIK SiSTEMi BOZULMASI DIŞINDA HiÇ BiRŞEY YAPAMAZ!!! (pm'den uyaran doktor arkadaşlara teşekkürler , bir de genetik yatkınlık vardır. fakat bu şekilde oluşan kanserleri ancak 1970-1960 öncesinde görebilirsiniz ve şu an bu durum 1200 kat kadar artmıştır.)

    Yani sizin kansorejen maddeler dediğiniz şeyler aslında direkt olarak kanser yapmamakta , kanseri ciddi manada tetiklemektedir. Örneğin en fazla kansorejen madde içeren şeyler deterjanlardır , sonra şampuan , kozmetik ürünler gelmekte , onun dışında poşetteki besinlerde de var. Zencilerde de sizi kanser edebilecek durumlar söz konusu olabilir. Ama o konu farklı tabii. Dediğim gibi eğer ortamda ışıma/radyasyon yoksa bunlar yüzünden kanser olmanız kazım kartal/tecavüzcü çoşkun/nuri alço ile bir odada kalıp da sağlam çıkmanız gibidir. Yani neredeyse imkansız. Hem 50 - 100 yıl önce nadir hastalık kapsamında olan bu kanser/tümör ne çüküm oldu da çağımızın kafaya tutturanı oldu?

    Şimdi bu ışıma/radyasyon nerden gelmekte biliyor musun? Hafiften aklınız götünüze kaçmaya başlamıştır umarım ben demeden.

    Telefon sinyalleri , GPS sinyalleri , Wireless sinyaller , Tv ve Uydu sinyalleri , Radyo sinyalleri , Elektromagnetik malzemelerin sinyalleri (tv , cep telefonu , notebook vb.) , güneşten gelen radyoaktif ışımalar gibi sinyaller yanısıra DÜNYADA AMACI VE NERDEN GELDiĞi BiLiNMEYEN , iNSAN YAPIMI OLAN 86 ADET GÜÇLÜ SiNYAL DALGALARI vardır.

    Bu sinyallerinde en fazla kanserojen etki yapan beta dalgasında olması ve pratikte hiçbir işe yaramamasına rağmen halen yayında olması ayrı ilgi çekici bir konudur.

    Şimdi olayın diğer boyutuna el atalım ;

    Etrafınızda çok duymuşsunuzdur “karısı/çocuğu/kendisi kanser olunca varını yoğunu sattı gene çare olmadı vefat etti” diyenlerini. Bu piç tıp sektörü kazancının %40’ını kanserli hastalardan sağlamaktadır. Normal bir insanın hayatı boyunca hastalık için harcadığı parayı , kanserli bir hasta 2 ayda harcamaktadır. Bu ciddi gelir kaynağını kimseler yok etmek istemez.(kimselerden kastımı anladın sanırım. Anlamadıysan bsg la burdan sonrasını okuma zaten kodumun malı)

    Bunun dışında nüfus planlaması ve her geçen yıl artan beta dalgalı sinyal sayısı da durumu daha seksi bir hale sokmaktadır. şerefsizler doymuyor ölüye. savaş çıkartırlar , hastalık çıkartırlar olmadı iç karışıklık çıkartırlar. şerefsizlik parayla mı? neyse devam ediyorum ben...

    Şimdi kanser/tümör tedavi yöntemlerine bakalım ;

    Kemoterapi : bağışıklık sisteminin baskılanması/devre dışı bırakılmasıdır. Yani zaten bağışıklık sistemi zayıf olan insanın sistemini dahada sikerterek iyileştirme çabasına girilmesidir. gerçi bağışıklığı kuvvetlendirmek böyle durumlarda hastalığın daha da ateşlenmesine sebebiyet verebileceğinden ötürü bir yerde mantıklıdır. fakat hiçbir şekilde çözüm değildir.

    Radyasyon/Işıma tedavisi : Bu tedavi yöntemine değinmek bile istemiyorum. Keza değinirsem iyi değdirecem. Zaten ışıma yüzünden bu hale gelen hücreleri “yangına körükle gideim belki söner” mantığıyla dalmaktır bu. kısmen işe yarar ama yararından çok zararı vardır. "ölmesinde sürünsün" mantığının ürünüdür.

    Hormonoterapi ve immunoterapi : Hormon ve bağışıklık sistemi düzenlemeye yönelik tedavidir. Bana kalırsa en mantıklı yöntemlerdir.

