Küçükken büyümeyi istemeyi, büyüyünce de tekrar çocuk olmayı istemeyi anlatan film. Tek eleştirim filmin sonunda kadının çocuk olmayı reddetmesi olur, 8/10 verebilirdim öyle bitseydi ama bu sonla 7/10 iyidir. Elizabeth Perkins'in gençliği çok güzelmiş.
yok artık! sözlükler diyarında adına neredeyse satır yazılmamış 1988 yapımı filmin adıdır efendim. önce nasıl birşeyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için sizi şuraya alalım:
Evet, devam ediyorum. film özetle 30 yaş bedenine büyülü bir şekilde sahip olan 13 yaşında bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. iş dünyası özelinde filmlere baktığım için ve hatta özel ilgi alanım olan oyunlara yoğun göndermesi olan bir film olduğu için tekrar izlemek istedim, iyi ki de izlemişim. ama pek işin uzmanlık tarafından bahsetmeyeceğim.
daha ziyade, aynı filmi şimdi 30'lu yaşlarımda izledim, daha önce de çocukken izlemiştim. Yani aslında iki tarafta da oldum ve ilk aşamada söylemem lazım ki, bu filmi 1985-95 arasında çocukluğunu yaşamış kişiler kesinlikle izlemeli. çünkü walkie-talkie gibi, big babol sakızları gibi onlarca çocukluğumuzda eğlendiğimiz malzeme burada karşımıza geliyor.
ama daha enteresanı, muhtemelen ilk izlediğimde büyük olmaya özenip sonunda da ne güzeldaha vaktim varoh ne mutlu diye içimden geçirdiğim filmi şimdi o vakti geçirmiş birisi olarak izlediğimde filmin çözümlemesini zayıf bulmuş olmam. ya da,
--spoiler--
filmdeki susan ın olgunlukla reddettiği josh un küçüklüğüne dönme teklifi noktasında duraladım. çünkü sanki ben öyle olsun istemez, hakikaten eskiye dönmek isterdim. Bu yaştaki tecrübe ve zihin yapımla küçük olacağım, öyle mi * süper.
ama bir taraftan, bu da benim zihnimde şimdiki durumumdan mutsuz olduğumu gösteren bir referans, susan ile karşılaştırılırsa tabii.
--spoiler--
filmde çok sıkı göndermeler vardı, hakikaten çocukluk ve yetişkinlik yaşantısında o kadar farklı düşünce kalıpları var ki, kuşak çatışmalarına tek başına bunlar bile sebep olur. bir de o kadar kolay unutuyoruz ki sanki hiç çocukluk gençlik yaşamamış gibi davranıyoruz, yaşam o kadar zalim ki bir ticarete faydan dokunuyorsa tüm denklem maddi kazanç maksimizasyonuna dönüyor. en çok da bunları yüzünüze vuran filmdir.
tom hanks in oscar a yürüyüşünün başlangıcı herhalde bu filmdir ki aday olup alamamış. lan kime verdiniz ki diye baktım da, neyse..***
özetle, izleyin ve izletin. en önemlisi, herşeyi çok ciddiye almayın, her haltın ciddi olduğu hayat hayat değil, öyle davranan da insan değil. örnek mi, vereyim ama siyasete girmiş olurum, yapmayayım.
--spoiler--
ayakla piyano çalma sekansı efsanedir. aktörler baya kendileri oynamış. hani tek tük enteresan oyuncaklara bizim çocukluğumuzda bu da varmış kaçırmışım diye hayıflandım ama şu ayak piyanosu gerçekten varsa ben daha bugün bile hayretler içerisinde kaldım; filmden ilk izlediğimden aklımda kalan tek sahne o olmasına rağmen hem de.
--spoiler--
özetle, senaristlerini ölesiye takip ettiren tadda bir filmdir efendim, izleyin izlettirin.
tom hanks'in o yaşlardaki performansını görebileceğiniz klişe konulu 1988 yapımı eğlenceli bir film. ( o dönemde konu klişe değildi heralde.) Bir dilek makinesinden dilek tutan josh isimli çocuğun ertesi sabah uyandığında kendini 20'li yaşlarda bulmasından ve değişen hayatından bahseden bir film kısaca.
Penny Marshall yönetmiştir ayrıca bu filmi.