(bkz: #7240577) no'lu entrymin not kısmına layık görülen kişidir.
kendisi, duygu sömürüsü yaparak hiç bulunmayan yeteneği ile finale çıkmıştır bu yarışmaya. kusura bakmayın ama o sihirbaz çocuğun elendiği bir yarışmada bilal göregen gibi ne yeteneğe sahip olduğu bir adam üst tura çıkıyorsa sokayım böyle milletin içine ben. eğer ki ece isimli küçük kız olağanüstü sesiyle şahane bir şarkı seslendirip elenirken, berbat sesiyle ne idüğü belirsiz müzik yapan biri yalnızca "kör" olduğu için üst tura çıkıyorsa içine dışına sıçayım böyle oy atanların ben.
bu ne arkadaş? bu ülkedeki duygu sömürüsü olayı ne zaman kalkacak? ne zaman kurtulacaz şu arabesk sevdamızdan?
dediğim gibi insanların emeğini, hakkını yemiştir yaptığı duygu sömürüsüyle. büyük ihtimalle birinci de olacaktır.
Yetenek Sizsiniz ilk yarı finalinin sms birincisi. Kendisinden çok daha yetenekli insanları geride bıraktı. Ve biz milletçe engelli insanlara sosyal hayatta vermediğimiz önemi bir yarışma programında vererek kendimizi akladık. Ama birçok kişinin hakkı yendi. Tamam yetenekli bir arkadaşımız ama Ece Ata'yı eleyecek kadar değil. Bu program da popstar yarışmalarına dönmeye başladı. Yine yetenek değil acıklı hikayeler yarışıyor. Bu da bizim eserimiz, hak yiyoruz.
bence gayet güzel, özgün bir iş başarmış yarışmacı, beğenmeyenlere gelince
(bkz: sen git serdar ortaç dinle)
eit: serdar ortaç hayranları epey fazlaymış lndcasdsfsfv
bu kadar şey yazılmış, "ay bence acıdılarda aldılar ya, sözler hiç olmamış ya, şımarık bence" bilmem ne diye entryler girilmiş. kimsecikler hiçbişeyi beğenmemiş. beğenmeyenlerde sanırım bilal göregen isimli vatandaşımızın ruhaniyetini ve yaşamını kendi yaşamı çerçevesinde değerlendirip ona göre yorumlar yapmışlar.
1. si bu kardeşimiz hataydan gelmiş. hatay kültürel olarak istanbuldan ankaradan izmirden afyondan şurdan burdan çok farklı bir memlekettir. arabik bir şehrimizdir. dolayısıyla bu kardeşimizin çıkıp orda gayet cool bi şekilde, istanbul beyefendisi gibi veya şimdiki tiki gençlik gibi dolaya dolaya konuşup, vivaldi çalmasını beklemiyorsunuz değil mi? kültür, yetiştirilme bunlar insanın müzik zevkini yönlendiren etkenlerdir.
2. si kendisi doğuştan görme engelli. var mı aramızda görme engelli? yok. peki var mı aramızda onun gösterdiği medeni cesareti gösterebilecek kişi? yok. hepimiz burda oturmuş ekran başında tıkı tıkı bişeyler yazıyoruz. çoğu zaman bağıra bağıra söyleyemediğimiz şeyleri gerien gerine ancak buradan yazabiliyoruz. ama bu kardeşimiz kalkmış gelmiş oraya kendisinde gördüğü yeteneği paylaşıyor.
bu da onun ne kadar hayat dolu, yaşama sevinciyle dolu olduğunu gösterir. tebrik ederim. doğuştan görme engelli olupda hayata küsmemek bana göre hayattaki en zor şeylerden birisi.
ama yok sevgili yazarlar, bizim ülkede böyle. görme engelli birisi biraz başkalarına övgü yağdırsın, gülümsesin, gülsün, espri yapsın biraz fazla konuşsun şımarık diye yaftalanır konulur bi kenara. içine kapanıksan, hayata küsmüşsen engelinden ötürü, kıymetlisin o zaman, "ah canım ya, vah canım ya" sındır.
sadede gelince; beğenmeyebilirsiniz ama bence özgün bişeyler yapmış. ajdara hiç kimse "ya şımarık herif ya resmen acıyo herkes ona" bilmem ne diyen daha duymadım. bu vatandaş neden birden yarı yarıya dışlandı küt diye. onun yaşadığı hayatın zorluklarının binde birini yaşamıyoruz çoğumuz. kendince bişeyler yapmaya çalışmış, hayata küsüp oturmamış eğlenmesine bakıyor bu vatandaş. siz de biraz şu entel kuntiliğinizi bi kenara bırakıp eğlenmenize bakın. kastırmayın bu kadar.
dedigim gibi hala ısrarlıyım. ne yani şimdi darbuka saz yapıldı şimdi sıra rap yapmakta mı ? asıl kırıcı olan nokta bu şekilde kullanılması degilmidir. metin şentürk vardı hani sex partisine ismi karışınca öldü mü kaldı mı belirsiz olan kişi. acındırarak birşeyler yapmak yakışmıyor artık.
şimdi atv'de, kanalın seyirci kitlesinin flash tv seyirci kitlesine dönüşmesine oldukça yardımcı olan bir program var; çocukları toplamışlar, "biz onları yarıştırmıyoruz," gibi kisvelerin altında herbirini de çok başarılı bir şekilde kullanıyorlar. mesela fındıkkurdu lakaplı henüz ahlaken batılı magazin kadınları kadar düşmemiş ama en az onlar kadar kendini ve sevimliliğini ve başkalarının kendisine olan sevgisini kullanmayı öğrenmiş kızdan nefret eden benlik arayışındaki liseli gençlik de bu programa kilitleniyor, "ay ne şeker" kadınları ve "gençler gençler"ci hakkı devrim türevi ağabeyler, amcalar da. "pırıl pırıl çocuklar, konservatuvar falan filan," derken adamlar orda çocukları henüz sınıf atlayamamış türk tvciliği elverdiğince kullanıyorlar. evet, çocukların yetenekleri var, buna itirazımız yok; ama, bu terim tam karşılamasa bile, her gün gerek reklamlarda gerek programlarda bu tür çocuk fetişizmleriyle karşılaşıyoruz. aynı şekilde bebek maması veya bebek bezi bilmemne reklamları dışındaki reklamlarda, mesela bir ısıtıcı reklamında da bebekler kullanılıyor. kullanan memnun kullandıran memnun; ama ben nereye geleceğim?
bu sözlüğü okuyan, biu sözlükte yazan birçok kişi slumdog millionaire'i izledi; hatırlarsanız, çocuklarımızı yaşadıkları çöplükten iki koka-kolayla birlikte alıp götüren ve eminim çoğunuzun da -sonra- içinizden her türlü küfrü sayıp döktüğü adam bu çocukları kendi çıkarları için kullanmayı amaçlıyor. ama ona sadece "çocuk halleri", yani masumiyet/temizlik yetmiyor, çocukların iyi şarkı söylemeleri de - daha fazlasını istiyor, ve onların gözlerini kör ediyor/etmeye çalışıyor: yani özürlülük faktörü/fetişizmi.
peki, biliyoruz, yetenek sizsiniz türkiye'de veya bir şarkısın sen'de çocukların veya saf görünümlü insanların sağlıkları, işler haldeki uzuvları bile istene bozulmuyor; olsa olsa psikolojileri/patolojileri değiştiriliyor ama onu da bilinçsizce gerçekleştiriyorlar yapanlar. her neyse, diyeceğim şu, eğer slumdog millionaire'deki o adam çocukları kör etmeye çalışmadan onları şarkı söylemeye yollasaydı ve döndüklerinde onların kendi yetenekleri/şarkı söyleme becerileri sayesinde kazandıkları paraları kendi cebine atsaydı, ona yine sövmez miydik? baba baba söverdik baba. peki, bu takdirle takip ettiğimiz televizyon şovlarında yapılanların farkı ne? daha güzel bi sahne - kanalizasyon değil de, ne biliyim, arı stüdyoları. hadi gelin, sokağa inelim ve soralım, "sergilenen tiyatro mu daha önemlidir, yoksa dekor mu?" evet, dekor da tiyatronun bir parçasıdır mutlaka, ama bizim içselliğe önem veren, her fırsatta "dış görünüş benim için geri planda bikbikbik," öten sevgililerimiz, tiyatronun içeriğinin öneminden dem vuracaklardır mutlaka - içleri öyle olmasa bile belki de.