    Gördüğünüz üzere bazı tedavi yöntemleri sizi gene ölüme götürecektir. Bunların tabii ki mantığı vardır. Uyduramasalar mantığını olmaz zaten. Ama size bir örnek vereyim ; izlediğim BBC’nin NBO’nun yada NationalGeographic firmalarının hazırladığı o milyon dolarlık sikimsonik uzay belgesellerinde bilgilerin %40’ı - %50’si saptırılmıştır. Senelerdir astronomi ile ilgilenen biri olarak bu adamların böyle yapmasının sebebini de açıklayayım ; her bölüm sonunda olayı evrim yada insanın kendi tanrısı olduğu durumuna getirmektedirler. Siz inanmayın ki üstün bir varlığın olduğuna , sağlam bir materyalist olun , çok iyi bir kapitalist olun götümsüzlerim. Haa gerçi inanıp da paranın köpeği olan adam yok mu? inanmayandan bile daha fazla. Onu da kalıbına oturttular sağolsunlar. Aklınızı yerim sizin.

    Neyse konuyu dağıtmayalım. Türkiye şartlarında bu tip hastalıkların araştırmasını yapamazsın zaten. Çünkü sizi kimse siklemez , hatta çok inat ederseniz al aşağı ederler. Peki olamaz mı olmaz mı? Olabilirler de piçlik yaparlarsa olmaz.. "Kaliteli Orman Çocukları"nın firmaları tehtid edip de koskoca TC hükümetinin kendi arabasını ürettirmeme mevzusuna benziyor bu. Zaten Türkiye’de bulunan/keşfedilen ilaç bile yoktur neredeyse. Bu ilaçların neredeyse hepsi yurtdışı menşeilidir. Yani bizim doktorlarımız arasında iyi olanlar yok mu? Tabii ki var ama onlara öğretilenlerde bahaneler/yalanlar arkasında yaslatılmış şeylerdir. Siz gidip jüpiteri görmediğiniz için görenlerin dediklerine inanmak zorundasınız sevgili gözü görmeden kulağı işitesiceler.

    Peki ne yapacaz bu durumda geleceğin ümit vadeden kanserlileri?

    Öncelikle deterjan , şampuan , diş macunu , kozmetikler gibi (pahalıları daha az kansorejen içeriyor zannetmeyin. Asıl onlar en şerefsiz itleri) gibi şeyleri alıp güzel bir seronomi ile çöpe yollayın. O kadar vardiğiniz para göte gelecek. Çekinmeden alayabilirsiniz bile çok zorunuza giderse. Söz küfretmicem. içten bi olay la bi kere. Ama dalga geçebilirim ona söz veremem. Neyse. Bu piçimsi maddeler direk kanser etmese bile çok ciddi kansere zemin hazırlamaktadır.

    Bunun dışında radyoaktif ışıma/elektromagnetik dalga geçirmeyen kumaşlardan kendinize özel penye ve şapka yaptırabilirsiniz. Bunlar genelde gümüş alaşımlı olduğu için pahalıdır ama emin olun kanser yada tümörle karşılaştığınızda çektiğiniz o acının 1 saniyesini çekmemek için zencilere bile verirsiniz , bu durumda paranın lafı olmaz , lafını eden de adam olmaz , piç olur , şerefsiz olur daha niceleri olur.

    Valla ben evimi aynı zamanda faraday kafesi olarak yapacam ilerde. Evde telefon bile çekmeyecek , siz yaparmısınız bilmem ama en sağlam önlem bu aslında.

    Isırgan otu tohumu / saf bal (marketlerdeki ballara bakın , son kullanma yada raf ömrü , açıldıktan sonra bozulma ömrü vb. varsa o saf bal değildir , arayın kasenin arkasındaki numarayı "kimi yiyon la sen pezevenk" deyin. fiyatı önemli değil isterse kilosu 1 trilyon olsun. Çünkü bal bozulmayan tek yiyecektir. 100bin sene geçse gene bozulmaz) ve çörekotu karıştırarak içebilirsiniz.

