Ölümün şiirini yazmak için bileklerini kesmiş ama tıpta hipovolemik şok diye geçen bir tabloyu tanımlamaktan öteye geçememiş osmanlı dönemi şairi.
Ölmeden önce şunları yazmıştır:
5 şubat 1887: ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.
ilk türk pozitivist, naturalist ve materyalist felsefeci, ilk denemeci yazar, ilk Biyografi yazarı ve ilk eleştirmen olarak da tarihe geçmiştir. tüm bu meziyetleri ve pos bıyıkları ile türk nietzsche de denilebilir kendisine fikrimce.
Doğum yeri istanbul olan fuad, 1852 yılında doğmuştur. Aslen Gürcistanlıdır. Osmanlı imparatorluğunun aydın kişiliklerinden biri olan Beşir Fuad, bilim, edebiyat, eleştiri, felsefe, biyografi dallarında birçok eser vermiştir.
1873 yılında Mektep-i Harbiye’yi bitirmiş olup Sultan Abdülaziz’e yaverlik yapmıştır. Bunun yanı sıra pek çok savaşa gönüllü olarak katılmıştır. Fransızca, ingilizce ve Almanca dilinden çevirdiği pek çok eserleri dilimize kazandırmıştır.
1886 yılında Annesinin paranoyadan ölmesi yazarda delirme korkusu yaratmıştır. 5 Şubat 1887 yılında evinde bileklerini keserek ve tüm bu anı, dostu ahmet mithat'a bir mektup şeklinde yazarak henüz 35 yaşında iken intihar etmiştir. Son arzusu cesedini Kadavra olarak bağışlama isteği ise kabul görmemiştir.
kendisi gibi arafta kalmış, ne doğuya ne batıya yaranabilmiş, ne sağa ne de sola yar olamamış cemil meriç'in, fuad ile ilgili yorumu ise şöyledir;
“Alışkanlıkları ile Osmanlı, kafasıyla Fransız. Beşir Fuad’ı Cizvit’ler zehirledi. imanını kaybeden o coşkun zekâ, yeni bir din buldu kendine: Maddecilik. Batının müsbet ilimlerini naslaştırdı. Kılıç bir fetih aracı değildi artık. Zafer rüyaları ancak kalemle gerçekleşebilirdi. Abdülaziz Han’ın yaveri bu çetin kavgaya kahramanca atıldı. Ama çağdaşlarının dilini konuşmuyordu Beşir. Her makaleyle biraz daha yalnızlaşıyor, uçurum biraz daha derinleşiyor, anlayışsızlık kine inkılap ediyordu. Burkulan şuurunu uyuşturmak için içkiye ve kadına koştu. Nafile… Dudaklarında günahların buruk tadı, bezgin ve yorgun. Kavgaya devam etti. Gönülle aklın, şiirle nesrin, imanla inkârın, Doğu ile Batı’nın kavgası. O yalçın irade, bu çılgın savaşa üç yıl dayanabildi. Hayalle gerçek arasındaki uçurum, maddecilikle doldurulamazdı. Na’şını fırlattı uçuruma.
Don Kişot’u kitaplar çıldırtmıştı. Beşir’i ise kitaplar öldürdü.”
psikopattır. canlı canlı kendini keserek intihar etmiştir. sebebini de tıbbi merak diye açıklamıştı galiba son sözlerinde. (intihardan çok önce de yazmış olabilir orasını hatırlamıyorum)
ölümün şiirini yazmak için bileklerini kesmiş ama tıpta hipovolemik şok diye geçen bir tabloyu tanımlamaktan öteye geçememiş osmanlı dönemi şairi.
ölmeden önce şunları yazmıştır:
5 şubat 1887: ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.
bu topraklardaki ilk materyalistlerden biridir. henüz 35 yaşındayken sebebini kendinde saklı tuttuğu bir nedenden ötürü intihar etmiş ve ölüm sürecini kendi kanıyla kaleme almıştır. son anlarında kendisini kurtarmaya çalışan doktora: “boşuna zahmet etmeyiniz, beş dakikam kaldı.” dedikten sonra vefat etmiştir. bedenini, inceleme yapmaları için dönemin istanbul tıp fakültesine bağışlamıştır.