Masal gibi film. Insan icinde kayboluyor. Cok etkileyici sahneler var.
Ama yukardaki arkadasim da sagolsun, yazmis aynisini. Bu replik cok iyi.
.
--spoiler---
...kongo'daki afrika papağanları sadece fransızca konuşur.
+ gerçekten mi?
- onlara ingilizce öğretmek olanaksızdır. ama ormanda dolaşanlar onların çok güzel fransızca konuştuklarını duyar. o papağanlar her konuda konuşurlar. politika, sinema, moda. din hariç her konuda
.+ neden din hariç?
- din hakkında konuşmak kabalıktır. kimi inciteceğin belli olmaz.
büyük balık'ın aslında kasabadaki kadın olduğunu düşündüğüm filmdir.
adam, o küçük kasabaya ilk gittiğinde, büyük balığın o ufacık yerde bulanabileceğine inanamayacak kadar gençtir. ikinci gidişindeyse artık her şey için çok geçtir. oğluna, onun doğduğu gün nikah yüzüğünü yem yaparak büyük balığı yakaladığına, ancak yüzüğü kurtarmak için büyük balığı serbest bıraktığına dair bir hikaye anlatır. filmin sonlarına doğruysa oğlan kasabadaki kadından adamın kasabaya ikinci kez gelişine dair bir hikaye dinler. bu hikayeye göre, kasabadaki kadın adamı öpmüş ama adam ona karşılık vermeyip kasabayı terk etmiştir. aslında adamın anlattığı hikayeyle kasabadaki kadının anlattığı hikaye aynı hikayedir. adam büyük balığı hiçbir zaman yakalamaz ve büyük balık hiçbir zaman yakalanamadığı için hep büyük balık olarak kalır. ve adamın bir büyük balık olarak ölmeyi başarması da bir başka büyük balığın hep büyük balık olarak kalmasına izin vermesiyle ilgilidir.
bu film uçuk kaçık bir aile babasını değil, aynı kadını bazen gözlerinde ölümünü gördüğü bir ihtiyar cadıyken, bazen sevimsiz bir küçük kızken, bazen yarı deli bir kadınken sevmiş ama hep yanlış zamanda sevmiş bir adamı anlatır.
(bkz: felsefe yapmak)
(bkz: inkar mekanizmaları)
(bkz: simgesel anlatım)
aksam aksam moviemax starda oynayıp beni bir kez daha dagıtmayı basarmıs harika bir film. uzun süre önce izlemistim unutmusum ama ilk kez izliyormusum gibi bir etki yarattı. olmeden once izleyin, izletin....
film baba ogul iliskisini yalın ve eglenceli bir sekilde anlatıyor. ancak cogu sahnede film genelinde derin mesajlar var. gercek istiyen oglu ile masal anlatan baba ve son sahnede doktor diyalogu gercekten iyidi...
baba oğul bağı arasında olan belirsizliklere çok güzel değinmiş ve dolaylı yoldan bir çok mesaj vermiş bir film. ayrıca birçok duyguyu harekete geçiriyor. güven, öz güven, bir işe başlayıp onu yarıda bırakmamak, elde etmek, imkansızı-engelleri aşmak... gibi mesajlar veriyor bol keseden.
Jenny: Edward imzayı kabul etmediğimde evden çıkıp gidecek bir daha dönmeyecek diye düşünmüştüm.
Jenny: Ama Edward diğer erkeklere benzemiyordu...
tim burton filmi olduğu bariz olan fantastik bir film. güzeldir kendisi, eğlencelidir aynı zamanda derin bir burukluk da yaratır içinizde. ve sevdiğiniz insanlara bir kez olsun sarılın der içten içe.
--spoiler--
- ...kongo'daki afrika papağanları sadece fransızca konuşur.
+ gerçekten mi?
- onlara ingilizce öğretmek olanaksızdır. ama ormanda dolaşanlar onların çok güzel fransızca konuştuklarını duyar. o papağanlar her konuda konuşurlar. politika, sinema, moda. din hariç her konuda.
+ neden din hariç?
- din hakkında konuşmak kabalıktır. kimi inciteceğin belli olmaz.
--spoiler--
bu hikaye insanın içini ısıtıyor. insan bu filmi izlerken kendini yeşil,evlerinin yan yana, karşılıklı olarak sıralandıkları ve tek katlı oldukları, içinde mutlu insanların yaşadıkları , çocuklarının gözlerinden akan gözyaşının tek sebebinin mutluluk olduğu, havlayan köpeklerinin bulunduğu, kelebeklerin büyük bir yaşama sevinciyle kanatlarını çırptığı bir kasabada hissediyor.
bir gece uyku tutmamis, saat 4 civari. laptop kucagimda, gozumden uyku akiyor. kumandayi alip oylesine zap yaparken e2de yeni bir filmin basladigini goruyorum ve laptopu kapatip "insallah guzel bi seydir" diyerek filmi izlemeye basliyorum. giristeki baligin gorunce, once belgesel tadinda bir sey zannettim ve ilgimi cekti. sonrasinda bir cocuk gibi geldi, derken hikayenin ortalarina dogru kendimi buyulenmis gibi hissetmeye basladim, hic bitmesin istedim. ama bitti tabii ki. inanilmazdir, harikuladedir.
tim burton'ın en iyilerindendir. bu tim burton zaten benim hayatımın filmlerini yapmak zorunda değil, her filmine hasta olmak zorunda değilim. ama bu başka güzel, başka dokunan, başka şeyler hatırlatan çok başka bir film.
Daniel Wallace'ın bir kitabıdır. sonra tim burton tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
bir oğulun babasını anlattığı çok güzel ve fantastik bir kitaptır. lakin kitabını okuyunca filmi o kadar etkilemedi beni.
bunun 1957'de çekilmişi var zaten. (bkz: smultronstallet) birebir aynısı. insan bari bergman'a teşekkür eder, esinlendik ustadan der. dediyse de günahını almayayım gerçi ama denmesi lazım. o derece aynı.