    Neden bu malzemeler peki amk sen nerden biliyorsun diyenleri duyar gibi oldum şimdiden. Öncelikle sizin o “duyan” kulaklarınızın arkasını deve hörgüçüyle okşarım diyerek açıklıyorum ; Karadenizde çernobile kadar normal boyutlarında , yani 20-30 cm olan ısırgan otu , santral patlamasından sonra 3-4 metreye kadar boyu çıktı , halende bu durumda. Kendim orda yaşıyorum zaten amk. her sene fındık zamanı götüme götüme giriyor sırganlar. Ben bilmiyorum ne var ne yok bu otta ama bi bok olduğu kesin. radyasyon ve ışımadan ötürü oluşan bozukluklara tepki veriyor o götünü yakan ot. Onun dışında saf bal bağışıklık sitemi için en iyisidir zaten bunu kime sorsan söyler.

    Ben "laternatif tıp" destekçisi bir adam değilim , hatta bu alternatif tıpçıların çoğu üçkağıtçı , bi cacıktan habersiz adamlardır. Mal satmak için insanların sağlıklarıyla bile oynayabilecek kadar karacahilleri vardır aralarında. Aman diim dikkat edin.

    Bu arada bunları doktora söylerseniz “yok öyle birşey! O kadar biliyorsanız buyrun kendiniz doktorluk yapın! Biz bilmiyoruz sanki neyin ne olduğunu bana işimi mi öğretiyorsun!” diyecektir azının orta yerine antilop bacağı soktuğumun kibir dolu gavatı.

    keza bazıları ayetleri sorgularken , bilimsel yazıları ayet kabul etmektedir. 1950den günümüze olan süreçte bile bilim %80 oranında gelişti ve değişti. zaten dünya yuvarlak diyen adamın kafasını kesen de bilim adamlarıydı yavrularım. o yüzden pek siklememek lazım.

    Ben de bağışıklık sistemi hastalığı olan alopecia universalis geçirmiş biri olarak şunu diyebilirim ki ; benim hastalığımında çözümü yoktur. Yapısal olarak kanserin tam tersi kodumun hastalığı. Hani kanserde vücutta olmaması gereken hücreleri vücut çoğaltıyor ya , benimkinde de dost hücre olan “kıl” hücrelerini vücudun her yerinde düşman olarak kabul edip yok ediyor. Diğer bağışıklık sistemi hastalıkları gibi bunun da çözümü yok. Yani iki saattir dediğim kanser , aids gibi. Ben kaçak olarak tıp fakültesinde dermatoloji ve immuniloji derslerine girdim , senelerce kendim mücadele ettim. Türkiyenin en iyi doktorları bile “artık geri dönüşü olmaz kesinlikle , bununla yaşamayı öğren” deyip beni psikologa yönlendirdiklerinde "bisiktir git amk malı. sen beni daha tanımıyorsun" diyerekten bu son safhasına geldiğim hastalığı kendi çözümlerimle yendim ve bu konuda birçok kişiye de yardımcı oldum.

    Ama bunu bir doktora dediğimde “öyle birşey olsa bizde bulurduk” demesi veya “bi sende işe yaradı diye herkeste yaramaz” deyip beni geri püskürtme çabası , iyileştirdiğim insanları göstermemle yedirememezlik ve kibir ile bir olup beni kovmaya kadar ilerleyenler piçler olmuştur.

    Dolayısıyla bunları yapmak zorunda kalırsanız eğer (Allah hepinizi böyle şeylerden korusun) sakın bir doktora bunları yapıyorum demeyin. Sizi rencide eder , bağırır çağırır laf eder. Gerçi her etrafınızdaki saçma salak alternatif tıpçılara da yönelmeyin. Onların da size bir faydası olmaz. olayın aslı bu hastalıklara yakalanmamaktır , yakalandıktan sonra iş kötü.

    Hepinize sağlıklı bir ömür diliyorum.

    edit : yukarıda kendi hastalığımla ilgili insanlara yardımcı olurken kesinlikle para almadım , aranızda bu hastalıktan muzdarip olan varsa gene yardımcı olmayı isterim. işte bunlar hep sevap.

    kaynak ; yazı şahsıma aittir. birkaç yerde daha rastlayabilirsiniz internette bu yazıya , onlar da bana aittir.

    edit : hazır yeri gelmişken (bkz: alopecia totalis)

    (bkz: sözlük seviye arttırma ekibi)
    (bkz: ussae)
    14 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. Bahsettiklerine katılmamanın mümkün olmadığı yazarın haklı sözüdür.
    0 ...
  5. 4.
  6. kapitalizm eskiden dini kullanırdı şimdi din etkisini yitirmeye başladığı için bilimi kullanıyor.

