tasavvufta; vahdet sırrına vakıf olan kişinin bu sırrı alenen kimseye söylememesi, söylese bile içerisine kişisel ifadeler katabileceğinden dinleyenin anlamayacağı anlamında kullanılır.
seyri suluk'a girmiş taliplerin en az iki yıl süreyle tuttukları "söz orucu"nu açıklar. onun bildiği ustasının malumudur zaten. başkasına ışık tutma sorumluluğu yoktur. önce kendi içini görmeli, bildiğinden emin olma kibirinden sıyrılmalıdır.
ve elbette aslı şunu söyler: aktarılmış bilgi sadece malumattır (information), gerçek bilgi içinde bulduğundur (knowledge).
yolu bir tekkeye düşmemiş, doğuştan aydınlık bazı atalarımızın özetlediği üzere "sokma akıl yedi adım gider", söylemek de ancak kibire işaret eder. (ben yazarım ama; hem inisiyasyon kim, ben kim?)
Ben ki Aşkın Elif Halindeyim...
biter gecem bitmez
Ben ki kendimden seni gizlerim.
Sabah olur kıyametim başlar,
Ben ki Aşkin Elif Halindeyim...
Yaşanır ancak, söze gelmez,
Bilen söylemez, söyleyen bilmez...
Yusuf gibi kuyular içindeyim,
Bulan almaz alan anlamaz.
Sorular geçer ellerimden,
Ben ki Aşkın Elif Halindeyim...
Yaşanır ancak, söze gelmez,
Bilen söylemez, söyleyen bilme.
murat çelik.
çok karşılaşılan bir durumdur aslında. bilen söylemez çünkü ağırlığını bilir. belki de bildiğini sukuneti ile anlatmaya çalışır. bilmeyen ise hemen atlar. bu şekilde kendini küçük düşürür.
bir adam, deniz kızı gördüğünü söyler ve sarı saçlarını, berrak gözlerini uzun uzun tasvir edermiş.
Bir gün gerçekten bir deniz kızı görmüş ve o günden sonra hiç bir şey söylememiş.