yine levent metro çıkışında yürüyen merdivende sol taraftan hızla yukarı çıktığım bir gün. aynı zamanda telefon çekmeye başlamış diye acele ile bir gözüm telefonda tırmanıyorum yukarı doğru. ne de olsa sol taraf akıyor yahu. sonra kütttt (!) bir engel, ardından gelen çığlık sesleri etrafa saçılan mavi, küçük tanımlayamadığım şeyler.
kafayı bir kaldırdım bik bik. aysel işte bizim. bilen bilir.
yere bir baktım şirinler.
bir tanesi ceketimin yakasından enseme yapışır gibi kalmış, ıslaklığını da hissediyorum. belli ki tam o an ağzından fırlamış ıyyyy iğrenç aklıma geldikçe kafamı çamaşır makinesine sokasım geliyor zaten.
sanarsın bana yozgat'ın köyünden, bayburt'un yaylasından gelmiş. yahu istanbul'da metro yürüyen merdivenlerinde sol tarafta durup candy crush oynamak nedir he nedir !
küt diye toslarlar adama, sonra adam da mağdur olur gecikir sizin gibiler yüzünden işte !
bağırdım çağırdım rencide ettim bunu. bütün metro işi gücü bıraktı beni omuzlara aldı. ama nasıl bir coşku var. gençlik marşları yeri göğü inletiyor, tüm plaza hatunları beyefendileri hazır ol pozisyonuna geçmiş çanakkale içinde aynalı çarşı söylüyor ardından..
bu zırlıyor o hengamede tabii. donmuş kalmış. linç girişiminde de bulunmuşlar söylediğine göre de ben araya hey onbeşli türküsünü sıkıştırdığım için dikkatleri dağılmış da öyle kurtulmuş.
neyse akşamına beni aradı gecenin bir yarısı. nasıl mağrur nasıl mahur göreceksin. hatasını kabul ediyor o konuda mütabıkız fakat jelibonlara ağlıyor.. son parasıyla almış o jelibonu. idareli olarak yiyormuş, üç gün daha jelibon alacak parası yokmuş. her gün 75 gram jelibon tüketmezse hasta oluyomuş, yataklara düşüyomuş falan. önce inanmadım. sonra hıçkırıkları gelmeye başlayınca dayanamadım ben tabii.
ehh şimdi insanların ortasında biraz şov gibi olacak ama;
Bana Buca da kokoreç ısmarlayacaktı ay geçti yıl geçti bırak kokoreçi soğan ekmek bile göremedik. Dobloyu da sürdürmedi. Böyle mi oluyordu yani. Gözlerim doldu bak gece gece.