    tanım: mücadeleci insan örneği alnı öpülesidir.
    3 ...
  7. 5.
  8. bu herifler bizim yararımıza onların zararına olan bir gerçeği keşfetse söyler miydi?
    hastalık tedavilerinden bahsetmeyeceğim, onlar zaten çoğu kimse tarafından biliniyor.
    hani hastalığı yayıyolar, ardından ilacını muhabbeti.

    mesela zamanda hareket etmeyi bulsalar, bize söylerler mi? burada biz derken bütün dünyayı kastediyorum.
    mesela talkan ve curcan katliamlarının reddedilemeyecek delilleri bulunsa, anlatırlar mı bu millete?
    ya da hadi siktir et arapları.
    sözde ermeni soykırımının olmadığını, öldürülen amcık ağızlıların köylere baskın yapıp kadın, çocuk kimi bulursa öldürdükleri için öldürüldüğünü, geri kalanının da sürgün edilirken uzun yola dayanamayıp öldükleri gerçeğinin reddedilemez kanıtlarını bulsalar, çıkıp da ''yokmuş böyle bi soykırım, çok ayıp etmişiz, sözde ermeni soykırımını kabul edip nobel alan amcıkların nobelini de geri alıyoruz'' derler mi?
    1 ...
  9. 6.
  10. 7.
  11. Öncelikle ben bunu böyle yaptım oldu deyip bilimsel yönteme uymayan yollara halkı teşvik etmek doğru değildir.

    Bilimsel düşünme yöntemine göre olaylara dayanma , tarafsızlık, dogmatizmi reddetme, eleştiriye açık olma, yanılma olasılığı

    Bilimsel Araştırma Yöntemine göre sorunu belirleme , gözlem yapma, hipotez kurma, test etme - teori veya kanunlaştırma sırasıyla gelir.

    Senin olguyu bilimsel olarak incelersek olaylara dayanma (+) , tarafsızlık (-) , dogmatizmi reddetme (+) , eleştiriye açık olma (-) , yanılma olasılığı (- : çünkü kabullenmemişsin )

    Bilimsel araştırma yöntemine göre ise gözlem yapma (+) , hipotez kurma (+), test etme (-) ; teori ve yasa haline getirme zaten negatif.

    gerçekten böyle bir tedavi bulduysan noterden tedavinin sana ait olduğuna dair bir belge düzenleyip, patent için başvurup , istanbul tıp fakültesi DETAM da gerekli testleri yaptırabilirsin .
    0 ...
  12. 8.
  13. kesinlikle doğru bir kanı. tesla'nın öldürülmesi buna işaret. ve avrupa'nın dünyadan gizli saklı projeler yürütmesi de buna dahil.
    2 ...
  14. 9.
  15. ilk olarak elektromanyetik spektruma daha iyi bir şekilde göz atılmalıdır. iyonlaştırıcı radyasyon ile iyonlaştırıcı olmayan radyasyon arasındaki farklar bilinmelidir. hangi dalga boyundaki ışınların dna hücresini bozacak kadar enerji taşıdığı iyi kavranmalıdır.

    litaratürde bu konu hakkında kesin bir bilgi yoktur fakat yeteri kadar enerji taşımayan yani büyük dalga boylu dalgaların insanın sağlığı açısından zararı olmadığına dair çalışmalar mevcuttur.

    radyasyon onkolojide çalışan bir yüksek fizik mühendisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki radyasyon tedavisi (foton, elektron, ülkemizde olmasa da proton) belli başlı kanser tedavilerinde çok iyi sonuçlar vermektedir. palyatif hastalarda kanserin yeri ve evresi zaten çok sakıncalı olduğu için bu tür hastalarda amaç acı çekerek ölümünü engellemektir. bu yüzden kanserin erken tanısı çok ama çok önemlidir.
    1 ...
  16. 10.
  17. haklı bir önermedir.

    bu olayın benzerlerini senelerdir petrol karşıtı , bor ile çalışan arabalar , yenilenebilir ve masrafsız enerji üretimleri , insanları sağlıklı kılmaktan ziyade daha da sağlıksızlaştıran bir yiyecek-içecek sektöründe görebilirisiniz.

    hiçbir insanın aç kalmamasını sağlayabilecek bir kapitalizmin bunu yapmaktan ziyade , gücü elinde bulundurma isteği ile zengin-fakir uçurumunu daha çok açması görülmektedir. bu da paranın insanları ne hale sokabileceğini ve nasıl bir cani olabileceklerinin kanıtıdır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük