bu topraklardaki ilk materyalistlerden biridir. henüz 35 yaşındayken sebebini kendinde saklı tuttuğu bir nedenden ötürü intihar etmiş ve ölüm sürecini kendi kanıyla kaleme almıştır. son anlarında kendisini kurtarmaya çalışan doktora: “boşuna zahmet etmeyiniz, beş dakikam kaldı.” dedikten sonra vefat etmiştir. bedenini, inceleme yapmaları için dönemin istanbul tıp fakültesine bağışlamıştır.
ölümün şiirini yazmak için bileklerini kesmiş ama tıpta hipovolemik şok diye geçen bir tabloyu tanımlamaktan öteye geçememiş osmanlı dönemi şairi.
ölmeden önce şunları yazmıştır:
5 şubat 1887: ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.
psikopattır. canlı canlı kendini keserek intihar etmiştir. sebebini de tıbbi merak diye açıklamıştı galiba son sözlerinde. (intihardan çok önce de yazmış olabilir orasını hatırlamıyorum)
ilk türk pozitivist, naturalist ve materyalist felsefeci, ilk denemeci yazar, ilk Biyografi yazarı ve ilk eleştirmen olarak da tarihe geçmiştir. tüm bu meziyetleri ve pos bıyıkları ile türk nietzsche de denilebilir kendisine fikrimce.
Doğum yeri istanbul olan fuad, 1852 yılında doğmuştur. Aslen Gürcistanlıdır. Osmanlı imparatorluğunun aydın kişiliklerinden biri olan Beşir Fuad, bilim, edebiyat, eleştiri, felsefe, biyografi dallarında birçok eser vermiştir.
1873 yılında Mektep-i Harbiye’yi bitirmiş olup Sultan Abdülaziz’e yaverlik yapmıştır. Bunun yanı sıra pek çok savaşa gönüllü olarak katılmıştır. Fransızca, ingilizce ve Almanca dilinden çevirdiği pek çok eserleri dilimize kazandırmıştır.
1886 yılında Annesinin paranoyadan ölmesi yazarda delirme korkusu yaratmıştır. 5 Şubat 1887 yılında evinde bileklerini keserek ve tüm bu anı, dostu ahmet mithat'a bir mektup şeklinde yazarak henüz 35 yaşında iken intihar etmiştir. Son arzusu cesedini Kadavra olarak bağışlama isteği ise kabul görmemiştir.
kendisi gibi arafta kalmış, ne doğuya ne batıya yaranabilmiş, ne sağa ne de sola yar olamamış cemil meriç'in, fuad ile ilgili yorumu ise şöyledir;
“Alışkanlıkları ile Osmanlı, kafasıyla Fransız. Beşir Fuad’ı Cizvit’ler zehirledi. imanını kaybeden o coşkun zekâ, yeni bir din buldu kendine: Maddecilik. Batının müsbet ilimlerini naslaştırdı. Kılıç bir fetih aracı değildi artık. Zafer rüyaları ancak kalemle gerçekleşebilirdi. Abdülaziz Han’ın yaveri bu çetin kavgaya kahramanca atıldı. Ama çağdaşlarının dilini konuşmuyordu Beşir. Her makaleyle biraz daha yalnızlaşıyor, uçurum biraz daha derinleşiyor, anlayışsızlık kine inkılap ediyordu. Burkulan şuurunu uyuşturmak için içkiye ve kadına koştu. Nafile… Dudaklarında günahların buruk tadı, bezgin ve yorgun. Kavgaya devam etti. Gönülle aklın, şiirle nesrin, imanla inkârın, Doğu ile Batı’nın kavgası. O yalçın irade, bu çılgın savaşa üç yıl dayanabildi. Hayalle gerçek arasındaki uçurum, maddecilikle doldurulamazdı. Na’şını fırlattı uçuruma.
Don Kişot’u kitaplar çıldırtmıştı. Beşir’i ise kitaplar öldürdü.”
Ölümün şiirini yazmak için bileklerini kesmiş ama tıpta hipovolemik şok diye geçen bir tabloyu tanımlamaktan öteye geçememiş osmanlı dönemi şairi.
Ölmeden önce şunları yazmıştır:
5 şubat 1887: ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.
"Kalp, edebiyatçıların dediği gibi ulvi duyguların merkezi değildir. Kalp, bir maddedir ve bir tulumbadan başka bir şey değildir. Kalp içi boş bir adeledir ki kanı yukarı ve aşağı itip vücudun a'za-yı muhtelife ve müteaddidesine tevzi ve taksim eder. Ey ötesi? Ötesi hiç!" Beşir Fuad, "Kalp"
kendisinin intiharından sonra istanbulda intihar salgınları başlamış , akabinde gazetelerin intihar haberlerini vermesi yasak edilmiş. beşir fuat öldüğünde 35 yaşındaymış. bileğinden akan kanlarıyla bi kaç satır yazı yazdıktan sonra ölmüş. ölümü giderayak tasvir ederek belki de en sıradışı ölümlerden birini yaşamış.
merak uyandıran insan. yaşadığı dönemde savunduğu tez veya iddiaların arkasında durması ilgi çekicidir. ki günümüzde bile o tarz görüşler pek hoş karşılanmıyor.
(bkz: ahmet mithat efendi)'nin (bkz: beşir fuad)'ın biyografisini yazdığı kitabı sipariş etmiş bulunmaktayım. hadi hayırlısı.
menemenlizade tahir efendi ile yazışmalarından,
menemenlizade'nin bir mektubunda şu parça geçer:
Hakikat ve hikaye daha genel anlamda edebiyat- arasındaki ilişkiyi şu sözlerle ifade eder:
Meşhur bir meseldir ki hakikat çıplak gezermiş, kimsenin mazhâr-ı itibarı olamazmış. Nereye giderse kovulurmuş. Nihayet bir kuyuya saklanmaya mecbur olmuş. Bir gün nasılsa hikaye bunun kuyusuna gelmiş. Hakikatle bir mukavele akdetmişler. Hakikat hikayenin letâfet-ı nazar-firîbine bürünmüş. Ondan sonra nereye gittiyse nâil-i hürmet ve itibar olmuş.
bir zaman da böyle geçsin, pusula
durmadan dönüp dursun: şimdi
neredeyim yüksek düş'ün içinde,
sarsıntı, soğuk ter, gırtlağımda
bir güz muhrü, neredeyim ki azalıyorum
gecede yükseliyor simsiyah kanım.
bir zaman da böyle geçti, pusula
durmadan döndü ve durmadan durdu
şimdi buradayım: kâğıtla kalem
arasında titrek, kararsız, bir sınır
varsa beni benden ayıracak, tam da
kanın mürekkebe dönüp kuruduğu
yerdeyim
-beşir fuad, yanlış kardeşim benim.
*5 şubat 1887: "ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı."
"Ameliyatımı icra ettim. Hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım, bereket versin içeri girmedi. Bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.
Bu olayı araştırmak için gelecek tahkik memuruna: Size anlatmaya mecbur olmadığım bazı sebeplerden dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. Kendi kendimi öldürdüm. Benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. Binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak ailem hakkında lüzumsuz tahkikata girişip de onları tedirgin etmeyin. Şu itirafnamem intiharımın delilidir. Sizin vazifeniz kağıdı alıp bir makama takdim etmekten ibarettir.
Vücudumu araştırılmak üzere mekteb-i tibbiyyeye bağışladım. Cenaze oraya naklolunmalıdır."
murat uyurkulak'ın har romanında saygıyla andığı pozitivist yazar. belki de türkiye tarihindeki ilk pozitivisttir. ölüm şekli, ölüm anını anlatmak için başvurduğu yöntem ve son şiiri çok çarpıcıdır. türkiye sularında hiçbir zaman anlaşılamadı, şöyle ki; intihar ettiği zaman tercüman-ı ahval beşir fuad'ın intihar gerekçesini kokain kullanmasıyla ilişkilendiren bir haber yapmıştır, tercüman-ı ahval'den seneler sonra ise dış işleri bakanımız ahmet davutoğlu "benim karşı çıktığım elitizmdir. elitizm de nedir? açın, büyük bir literatür var. beşir fuatı okudunuz mu, beşir fuatı? fransaya gidip birtakım ideolojik çalışmalardan sonra kendi toplumuna yabancılaştığı... bir anlamda yine de saygı duyarım, büyük bir arayışın ismidir. ama intihar eden beşir fuatı ya da ahmet rızayı. ....biraz önce zikrettiğim beşir fuata da bir entelektüel olarak, bir aydın olarak saygı duyarım ama o aydın elitizminin halk ile yaşadığı gerilimi de bilirim. onu etüt etmek benim akademik hayatımın bir parçası. onu anlayamazsak biz kendi tarihimizi anlayamayız. " buyurmuştur. beşir fuad ne davutoğlu'nun dediği gibi aydın elitizminden müzdarip bir beyefendidir ne de tercüman-ı ahval gazetesinin haberindeki gibi kokain çekip deneysel işler yapan bir zattır. beşir fuad, ideolojisine, hayata bakış açısına sadece eserlerinde değil, yaşamının her alanında hatta ölürken bile sahip çıkmış, intiharını bile insanlığa bırakabileceği bir eser gibi görmüştür.
en rahat ölümlerden birisini yaşamıştır. kendisi hakkında prof. dr. oktay rıfat'ın yazdığı kitap oldukça sıkıcı bir üslüba sahip olmasına rağmen intihar paragrafı sizi alıp götürmektedir. pollyanna kadar olaylara pozitif bakabilseniz dahi o intihar sayfası içinizden '' denesem mi acaba lan '' dedirtebilecek derecede muazzamdır.***
Annesinin ruhi bir rahatsızlıktan dolayı ölmesi, doktorun aynı rahatsızlığın büyük bir ihtimalle kendisinde de çıkacağını söylemesi ve çok sevdiği oğlunun birdenbire can vermesi onu aşırı derecede sarsmıştı. Herşeyi unutabilmek için sefahat alemlerine daldı. Yazdıklarında tamamen karşı olduğunu söylediği işi yaptı, bir metres buldu ve ondan çocuk sahibi oldu. ilk gençliğinden itibaren herşeyi "deney"le öğrenmeye yönelmişti. Bunalımları onu ölümü de deneyerek öğrenmeye itti. Ölmeden önce hissettiklerini yazmak ve ilim âlemine küçük de olsa bir "yadigâr" bırakmak istiyordu ve bıraktı... Cesedini anatomi derslerinde kullanılmak üzere Mekteb-i Tıbbiye'ye vasiyet ettiğini yazdı ve dediğini yaptı, 5 Şubat 1877'de intihar etti. Henüz 35 yaşındaydı..
kaynak: murat bardakçı, hüriyet gazetesi, 11 Ocak 1998
handan inci'nin de beşir fuad'la ilgili "şiir ve haikat - yazılar ve tartışmalar" adında çok değerli bir çalışması vardır. şu anda baskısı bulunamayan kitap, 1999 yılında YKY tarafından basılmıştır.
handan inci, bu kitapta beşir fuad'ın muallim naci ile mektuplaşmalarını kapsayan intikad'ı, fazlı necib'le mektuplaşmalarından oluşan mektubat'ı ve beşir fuad'ın kimi gazetelerde çıkmış yazılarını, fuad'a verilen karşılıklarla birlikte osmanlı türkçesinden okuyarak günümüz türkçesine aktarmış ve bir araya toplamıştır. çok iyi bir çalışma olup konuyla ilgili orhan okay'ın çalışması dışında başvurulabilecek ender kaynaklardandır.
Basılmış on beş kitabı ve iki yüzden fazla makalesi olan Beşir Fuad'ın kitapları yayın tarihi sırasıyla şunlardır:
iki Bebek (Victor Bernard-Eugène Granger'den çeviri, bir perdelik komedi) 1884;
Binbaşıyı Davet (K. F. Mor'dan çeviri, bir perdelik komedi) 1884;
Birinci Kat (James Cobb'dan çeviri, iki perdelik komedi) 1884;
Bedreka-i Fransevî (sarf kısmı, Emile Otto'dan çeviri) 1884;
Bedreka-i Fransevî (nahiv kısmı, Emile Otto'dan çeviri) 1884;
Miftah-ı Bedreka-i Lisan-i Fransevî 1885;
Cinayetin Tesiri (Emile Zola'dan çeviri, roman) 1885;
Victor Hugo 1885; Almanca Muallimi (Emil Otto'dan çeviri) 1886;
ingilizce Muallimi (Emile Otto'dan çeviri) 1886; Usûl-i Talim (Emile Otto'dan çeviri) 1886; Beşer 1. Kısım 1886;
Voltaire 1887;
intikad (Muallim Naci ile) 1887;
Mektûbât (Fazlı Necib ile) 1889;
Miftah-ı Usûl-i Talim, 1304.
1875-1876 sırp savaşına, 93 harbine, girit isyanlarında görev yapmıştır. çeviriler yapmış, fen alanında yazılar yazmış ve iki adet dergi çıkarmıştır. 35 yaşında vücuduna morfin enjekte ettikten sonra bileklerini keserek intihar etmiş ve hissettiklerini kaleme almıştır.
kendisi materyalisttir.
''ibn-i sinalar,ibn-i rüşd'ler gibi bilimle ilgilenenler yetişmeyince doğu medeniyeti çökmeye başlamıştır''. tespiti son derece doğrudur.
Kanını mürekkep yerine kullanarak, son satırlarını yazan ünlü
yazarımız. Delirerek ölmekten çok korkuyormuş kendisi. Dört yerinden kestiği bileğinden kanlar akarken neler hissettiğini insanlık adına kaleme aldığını belirtmiş.