Var olan her şey bir bilgiye sahip. Akıl bu bilgiye ulaşmamızı sağlar ama çok sığ bir şekilde. Bilmediğin her şey hisden ibaret. Hislerin doğru veya yanlış. Her şey zıtlıklardan meydana geliyor. Peki hakikat ne. Her şey olabildiğine sanal. Var mı yok mu ya da her ikisi de mi? Her şey senin neye inandığınla mı alakalı. Sıfır nedir? Hakikat mi inanç mı?
Fiber optik kablolar, iletimi saniyede 300 bin kilometrelik hızla (ışık hızında) gerçekleştirmektedirler.
ve biz bu hızı, saçma sapan videoları hd izlemek için, sosyal medya da saatlerce gezmek, hiç işimize yaramayan yazıları okumak ve aynı zamanda yazmak için kullanıyoruz.
bu tür bilgileri göz ardı ettiğimiz, tanımını bildiğimiz fakat aynı zamanda da bilmediğimiz gerçek.
aklın süzgecinden geçirilmiş ve dedikodulardan arındırılmış veri.
bilimsel olması gerekmektedir. içerisinde mantık barındırmalıdır. aksi takdirde elimizde bilgi değil sadece veri olur ki, bugünün internet çağında veriye ulaşmak kolaydır; bilgiye ulaşmak ise zahmet ister.
“Artık ne bilimsel bilgimiz, ne toplumumuzun anayasası, ne de toplumumuz ile bilgimiz arasındaki bağlantılara ilişkin geleneksel olumlamalar elde edilmiş olarak kabul edilir. Bilgi biçimlerimizin uzlaşımsal ve inşa edilmiş statüsünü keşfettiğimiz ölçüde, bildiğimizin kökeninin gerçeklik değil, kendimiz olduğunu anlamayı başarırız. Tıpkı devlet gibi, bilgi de insan eylemlerinin ürünüdür. Hobbes haklıydı.”