tamam görme engelli olabilir ama söylücem bugün farkettim bu adam ünlü olabilmek için yalakalık yapıyor. bugün kü haberlerde gördüm tayyip beye baba emine yede ana diyor pes doğrusu. yok ben tayyiple mutlu oldum filan gibi laflar söylüyor tamam çık oraya şarkını söylede niye yalakalık yapıyorsun kardeşim. nihat doğan bile tayyip e baba diyecek kadar küçülmedi. pes valla pes.
acun, hülya ve ali'nin keşfettiği zaman rusların difüzyonu keşfetmiş olduğu an kadar sevindikleri ve keşfettikten sonra amerikanın japonyaya atmış olduğu atom bombasına üzüldüklerı kadar üzüldükleri kendi şahsına münhasır öyle höbelek bişey...
ilk turu geçirdiklerinde, biraz anlam verilirdi. ilk turda güzel bir şov sergilemiş insandı. ama daha sonraki tura geçirmelerinde, tamamen acıtasyonun ağır bastığını düşünüyorum. yeteneği olabilir; ama elenen insanlardan daha fazla yeteneğinin olduğu konusunda emin değilim.
şimdi atv'de, kanalın seyirci kitlesinin flash tv seyirci kitlesine dönüşmesine oldukça yardımcı olan bir program var; çocukları toplamışlar, "biz onları yarıştırmıyoruz," gibi kisvelerin altında herbirini de çok başarılı bir şekilde kullanıyorlar. mesela fındıkkurdu lakaplı henüz ahlaken batılı magazin kadınları kadar düşmemiş ama en az onlar kadar kendini ve sevimliliğini ve başkalarının kendisine olan sevgisini kullanmayı öğrenmiş kızdan nefret eden benlik arayışındaki liseli gençlik de bu programa kilitleniyor, "ay ne şeker" kadınları ve "gençler gençler"ci hakkı devrim türevi ağabeyler, amcalar da. "pırıl pırıl çocuklar, konservatuvar falan filan," derken adamlar orda çocukları henüz sınıf atlayamamış türk tvciliği elverdiğince kullanıyorlar. evet, çocukların yetenekleri var, buna itirazımız yok; ama, bu terim tam karşılamasa bile, her gün gerek reklamlarda gerek programlarda bu tür çocuk fetişizmleriyle karşılaşıyoruz. aynı şekilde bebek maması veya bebek bezi bilmemne reklamları dışındaki reklamlarda, mesela bir ısıtıcı reklamında da bebekler kullanılıyor. kullanan memnun kullandıran memnun; ama ben nereye geleceğim?
bu sözlüğü okuyan, biu sözlükte yazan birçok kişi slumdog millionaire'i izledi; hatırlarsanız, çocuklarımızı yaşadıkları çöplükten iki koka-kolayla birlikte alıp götüren ve eminim çoğunuzun da -sonra- içinizden her türlü küfrü sayıp döktüğü adam bu çocukları kendi çıkarları için kullanmayı amaçlıyor. ama ona sadece "çocuk halleri", yani masumiyet/temizlik yetmiyor, çocukların iyi şarkı söylemeleri de - daha fazlasını istiyor, ve onların gözlerini kör ediyor/etmeye çalışıyor: yani özürlülük faktörü/fetişizmi.
peki, biliyoruz, yetenek sizsiniz türkiye'de veya bir şarkısın sen'de çocukların veya saf görünümlü insanların sağlıkları, işler haldeki uzuvları bile istene bozulmuyor; olsa olsa psikolojileri/patolojileri değiştiriliyor ama onu da bilinçsizce gerçekleştiriyorlar yapanlar. her neyse, diyeceğim şu, eğer slumdog millionaire'deki o adam çocukları kör etmeye çalışmadan onları şarkı söylemeye yollasaydı ve döndüklerinde onların kendi yetenekleri/şarkı söyleme becerileri sayesinde kazandıkları paraları kendi cebine atsaydı, ona yine sövmez miydik? baba baba söverdik baba. peki, bu takdirle takip ettiğimiz televizyon şovlarında yapılanların farkı ne? daha güzel bi sahne - kanalizasyon değil de, ne biliyim, arı stüdyoları. hadi gelin, sokağa inelim ve soralım, "sergilenen tiyatro mu daha önemlidir, yoksa dekor mu?" evet, dekor da tiyatronun bir parçasıdır mutlaka, ama bizim içselliğe önem veren, her fırsatta "dış görünüş benim için geri planda bikbikbik," öten sevgililerimiz, tiyatronun içeriğinin öneminden dem vuracaklardır mutlaka - içleri öyle olmasa bile belki de.
