ülkemizde görülen en büyük sorun. mesela bir bakan ihracatı patlattık dediğinde, o ihracat nasıl patladı, kime patladı, kim kazandı gibi soruları aklına getirmeyen, getirse de anlamayan yurdum insanı. önemli olan iyi haberdir ama bu iyi haber için hangi yurdum insanının neresine ne sokulduğunun önemi yoktur.
aslında doğru olmakla beraber özünde elitizm kokan yaklaşımdır.
düşünme eyleminin sadece bilgi birikimi olan insanlara özgü olduğu iddiasıdır.
sokaktaki sıradan vatandaşın yürüyen kütüphane olma durumu olmayabilir bu onun bir bir fikir sahibi olmasına engel değildir ki...hatta aynı vatandaşın daha da öte kendi felsefesi bile vardır.
aynı felsefeyle giderseniz meclise 550 prof atanır ve kabine de teknokratlar ve bürokratlardan oluşur.
demokrasi de bu lafa pek itibar etmez. demokrasi bir sürü tuhaf insanın sırf halk seçtiği için baştacı edildiği bir yönetim şeklidir.
mesela benim yaşadığım yerin vekillerinin çoğu mecliste yazılı bir metne bağlı olmaksızın konuşabilme yeterliliğine sahip değildirler. bu onların vekil olarak bir milyon insanı temsil etmesine engel olmuyor. bilgisi yok ama karar verme yetkisi, temsil etme hakkı ve kırmızı koltuğu var.
tao felsefesidir. bilgi insana sadece mutsuzluk verir. önemli olan zihni boşaltarak aydın bir iç görüye ulaşmaktır. ne mutlu yapabilene. (bkz: bakış acısı)
her ne kadar doğruluk payı olsa da, her yerde zorla kulağımıza zerkedilmesi ve gözümüze sıkılmasından ötürü anlamını yitirmiş ve tiksinti getirmiş ifade.
bir kez daha karşılaşırsam kesin kusucam.
yeter ulan, herkes meğer ne kadar bilgi sahibiymiş de ne kadar çok fikir sahibi diğerleri varmış memlekette.
tencere dibin kara, seninki sanki süt beyaz anasını satiim.
zaten herkes söyleyince bütün giritliler yalancıdır gibi paradoksal bir hal alıyor.
öğğğğk... hah, oldu işte. tamam, dağılın şimdi, sebastian, sen kal.