20. yuzyilin basindaki bilim adamlarindan bahsediyorsak kadinlarin olmamasi cok normal cunku toplumsal normlar ona goreydi( 50 yil onceki turkiyeyi dusunun). en iyi universitelere bile alinan doktora ogrencisi bir elin parmaklari sayisini gecmiyordu ki bu kontenjani kadinlara ayirsinlar.
eger gunumuze donersek, basligi acana cidden bilim yapan universitelerin sitelerine soyle bi bakmasini oneririm ki "leading science" yapan bir suru kadin gorecektir. (bkz: ada yonath)
ayrica basligi acanin bilim denen seyden anlamadigina kanaat getirebiliriz (en azindan doktorasi olmadigini soyleyebilirim) zira bilim sadece zekayla yapilmaz. motivasyon ve o zekayi "efficient" kullanabilme kabiliyeti gerektirir. ayrica bir bulus zirt diye ortaya cikmaz, bir birikim gerektirir ve bu birikimi kadin erkek herkes saglar, ama son noktayi koyanin ismi duyulur maalesef.
bir de curie sadece polonyum elementini bulmamistir, radyasyonun fiziksel kuramlarini ortaya cikarmistir. 20. yuzyilin basinda, butun "zeki" "erkek" bilim adamlari fizigin temelleri ortaya atarken, 2 nobel alan kadina (chemistry, physics) "polonyumu bulmus, hergun kullaniyoruz zaten" demek cidden gulunc.
bilim insanı olarak düzeltme yaparak yola çıkalım.
sözü edilen tarihe damgasını vurmalar ortaçağdan başlayarak 1900lü yılları da içine katan tarih kesiti ele alınacka olursa kadınlar geri bırakılmıştır.
2000 li yıllara geldiğimizde ise buluşlar tek kişilik veya bir kaç kişilik çekirdek kadrolar yerine makro boyutlarda ekipler tarafından yürütülür. (en büyük örneği devasa büyük hadron çarpıştırıcısı) (bkz: büyük hadron çarpıştırıcısı). bu ekiplerde de hem kadınlar hem erkekler görev alır. (istatistik yapmadım kaçı kadın kaçı erkek)
günümüzde üniversitelerde erkek öğretim üyeleri kadar bayan öğretim üyeleri de görev almaktadır. ve oldukça güzel araştırmaları da vardır. (bilim dediğin nedir ki? bilim insanı dediğin kimdir ki)
edit: çekirdak ne yahu. çekirdek yazacaktım elim sürtmüş. (bkz: )