işte bu arkadaşımız şimdilik bu tarz ahlaklı görünen ekran fetişistlerimizin son ürünü gibi görünüyor.
dedigim gibi hala ısrarlıyım. ne yani şimdi darbuka saz yapıldı şimdi sıra rap yapmakta mı ? asıl kırıcı olan nokta bu şekilde kullanılması degilmidir. metin şentürk vardı hani sex partisine ismi karışınca öldü mü kaldı mı belirsiz olan kişi. acındırarak birşeyler yapmak yakışmıyor artık.
bu kadar şey yazılmış, "ay bence acıdılarda aldılar ya, sözler hiç olmamış ya, şımarık bence" bilmem ne diye entryler girilmiş. kimsecikler hiçbişeyi beğenmemiş. beğenmeyenlerde sanırım bilal göregen isimli vatandaşımızın ruhaniyetini ve yaşamını kendi yaşamı çerçevesinde değerlendirip ona göre yorumlar yapmışlar.
1. si bu kardeşimiz hataydan gelmiş. hatay kültürel olarak istanbuldan ankaradan izmirden afyondan şurdan burdan çok farklı bir memlekettir. arabik bir şehrimizdir. dolayısıyla bu kardeşimizin çıkıp orda gayet cool bi şekilde, istanbul beyefendisi gibi veya şimdiki tiki gençlik gibi dolaya dolaya konuşup, vivaldi çalmasını beklemiyorsunuz değil mi? kültür, yetiştirilme bunlar insanın müzik zevkini yönlendiren etkenlerdir.
2. si kendisi doğuştan görme engelli. var mı aramızda görme engelli? yok. peki var mı aramızda onun gösterdiği medeni cesareti gösterebilecek kişi? yok. hepimiz burda oturmuş ekran başında tıkı tıkı bişeyler yazıyoruz. çoğu zaman bağıra bağıra söyleyemediğimiz şeyleri gerien gerine ancak buradan yazabiliyoruz. ama bu kardeşimiz kalkmış gelmiş oraya kendisinde gördüğü yeteneği paylaşıyor.
bu da onun ne kadar hayat dolu, yaşama sevinciyle dolu olduğunu gösterir. tebrik ederim. doğuştan görme engelli olupda hayata küsmemek bana göre hayattaki en zor şeylerden birisi.
ama yok sevgili yazarlar, bizim ülkede böyle. görme engelli birisi biraz başkalarına övgü yağdırsın, gülümsesin, gülsün, espri yapsın biraz fazla konuşsun şımarık diye yaftalanır konulur bi kenara. içine kapanıksan, hayata küsmüşsen engelinden ötürü, kıymetlisin o zaman, "ah canım ya, vah canım ya" sındır.
sadede gelince; beğenmeyebilirsiniz ama bence özgün bişeyler yapmış. ajdara hiç kimse "ya şımarık herif ya resmen acıyo herkes ona" bilmem ne diyen daha duymadım. bu vatandaş neden birden yarı yarıya dışlandı küt diye. onun yaşadığı hayatın zorluklarının binde birini yaşamıyoruz çoğumuz. kendince bişeyler yapmaya çalışmış, hayata küsüp oturmamış eğlenmesine bakıyor bu vatandaş. siz de biraz şu entel kuntiliğinizi bi kenara bırakıp eğlenmenize bakın. kastırmayın bu kadar.
bence gayet güzel, özgün bir iş başarmış yarışmacı, beğenmeyenlere gelince
(bkz: sen git serdar ortaç dinle)
eit: serdar ortaç hayranları epey fazlaymış lndcasdsfsfv
Yetenek Sizsiniz ilk yarı finalinin sms birincisi. Kendisinden çok daha yetenekli insanları geride bıraktı. Ve biz milletçe engelli insanlara sosyal hayatta vermediğimiz önemi bir yarışma programında vererek kendimizi akladık. Ama birçok kişinin hakkı yendi. Tamam yetenekli bir arkadaşımız ama Ece Ata'yı eleyecek kadar değil. Bu program da popstar yarışmalarına dönmeye başladı. Yine yetenek değil acıklı hikayeler yarışıyor. Bu da bizim eserimiz, hak yiyoruz.
