bilginin var olması için herhangi bir özneye, herhangi bir inanan grubu tarafından akıl yürütmeyle doğrulanmış bir fikir olmasına ihtiyacı yok.
karekök iki, siz varlığını yadsıyor olsanız da kesirli olmayan bir sayıdır.
pinin ondalıklı açılımı sonsuz sayıda kara delik enerjisi ve tüm evrenin ömrü tüketilse bile hesaplanamaz, tahayyül edilemez ve tahmin edilemez yapıdadır.
hakeza fraktallar da herhangi bir insan inanç seviyesinde değilken, 13.5 milyar sene önce de bugünkü kadar diri ve canlı biçimde mevcuttu!
mandelbrot gibi mühendisler onları tesadüf eseri keşfettiler!
insan aradığının ne olduğunu bilmeden, bulduğunun da ne olduğunu bilmez…
bilgi de iki çeşittir; biri,mevzuu bilmek, diğeri ise o mevzuu nereden öğreneceğini bilmek.
doğru inançtır.
william kingdon clifford'un ''bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır.'' sözü dikkate alınarak doğru inancın doğruluğuna ahlaki bir özellik verildiğinde, yani; doğru inanç, bir önermeye yeterli delile dayanarak inanma olarak tanımlandığında sokrates'ın ''doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan ve edmund gettier'in ''gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgidir.'' tanımına yaptığı itirazdan etkilenmeyen bir ''doğru inanç bilgidir.'' tanımı elde edilir.
1. Hatâbî bilgi: duyular kanalıyla elde edilen ilk bilgilerle yetinmek demektir.
Bu yolu tercih edenler duyu ve hayal gücünün ötesindeki şeyleri idrak edemez ve sadece "yok"derler.
2. Burhânî bilgi: duyu ve hayal gücü ile yetinmeyip aklı çalıştırarak, bilinenden hareketle bilinmeyeni öğrenmeye gayret eder. Aklî kıyas yaparlar.
3. Cedelî (diyalektiğe dayalı, tartışmalı) bilgi: bu düzeydeki kişi sadece gördüğü, hayal ettiği ve duyumsadığı ile yetinmekten ibaret hatâbî bilgi düzeyinin ötesine geçmeyi denemiş, bazı gerçekleri anlamış, ancak elindeki malzemeyi kesin aklî kıyasla destekleyecek bir hâle getirmemiştir.
Bu seviyedekiler, aklî kıyas yapabilecek nitelikte olduğu hâlde ilgilendikleri sahanın gerektirdiği temel bilgilerden ve yöntemi doğru uygulamaktan mahrum kaldıkları için önyargılarını atamamışlar; bu yüzden burhânî bilgi düzeyine erişememişlerdir.