işte bu arkadaşımız şimdilik bu tarz ahlaklı görünen ekran fetişistlerimizin son ürünü gibi görünüyor.
ilk turu geçirdiklerinde, biraz anlam verilirdi. ilk turda güzel bir şov sergilemiş insandı. ama daha sonraki tura geçirmelerinde, tamamen acıtasyonun ağır bastığını düşünüyorum. yeteneği olabilir; ama elenen insanlardan daha fazla yeteneğinin olduğu konusunda emin değilim.
acun, hülya ve ali'nin keşfettiği zaman rusların difüzyonu keşfetmiş olduğu an kadar sevindikleri ve keşfettikten sonra amerikanın japonyaya atmış olduğu atom bombasına üzüldüklerı kadar üzüldükleri kendi şahsına münhasır öyle höbelek bişey...
tamam görme engelli olabilir ama söylücem bugün farkettim bu adam ünlü olabilmek için yalakalık yapıyor. bugün kü haberlerde gördüm tayyip beye baba emine yede ana diyor pes doğrusu. yok ben tayyiple mutlu oldum filan gibi laflar söylüyor tamam çık oraya şarkını söylede niye yalakalık yapıyorsun kardeşim. nihat doğan bile tayyip e baba diyecek kadar küçülmedi. pes valla pes.
çok eski zamanlarda (peygamberler devrinde yanılmıyorsam), hadis* bu ya!
bir yaz günü, sıcacık bir hava , çocuklar cıvıl cıvıl, neşeyle koşturup oynuyorlar.
10-12 yaşlarında bir çocuk gözleri görmediği için bir duvar dibinde oturmuş sadece neşeyle oynayan çocukların seslerini dinlemekte boynu bükük.. yanıbaşında orta yaşlı bir adamcağız çocuğun haline üzülür ve allaha yakarır;
- ey herşeye kadir olan allahım! neden bu çocuğun gözlerini kör ettin, neden o da diğer çocuklar gibi koşup oynayamıyor ya rab! der.
adamcağızın bu içten yakarışına yüce allah kayıtsız kalmaz ve çocuğun gözlerini açar. gözleri açılan çocuk bu ani değişimle ne yapacağını bilmez ve ani bir refleksle yerden kocaman bir taş parçası alır ve yanıbaşında kendisi için üzülen o adamcağızın kafasına tüm gücüyle vurur ve adamın başını kanlar içinde bırakır. adam ellerini allaha açar ve der ki;
-ya rabbim senin adaletine sual olmaz, sen kime neyi verip kimden ne alacağını elbet iyi bilirsin.
bu hadis(!) bilal göregen'e gitsin.
televizyonda ilk gördüğüm an da bile sevmemiştim ne kendisini ne şarkı(!)sını.
eğer gözleri görseymiş "tayyip babam, dna testi istiyorum" da dermiş bu yalaka.
edit: karakter sahibi ve adam gibi adam olan, görme engelli kardeşlerimizin arkadaşlarımızın, bilal göregen karaktersizliğindeki insan kategorisinde olmadığını yazmak gereğini duymamakla beraber bu edit anlama özürlüler içindir.
Duygu sömürüsü yaparak oy toplayan itici kişidir.Rap yaptığını sanmaktadır fakat 10 yaşındaki kardeşim freestyle(doğaçlama) yapsa daha güzel söz yazar.
kendisinden hiç haz etmemekle birlikte yaptıklarını yiyip sazan gibi atlayanları hayretle karşıladığımdır. yani bunun neresi yetenek arkadaş kontorü olanlar arasın lan kaç enstruman sesiyle ne resitaller verdiğimi görsün.