çocukken izlediği filmlerin etkisinden kurtulamamış insandır.
hani hep öyledir di mi?
uzay mekiği vardır bu mekiğin bilgisayarı kadındır ve kaptanla büyük bir aşk yaşar falan.
uzay gemisinde çalışan birbirinden taş bayan mürettebata ragmen kaptanın gözü bilgisayardan başkasını görmez.
hatta bu işi o kadar abartır ki bir savaşa girdiğinde gemi vurulduğunda ilk önce bilgisayara sorar iyi misin diye. öteki çalışanlar önemli değildir onun gözünde varsa yoksa o şuh sesli bilgisayar.
işte bu tür filmleri izleyen abazan birey bilgisayarla o kadar çok vakit geçirir ki artık kendinden bir parça olarak görür ve ona büyük bir aşk ile bağlanmaya başlar.
mesela bilgisayarından uzak kaldığı her an acaba bilgisayar nasıl şeklinde kendi kendine sorular sorar.
bilgisayarına bir isim bile takmıştır her gün bakımını yapar kendi sağlığından bile daha fazla önem verir bilgisayarına.
teknoloji iyidir ancak bu kadar fazla kaptırmamak gerek gibi he?
yalnız insandır. Hayatta onu mutlu edecek bir meta yoksa, kafasını birkaç saatliğinede olsa dağıtmasını sağlayacak bir meşgalesi yoksa, kitap okumayı sevmiyorsa, kız arkadaşı da yoksa insan ister istemez en yakınındaki bilgisayarına hallenmeye başlıyor. kendimden biliyorum.