(bkz: #7240577) no'lu entrymin not kısmına layık görülen kişidir.
kendisi, duygu sömürüsü yaparak hiç bulunmayan yeteneği ile finale çıkmıştır bu yarışmaya. kusura bakmayın ama o sihirbaz çocuğun elendiği bir yarışmada bilal göregen gibi ne yeteneğe sahip olduğu bir adam üst tura çıkıyorsa sokayım böyle milletin içine ben. eğer ki ece isimli küçük kız olağanüstü sesiyle şahane bir şarkı seslendirip elenirken, berbat sesiyle ne idüğü belirsiz müzik yapan biri yalnızca "kör" olduğu için üst tura çıkıyorsa içine dışına sıçayım böyle oy atanların ben.
bu ne arkadaş? bu ülkedeki duygu sömürüsü olayı ne zaman kalkacak? ne zaman kurtulacaz şu arabesk sevdamızdan?
dediğim gibi insanların emeğini, hakkını yemiştir yaptığı duygu sömürüsüyle. büyük ihtimalle birinci de olacaktır.
finaldeki performansi ilkine gore daha kotu olan yarismaci. o kadar oyu nasil aldi anlayamadim. egri oturup dogru konusalim ondan cooook daha iyi olan yarismacilar vardi.
sevemiyorum hacı ben böyle şeyleri. bilal göregen ülke tv'de bir programa çıkıyordu yanılmıyorsam "sıradışı" adında. orda da aynen böyle şarkı söylüyordu darbukasıyla. ben 2 saat boyunca yerimden kımıldamayıp kendisini hayranlıkla izlediğimi hatırlıyorum. hatta etraftakilere "ülke tv'yi açın lan herif harika" diye mesajlar da atıyordum. ancak kendisini tesadüf eseri bu yarışmada görünce ne yalan söyliyim üzüldüm.
popstar'da serkül vardı hatırlarsanız. fiziksel olarak bir sakatlığı vardı. sesi harikaydı ancak. ne var ki ben kendisinin bu fiziksel engelinin yeteneğinden öne çıkmasıyla birlikte kendisine antipatiyle bakmaya başlamıştım.elenince oldukça sevindiğimi hatırlarım.
daha sonra var mısın yok musun'da görme engeli olan enver vardı. kendisine yine bu durumdan ötürü ayrı bir sevgi beslendi, fazlaca popüler oldu kendisi. hatta show tv'de sabah programı yapıyordu nergis kumbasarla yanlış hatırlamıyorsam. sonra ne olduysa gündemden yok oldu kendisi.
şimdi de bilal göregen. muhtemelen birinci falan olacak kendisi. neden? çünkü görme engelli. tamam. harika bir yeteneği var. ancak bu yeteneğin ben sahip olduğu engelle birlikte harmanlandığını düşünüyorum. yani gözlerinde bir engel olmasa ancak aynı performansı sergilese. 2 hayır,1 evet ile evinin yolunu tutardı kendisi. neticede sahip olduğu yetenek, ağzıyla farklı sesler çıkartıp güzelce şarkı söylemesi ayrıca darbukayı iyi çalması. görmemesinin bu yeteneği yüce kıldığını düşünmüyorum.
kısacası bilal göregen'in birinci olmasını hiç istemiyorum bu programda. çünkü gittikçe bana antipatik gelmeye başlayacak elimde olmadan. keşke ülke tv'de çalmaya devam etseydin hocam.
türk milletini iyi çözmüş, bunuda dibine kadar kullanan akıllı lakin yeteneksiz adam. hangi yarışmada olursa olsun engelli, bi şekilde ihtiyaç sahibi, ağlayan zırlayan görse oyu basar, yolda şarkı söyleyenlere ise zahmet edip bir kuruş vermez, bunu bilen bilal kardeşimizde iki şarkı söyledi, allahına kurban dedi ki onu bende yapabiliyorum, bilal den tek eksiğim görebilmek şu an için, sempatik geldi belki, ama en önemlisi bu millet müslümandır, allah diyene bayılır (bkz: akp), bilalde bundan yararlandı ve iki lafından birinde allah dedi ve aldı götürdü. yarışmanın birincisi olacak olan kişi.
(bkz: hasbinallah)
sanırım kör olmasaydı evinde çekirdek çitleyip evinde yetenek sizsiniz türkiye'yi izleyip "ah ulan keşke seçseydiler beni" diyor olacaktı. bir insanın fiziksel engelini böyle iğrenç bir şekilde kullanması berbat bişey. ayrıca sesi güzel değil. çıkardığı salak salak sesler ve söylediği şarkılar berbat. mecidiyeköy, taksim gibi metro istasyonlarında çok daha iyi sanatçılar var.
jürinin acıma duygusu sayesinde tur atlayan kör kişi. gıcık değil bence, gıcık ötesi. sinir bozmaktan başka bir işe yaradığını görmedim. sesi de hiç o kadar iyi değildir. bizim sokaktaki kör çingene daha iyi amk ..